Gündem

"Türkiye daima Filistinlileri destekledi; ama önce kendisini düşündü"

"Bugün Arap toplumları suskun ve durgundur, 'azgelişmiş'tir"

11 Aralık 2017 08:38

Hürriyet yazarı Taha Akyol, ABD'nin Kudüs karası sonrası başlayan Arap yonetim ve toplumlarının sessiz kaldığına dikkat çekerek Türkiye'nin etkili muhalefet yaptığını savundu. Akyol,  "Türkiye daima BM ilkeleri çerçevesinde Filistinlileri destekledi, bugün de destekliyor tabii. Elbette 'Önce Türkiye', yani kendimize zarar verecek davranışlardan sakınarak" dedi.

Akyol, İsrail Kudüs’ü başkent yapacağını açıkladığında, 2 Aralık 1980 günü askeri rejim de büyükelçisini çağırmış ve İsrail’le ilişkileri 'asgari düzeye' indirmişti" diye yazdı

Taha Akyol'un "Arap tepkisi?" başlığıyla yayımlanan (11 Aralık 2017) yazısı şöyle: 

Kudüs konusunda Trump’ın kararı radikalleri ve terör örgütlerini güçlendirecektir.

Fakat Arap yönetimlerinin ve Arap toplumlarının tepkisi cılız kaldı.

Bu tepkisizlik hem yönetimlerin oligarşik niteliği hem kitlelerin itaatkâr ve durgun olmaları açısından iyi incelenmelidir.

Suudilerin planı

Ortadoğu haberleriyle tanınan bağımsız Middle East Monitor sitesinde, Trump’ın kararından bir hafta önce çıkan habere göre, “Arap liderler, İsrail’le en yüksek düzeyde diyalog kurmaları için Filistinli liderlere baskı yapıyor”du.

Aynı sitenin 6 Aralık günlü haberine göre, Suudiler Filistin sorunu için bir “barış planı” hazırlıyordu. Plana göre, “iki devletlilik” kabul edilecek, fakat Filistin devletinin başkenti “Doğu Kudüs” değil, Abu Dis adlı bir köy olacakmış!

Yani “Harem-i Şerif” bütün kutsallarıyla İsrail’e veriliyor!

Aynı gün, Ortadoğu’da akşam olurken Trump Kudüs kararını ilan etti!

Suudilerle anlaşmadan mı yaptı bunu?!

Trump, Filistin sorunu konusunda damadı Jared Kushner’i görevlendirmişti, Kushner’le Suudi Veliaht Prensi Muhammed’in yakın ilişkileri biliniyor.

'Habersiz' toplum

Peki, halklar niye suskun, durgun?

Trump’un Kudüs kararını haber yapmamaları konusunda Suudilerin medya kuruluşlarını uyardığını gazetelerde okuduk.

Bu “uyarı” tabii Suudilerin finanse ettiği bütün medyayı kapsıyordur.

Hatırlayınız, haziranda Katar’a ambargo koyan Suudi patronajındaki Arap hükümetlerinin dayattığı şartlardan biri El Cezire adlı haber kanalının kapatılmasıydı!

El Cezire’yi “terör örgütlerini destekliyor” diye suçlamışlardı! Hayır, El Cezire özgür yayıncılık yapmaktadır.

Arap toplumlarının büyük çoğunluğu ancak egemenlerin izin verdiği ölçüde haberleri ve farklı fikirleri öğrenebilmektedir. Buna bir de geleneksel itaat kültürü eklenince bu tablo ortaya çıkıyor.

Bastırılmış toplum

Ortadoğu sosyolojisinde eleştirel düşünce, çok partili hayat, çoğulcu medya, sivil toplum örgütlenmeleri ve  hele de bu değerleri yaratacak demokrasi kültürü çok zayıftır.

Onun için sağcı veya solcu bütün rejimler otoriterdir. Kitle hareketlerinden, farklı fikirlerden kokarlar.

Suudi ülkesinde hiç miting ve sivil toplum kuruluşları diye bir şey duydunuz mu?

Suud böyle de ‘devrimci’ Abdülnasır ve Baasçılar nasıldı, bugünkü rejimler nasıl?

Arap milliyetçiliğinin karizmatik lideri Abdülnasır, evet milyonlarca Arap’ı cezbeye tutulmuş gibi heyecanlarla peşinden sürüklemişti. Ama bu, “mehdi”gibi algılanan bir “kurtarıcı”sanısının peşine takılma, cezbesine tutulma olayıydı; demokratik bir gelişme değildi.

Bugün Arap toplumları suskun ve durgundur, “azgelişmiş”tir.

Demokrasi kültürü ve hür düşünce yokluğu uzun vadede ne hastalıklar yaratıyor, görüyor musunuz?

Türkiye farkı

Öne çıkan, iktidarıyla, muhalefetiyle ve toplumuyla Türkiye oldu. Uzun devlet geleneğinin sağladığı bakışın ve henüz yetersiz de olsa modernleşme ve demokrasi tarihimizin kazandırdığı davranışlardır bunun temelindeki faktörler.

İsrail Kudüs’ü başkent yapacağını açıkladığında, 2 Aralık 1980 günü askeri rejim de büyükelçisini çağırmış ve İsrail’le ilişkileri “asgari düzeye” indirmişti.

Türkiye daima BM ilkeleri çerçevesinde Filistinlileri destekledi, bugün de destekliyor tabii.

Elbette “Önce Türkiye”, yani kendimize zarar verecek davranışlardan sakınarak.