Gündem

"Türkiye kutuplaşmayı aşamıyor; iktidar ve muhalefet bloklarındaki seçmen dondu"

"Türkiye'nin temel sorunlarında ortaklaşan seçmen, sandıkta aynı tavrı göstermiyor"

26 Mart 2019 13:58

İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü, (İstanPol) "24 Haziran'dan 31 Mart'a Türkiye'deki siyasal kutuplaşma" üzerine bir araştırma yaptı. Araştırmada, "Türkiye’de kimliksel kutuplaşmanın bir sebebi ve sonucu olarak ortaya çıkan ve 2015 yılında temelleri atılan ittifak siyaseti ile birlikte giderek belirginleşen iktidar ve muhalefet bloklarındaki seçmen donmasına" odaklanıldı. Türkiye'nin kutuplaşmayı aşamadığı belirtilen araştırmada "verili bir olgu olarak kabul edilen siyasal kutuplaşmanın sandığa yansımasının ötesinde, bloklar arası oy geçişinin yok denecek kadar az olmasının sebepleri" irdelendi. 

24 Haziran 2018 genel seçimleri ile 31 Mart 2019 yerel seçimleri arasındaki dönemde yürütülen araltırma Cumhur İttifakı (AKP, MHP) ve muhalefet (CHP, HDP, İYİ Parti) seçmeni olan ve yaş, cinsiyet ve oy verdiği bloklara göre gruplandırılan 47 kişi ile yapılan odak grup görüşmelere dayanıyor.

Araştırmanın "Yönetici Özeti" bölümünde yer alan ifadeler şöyle:

Seçmen blokları Türkiye’nin temel sorunlarında ortaklaıyor.

Araştırmanın en dikkat çeken sonuçlarından birisi, seçmen blokları arasındaki keskin kutuplaşmaya rağmen Cumhur İttifakı ve muhalefet seçmeninin Türkiye’nin temel sorunlarına dair görüşlerinde ortaklaşmasıdır. Her iki seçmen grubu için de ekonomi ve ekonomi ile ilişkili meseleler Türkiye’nin en önemli sorunu olarak yer bulurken bunu Suriyeli göçmenler ve eitim izlemektedir.

Araştırmada vurgulanması gereken önemli konulardan birisi de Suriyeli göçmenler meselesinin seçmen bloğu, siyasi parti, yaş, cinsiyet, eğitim durumu ayırt etmeksizin neredeyse tüm seçmenler tarafından ekonomi ve güvenlikle ilişkili temel sorunların kaynağı olarak gösterilmesidir. IstanPol’ün daha önceki araştırmaları ve bu araştırmanın verileri Suriyeli göçmenler konusunda yayılan dezenformasyonun her iki seçmen grubunu da etkilediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Kürt meselesi ise doğrudan veya dolaylı olarak her iki seçmen bloğunda da Türkiye’nin en önemli sorunları arasında gösterilmiştir. Ancak, seçmenlerin Kürt meselesine yaklaşımları bloklar arası ve bloklar içinde farklılıklar göstermektedir. Cumhur İttifakı seçmeninin neredeyse tamamı için Kürt meselesi bir güvenlik ve terör sorunudur. Muhalefet seçmeninin ise konuya yaklaşımı daha çeşitlidir.

Sorunların sebebi, kaynaı ve sorumlusu kim?

Cumhur İttifakı ve muhalefet seçmeni Türkiye’nin temel sorunları konusunda çoğunlukla hemfikir olsa da, sorunların sebebi, kaynağı ve sorumlularına ilişkin görüşleri konusunda ayrışmaktadır. Cumhur İttifakı seçmenlerinin, sorunların kaynağını hükümet dışı aktörler ve etkenler ile ilişkilendirdiği, hükümet ve hükümetin politikalarını sorumlu tutmadığı gözlemlenmiştir. Cumhur İttifakı seçmeninin ifadelerinde “aracılar”, “fırsatçılar”, “dış güçler”, “Ahmet Davutoğlu’nun politikaları”, “Suriyeliler”, “kamu görevlileri”, “bürokratlar” sorunların kaynağı olarak yer bulmuştur. Buna karşın muhalefet seçmeni sorunların kaynağı olarak hükümeti ve izlediği politikaları göstermiştir.

