Merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW), Türkiye'de polisin gözaltına alınan kişilere işkence ve kötü muamelede bulunduğunu öne sürdü.
43 sayfalık bir rapor yayımladıRaporda, olağanüstü hâlin (OHAL) ardından yürürlüğe giren kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) gözaltı koşullarını ve gözaltındaki tutsakların haklarını olumsuz etkilediğini ifade etti.
Raporun, 40'ı aşkın avukat, insan hakları savunucusu, sağlık personeli, adli tıp personeli ve gözaltına alınan kişiyle yapılan mülakatlar sonucunda hazırlandığı belirtildi. Raporda, darbe girişiminden sonra gözaltına alınmış olan ve kötü muameleye maruz kaldığını söyleyen kişilerin tanıklıkları 13 vaka altında aktarıldı.
Bu kişilerin iddiaları arasında, gözaltındayken stres pozisyonlarında tutuldukları, uykudan mahrum edildikleri, ağır şiddete maruz kaldıkları, cinsel istismara uğradıkları ve tecavüzle tehdit edildikleri gibi ifadeler yer aldı.
Örgüt, tanıklıklarına başvurduğu kişilerin isimlerini kendi güvenlikleri için gizli tuttuğunu belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, "Türkiye'de hükümet işkenceye karşı teminatları askıya almak suretiyle, yasa uygulayıcılara gözaltına alınan kişilere diledikleri gibi işkence ya da kötü muamelede bulunabilmeleri için açık çek vermiş oldu" diye konuştu.
Williamson, hükümete bu teminatları bir an önce geri getirmeleri çağrısında bulundu.
HRW raporunda, KHK kapsamında karar alan ve görev yapan kişilerin bu görevleri nedeni ile hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun doğmayacağının belirtildiğine dikkat çekildi.
Örgüt, bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler'in işkence özel raportörü Juan E. Mendez'in 10-14 Ekim 2016'da Türkiye'ye yapmayı planladığı ziyaretin hükümet tarafından ertelenmesinin de hükümetin işkence ve kötü muameleyle mücadele için gerekli adımları atıp atmayacağı konusunda soru işaretleri doğurduğunu savundu.
KHK'larla hükümet gözaltı süresini dört günden 30 güne çıkarmış, gözaltına alınan kişilerin beş gün süresince avukatlarıyla görüşmelerine sınırlama getirmiş, tutsakların avukatlarıyla yalnız görüşme haklarını sınırlandırmıştı.
İşkenceyle mücadelenin uluslararası hukuk açısından vazgeçilmez bir ilke olduğunun altını çizen HRW, savaş zamanlarında dahi bunun askıya alınamayacağını, buna karşın Türkiye'de bazı durumlarda polisin artan bir şekilde kötü muameleye başvurduğunu tanıklıklarla belgelediğini belirtti.
Raporda, gözaltına alınan bir kişinin savcılıkta verdiği ifadeden bir bölüm şu şekilde aktarıldı: "Beni gözaltına alan komiser, yüzüme, gözüme tokatlar atmaya başladı. Sonra beni falakaya yatırdılar, karnıma vurdular, cinsel organımı sıktılar, beni hadım edeceklerini söylediler."
HRW raporunda polisin tutumu ve yetkililerden gelen baskı neticesinde, gözaltına alınan kişilerin düzgün bir sağlık muayenesinden de geçemedikleri, çoğu kez muayenenin gözaltı merkezlerinde polis memurlarının yanında yapılmasının söz konusu olduğunu da belirtti.
Örgüt, tutsakların işkence ya da kötü muameleye uğradıklarını ispat edebilecek bir darp raporu almalarının da engellendiğini ileri sürdü.
Polisin bu tür uygulamalarının sadece darbe girişiminde yer aldığından şüphelenilenleri değil, PKK ya da sol örgütlerle ilişkili olmakla suçlananları da hedef aldığını belirten HRW, bunun Türkiye'de bir korku iklimi yarattığını savundu.
Hükümetin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın darbe girişiminin ardından işkenceye sıfır hoşgörü gösterileceği yönündeki açıklamalarını hatırlatan HRW, buna karşın yetkililerin işkence iddialarını gerektiği şekilde ele almadıkları ve bu iddialarda bulunanları taraflı olmak, darbe girişimini desteklemek ya da Gülen hareketi adına propaganda yapmakla suçladığını da vurguladı.
Bu bağlamda, AKP milletvekili ve Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı Mehmet Metiner'in Gülen cemaatinden olmakla suçlanan mahkumlara yönelik kötü muamele iddialarının araştırılmayacağı yönündeki açıklamasına da yer verildi.
Metiner, bu kişilere işkence yapılmadığını savunarak, "Yakalanma esnasındaki tekme tokatlarla ilgili değilim. Ben olsaydım aynısını fazlasıyla yapardım. Darbecilere karşı o gece elimde silah olsaydı alnının çatısından vururdum" diye konuşmuştu.
HRW raporunda Türkiye'de sistematik işkencenin yıllardır bir sorun teşkil ettiğine, ancak 2002 ile 2015 yılları arasında gözaltında işkence ve kötü muamele iddialarının büyük oranda azaldığına da dikkat çekildi.
Bu düşüşte gözaltı süresinin kısaltılması, gözaltının kaydedilmesi ve tutsakların ifadelerinin alınması konusunda daha sıkı tedbirler getirilmesi, avukatla gözaltının ilk günlerinde görüşülmesine imkan tanınması, tutsakların düzenli ve zorunlu sağlık kontrollerinden geçirilmeleri gibi tedbirlerin rolü olduğu belirtildi.
HRW raporunda, darbe girişimi ardından gözaltına alınan ve tanıklığına başvurulan bir avukatın şu sözlerine de yer verildi:
"İşkence salgın hastalık gibidir. Bir kez başlayınca yayılır. Şimdi eskiye geri dönüldüğünü görmek çok acı."
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, darbe girişimi ardından dile getirilen işkence ve kötü muamele iddialarını sert bir dille yalanlamıştı.
Pazar günü Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Bozdağ, "Türkiye'yi kötü muamele ve işkence ile suçlayanlar; kötü muamele ve işkenceyi nerede, kime, kimin, ne vakit ve nasıl yaptığını da açıklamalı" ifadelerini kullanmış ve iddialarını ispat edemeyenlerin "müfteri" durumuna düşeceğini belirtmişti.