Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Moody's'in Türkiye'nin "yatırım yapılabilir" seviyesindeki notunu indirimesiyle ilgili olarak "İlk akla gelen şey bağırıp çağırmak değil, şu olmalıydı; elde tek kalan 'yatırım yapılabilir' diğer notu, Fitch'in notunu nasıl koruruz?" diye yazdı. Gürses, "Siyasetçilere bakınca, iç kamuoyu kaygılı olarak ‘bu not indiriminin siyasi olduğu’ teşhisi doğru değil; bu sonucu sağlayan nedenler, iç siyasi tercihlerin eseri. Bunun için dereceleme kuruluşunun açıklamalarının iyi biçimde okunması gerekiyor" diye yazdı.
Uğur Gürses'in Hürriyet gazetesinin bugünkü (26 Eylül 2016) nüshasında yayımlanan 'Eldeki notu nasıl koruruz?' başlıklı yazısının ilgili böülümü şöyle:
MOODY'S not indirimi sonrası ilk akla gelen şey bağırıp çağırmak değil, şu olmalıydı; elde tek kalan 'yatırım yapılabilir' diğer notu, Fitch'in notunu nasıl koruruz?
Yatırım kriterleri nedeniyle ikinci bir yatırım notu zorunluluğu olan fonlar muhtemelen Türkiye varlıklarını satacaklar; bu yüzden mali piyasalara dalgalanacak, sonra yeni bir seviyede dengelenecektir. Türkiye’nin notunun düşmüş olması hiç para gelmeyeceği anlamına gelmiyor; yatırım sınıfının dışına çıkınca, daha ‘akbaba’ yatırımcıların ilgi alanına giriyor olacağız.
Asıl sorun; ikinci notun da kaybedilme riski ve bunu şimdiden hesap eden oyuncuların ne yapacağıdır? Çünkü diğer yatırım sınıfı notun kaybı potansiyel olarak daha hasar verici olacaktır. İşte buna karşı harekete geçmek, Ankara’da neyin yanlış yapıldığına bakmak gerekiyor. Siyasetçilere bakınca, iç kamuoyu kaygılı olarak ‘bu not indiriminin siyasi olduğu’ teşhisi doğru değil; bu sonucu sağlayan nedenler, iç siyasi tercihlerin eseri. Bunun için dereceleme kuruluşunun açıklamalarının iyi biçimde okunması gerekiyor.
Sorunlara gerçekçi yaklaşılmadığı sürece, Türkiye yeni bir not indirimine potansiyel olarak kapıları açık biçimde duruyor. ‘Bize operasyon çekiliyor’ tarzı komplocu bakışlarla uluslararası finans sahasında ‘oyun’ oynanamaz.
"Sağ gösterip sol mu vurdu?"
Moody’s 11 Nisan 2014’de Türkiye’nin kredi görünümünü negatife çekmişti. Derecelendirme kuruluşlarının bir ülke ya da şirketin kredi durumunu ‘negatif görünüme’ çekmelerinin anlamı, değerlendirmelerde işaret edilen zayıflıklarda orta vadede iyileşme olmaz ise notun indirileceğidir. Peki negatif görünümde ne kadar süreyle tutulabiliyor? Daha önce araştırmıştım; konuştuğum uzmanlar, pratikte ortalamada 18 ay, en fazla 24 ay olduğunu söylüyorlardı. Peki bizimkinde ne kadar süre geçti? Tam 30 ay. Moody’s tarafından 11 Nisan 2014’de negatif görünüme çekilmesiyle başlayan bu süreç nasıl bitecekti? Ya not indirimi, ya da görünümün yeniden durağana çekilmesiyle. Normalde en fazla 24 ay olan bekleme süresinin bu kadar uzamasının nedeni, belli ki 2015’deki çifte genel seçim oldu. Açıklamalarında da görülüyordu ki; seçim sonrasında, ekonomideki zayıflıklara iyileşme sağlayacak gerekli reform adımları beklendi. Sonrasında ise reform diye açıklananların içi boş çıktı.
15 Temmuz darbe girişimi son nokta oldu. İşin doğrusu; darbe gibi büyük bir travma ile yüz yüze gelen ülkenin notu bir basamak değil, en az 2 basamak düşerdi.
Peki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ‘negatif görünümdeydiniz, şimdi notunuzu düşürmek için değerlendirmeye başlıyorum’ dediğinde ne yaparsınız? Hangi acil adımları hızla atmalı ki not indiriminin önüne geçebilelim? Bu da olmadı.
Moody’s yetkilisinden 21 Eylül’de “Darbeden gelen ilk şokun büyük ölçüde dağıldığını söylemek adil olur” sözünden nasıl olur da ‘not düşmeyecek’ sonucu çıktı, nasıl 30 aydır süren negatif görünüm yokmuş gibi havaya girildi, anlaşılır gibi değil? Kaldı ki o yetkili negatif görünümde sayılanları ve süreci de eklemiş anlattıklarına.
Şaşıranlar, kızanlar, kabullenemeyenler... Sorun şurada; ‘Alice harikalar diyarı’ havasında gerçeklikten uzaklaşmış olmamız.
Aradan geçen 30 ayda dereceleme kuruluşunun işaret ettiği zayıflıklara adım atmayan siyasetçiler, bugün bizi ve ekonomiyi yüz yüze getirdikleri durumu; ‘dışarıdan operasyonla’, ‘siyasi karar’ alınmasıyla açıklıyor. 30 aydır neredeydiniz?
Türkiye bir an önce darbe travmasını ve OHAL’i terk etmeli; demokratik değerleri ve hukukun üstünlüğünü sağlayacak reformlara bir an önce girişmelidir. Kalan notu korumada önemli bir çapa olacak çünkü.