Sorunlar nasıl ve hangi aktörler tarafından çözülebilir?

Türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne ilişkin Cumhur İttifakı ve muhalefet seçmeninin önerileri sorunun kaynağı olarak gördükleri aktör ve etkenlerle ilişkilidir. Cumhur İttifakı seçmeni için sorunların çözümü sorunun kaynağındaki bu aktör ve etkenlerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Son dönemlerde etkisi daha çok hissedilen ekonomi ile ilişkili sorunların çözümüne ilişkin ise Cumhur İttifakı seçmeninin devletin ekonomiye müdahalesi ve kontrolünü bir çözüm önerisi olarak sunması dikkat çeken bir konu olmuştur. Muhalefet seçmeni ise sorunların çözümü için yapısal değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu ve bunun hükümet değişmeden yapılmasının mümkün olmayacağını düşünmektedir.

Kimlikler parti tercihinde, parti tercihi de liderde kendini gösteriyor

Araştırmada bir diğer dikkat çeken konu ise, Türkiye’de hakim olan ve siyasal kutuplaşmada önemli ölçüde etkisi olan kimliksel ayrışmaların parti ve lider algıları tarafından beslendiğidir. Seçmenin oy verdiği partiye dair algısı o partinin lideri ile yakından ilişkiliyken diğer partilere olan yaklaşımı da bu partilerin liderlerinden bağımsız değildir. Hem Cumhur İttifakı hem de muhalefet seçmeninin algısında parti ve lider özdeşleşmektedir. Lider kültünün bu kadar etkin olması siyaseti kısırlaştıran, polemiklere indirgeyen ve önyargıları besleyen bir durum yaratmaktadır. Ancak bu durum bir taraftan da, siyasi partilerdeki lider değişiminin bloklar içi ve bloklar arası geçişleri mobilize edebileceği potansiyelini ortaya çıkarmaktadır.

Kimlik siyasetinin çizdii paradigma seçmeni bloklarda tutuyor

İYİ Parti, Cumhur İttifakı seçmeni için blok dışına çıkmaları durumunda uğrayacakları ilk adres olarak ön planda gözükmektedir. Buna karşın, Cumhur İttifakı seçmeninin CHP ve HDP’ye yönelik algılarında lider, program ve siyasi vaatlerin ötesinde kimliksel argümanlar ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle Türkiye’deki mevcut kutuplaşmayı aşmak isteyen siyasi partilerin lider değişiminin de ötesinde kimlik siyasetinin çizmiş olduğu sınırları değiştirecek adımlar atması gereği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Ekonomik argümanlar belirginleiyor

İki seçim arasında yürütülen bu araştırmada, Türkiye’de kutuplaşmayı besleyen kimlik temelli siyasi argümanların oldukça etkili olduğunu ama ekonomik sıkıntıların gündelik yaşamda da hissedilmesiyle birlikte yerini giderek ekonomik argümanlara bıraktığı gözlemlenmiştir.

Yeni bir siyasi parti sorunlara çözüm olabilir mi?

Gerek Cumhur İttifakı gerekse muhalefet seçmenleri arasında, siyasi alternatiflerin çok kısıtlı olduğu görüşü hakim olsa da, yeni bir siyasal partinin mevcut sorunlara çözüm olacağına ilişkin yaygın bir kanının olmadığı söylenebilir. Özellikle muhalefet partilerinin seçmenlerinin, Türkiye’de halihazırda bir muhalefet boşluğu olduğu konusunda mutabık olsalar da, ülkenin temel sorunlarının çözümü için sahip oldukları “ütopya”yı, yeni bir parti, yeni bir program, yeni aktörler vb. somut taleplere henüz dönüştürememiş olduğu net bir şekilde gözlemlenmiştir.

Araştırmanın tamamı için tıklayın