T24- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan ihlal başvurularında Türkiye’den gelen şikâyetler başı çekiyor. Mahkeme gündeminde Türkiye’ye karşı yaklaşık 13 bin dava başvurusu bulunuyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) için yıllardır başarısının kurbanı olduğu söylenir. Bu gelenek 2009 yılında da bozulmadı.Henüz resmi olmayan verilerine göre, geçen yılsonu itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde işlem görmeyi bekleyen dosya sayısı 118 bini aşmış durumda.
Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülkeden gelen bu başvurularda ilk sıra, son birkaç yıldır olduğu gibi yine Rusya’ya ait. Rusya’dan gelen başvuru sayısının yaklaşık 35 bin olduğu söyleniyor. Rusya bu rakamla mahkemenin toplam iş yükünün yaklaşık yüzde 28’ini oluşturuyor.
Rusya’yı bu alanda, bir önceki yıl olduğu gibi, Türkiye izliyor. Mahkeme gündeminde Türkiye’ye karşı yaklaşık 13 bin dava başvurusu bulunuyor.
Rusya ve Türkiye’nin ardından da Ukrayna ve Romanya geliyor. "Rusya, Türkiye, Ukrayna, Romanya" dörtlüsü Mahkemenin toplam iş yükünün yüzde 50’sini oluşturuyor.
Türkiye'nin sicili neden kötü?
Türkiye’ye karşı başvurularda mülkiyet hakkı ile yargılanma ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu ön plana çıkmakta. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi her yıl olduğu gibi geçen yıl da Türkiye hakkında önemli kararlara imza attı. Mahkeme, örneğin, Kürtçe'nin üniversitelerde seçmeli ders olarak okutulmasına engel olunmasının, eğitim hakkının ihlali olduğuna hükmetti.
Mahkemede Türkiye açısından en önemli dava grubu ise Kıbrıslı Rumların mülkiyet şikayetleri. Mahkemenin Kıbrıslı Rumlar tarafından 1990'lı yılların başlarından bu yana Ankara'ya karşı açılan 1700 davanın geleceğiyle ilgili olarak 2010 yılı içinde kritik bir karar vermesi bekleniyor. Mahkeme bu çerçevede Kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rumların mülkiyet sorunları için oluşturulmuş Taşınmaz Mal Komisyonu'nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle uyumlu olup olmadığını karara bağlayacak.
Türkiye ile gelen bir ilk
Mahkeme, aile içi şiddet konusunda tarihindeki ilk kararı da Türkiye'ye açılmış bir davada hükmetti ve Ankara'yı, bir kadın vatandaşını kocasının şiddetine karşı koruyamadığı için tazminata mahkum etti. Bu karar yepyeni bir içtihat olması bakımından tüm Avrupa kıtası için önem taşıyor.
2009 yılı Ankara'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde reform talep ettiği yıl olarak da tarihe geçti. Türk hükümeti, Mahkemeye tüm Avrupa'dan gelen on binlerce başvuruyu ve bu başvuruların bazı avukatlar için "geçim kaynağı" haline gelmiş olmasını mazeret göstererek resmen reform talebinde bulundu. Bu talebin, Türkiye'nin Kasım 2010-Mayıs 2011 döneminde gerçekleşecek Avrupa Konseyi dönem başkanlığı sırasında tekrar gündeme getirilmesi bekleniyor.
Ancak Mahkeme'nin reforme edilmesini isteyen tek Avrupa ülkesi Türkiye değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sisteminin, mahkemeye gelen on binlerce başvuru nedeniyle tıkandığı herkes tarafından kabul gören bir gerçek.
Yaklaşık 850 milyon Avrupa vatandaşına hizmet veren bu sistemdeki tıkanıklığın nasıl aşılması gerektiği ise bu yıl Şubat ayında Avrupa Konseyi dönem başkanlığını yürütmekte olan İsviçre’nin Interlaken kentinde düzenlenecek devletlerarası konferansta tartışmaya açılacak.