Gündem

Türkiye Barış Meclisi: Kürt sorununda diyalog ve müzakerenin tam zamanı

“Kürt Sorunu Çalıştayı”nda, Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümü için imza kampanyası başlatılmasına, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin ziyaret edilmesine karar verildi.

27 Haziran 2012 17:56

 

Türkiye Barış Meclisi’nin düzenlediği  “Kürt Sorunu Çalıştayı”nda, Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümü için imza kampanyası başlatılmasına, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin ziyaret edilmesine karar verildi.

Türkiye Barış Meclisi’nin Taksim Hill Otel’de Cumartesi günü (23 Haziran 2012) gerçekleştirdiği çalıştayda  “Kürt Sorunu’nda Mevcut Durum” ve “Mevcut Durum Karşısında Yurttaş Sorumluluğu” konuları ele alındı. İşte çalıştay kararlarının tam metni:

“Toplantıda farklı kesimlerden insanların buluştuğu nokta, Kürt sorununun çatışma, güvenlikçi bakış açısı ve savaş ile değil, siyaset alanında diyalog ve uzlaşmayla çözüleceği yönündedir. Sorunun demokratik, eşitlikçi ve barışçıl bir temelde çözülmesi için çaba gösterilmesi gerekir. Bu doğrultuda geniş kesimleri içeren etkili bir metin imzaya açılacaktır.

Siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri ziyaret edilerek, toplantıda ifade edilen görüş, öneri ve kaygılar paylaşılacak. Görüşme heyetlerinin oluşumunda toplantı bileşiminin zenginliği gözetilecektir.

Bu tür toplantılar,  daha da farklı kesimlerle birlikte ve yerelleşmeye hizmet edecek biçimde sürdürülmelidir.

Toplantıda ifade edilen değerlendirme ve eleştirilerden bağımsız olarak yapılan öneriler:

Silahların susmasını sağlamaya dönük çalışma öncelikli bir mesele olarak ele alınmalıdır.

Kürtçe eğitim için öncelikle Kürt alfabesi resmen kabul edilmeli, üniversitelerde Kürtçe eğitmen yetiştirecek bölümler hemen açılmalıdır.

Güven sorunun aşılması için adım atma konumunda olan hükümettir. Devlet şiddetine, tutuklamalara ve en temel medeni ve siyasi hakların ihlaline son verilmesi için acil çalışma başlatılmalıdır.

Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalarda yer alan temel medeni, siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilip uygulanması, uluslararası anlaşmalarda bazı maddelere konmuş olan çekincelerin kaldırılması ve uluslararası hukuka riayet edilmesi gerekmektedir.

Seçim barajı gibi anti demokrat yasalar, evrensel normlara uygun hale getirilmesi için toplumsal duyarlılık artırılmalıdır. 

Her kesimin ve her ferdin eşitliği ve eşit hak ve özgürlükleri evrensel standartlarda tanımlanarak güvence altına alınması için farklı kesimlerle birlikte ortak çaba harcanmalıdır.

Tarafların eşit olarak masaya oturmaları sağlanmalıdır. BDP’nin de tartışmasız bir siyasi aktör olarak tanındığı, siyaset temelinde girilecek diyalog ve uzlaşmayla çözüm geliştirilmelidir. 

AK Parti,  arkasındaki halk desteğine dikkat çekilerek demokratik çözüm yönünde sorumlu adımlar atmak için cesaretlendirilmeli ve siyasetçiler barış konusunda özgüvenli davranmaları için teşvik edilmelidir.

AKP ve CHP liderlerinin görüşmeleriyle başlayan sürecin derinleşmesi için çalışma yapılmalıdır. Barış Meclisi özellikle CHP’ye, geçtiğimiz haftalarda attığı  adımda ısrar etmesi için çağrı yapmalıdır.

Anayasa yapım sürecinde ve hak ihlalleri konusunda seçici olmama,  nesnellik, tarafsızlık ve şeffaflık gibi ilkelerinden uzaklaşılmamalıdır.

Anayasa konusunda kapsamlı bir çalıştay yapılmalıdır. Konunun teknik boyutu da ele alınmalıdır. Anayasa yapım sürecinin şeffaflaştırılması talebi yükseltilmelidir.

Kürt sorununun çözümü için Ergenekon, Balyoz ve KCK/PKK davalarını kapsayan bir genel af çalışması başlatılmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı ziyaret edilmeli, camilerde hutbelerde barış çağrısı yapılması sağlanmalıdır.

Türkiye Barış Meclisi’nin katılımının zenginleşmesi ve çeşitlendirilmesiyle birlikte temsil kabiliyetini genişletecek yeni yapılanmaya gidilmelidir.  Toplumda vicdan sahibi  insanları bünyesinde toplayacak bir kurum olmasına dönük çalışma yapılmalıdır.

Türkiye Barış Meclisi, Gençlik Meclisleri oluşturulmalı, Kürt ve Türk gençleri bir araya getirilmelidir.

Türkiye Barış Meclisi, aylık barış bülteni çıkartmalı, sosyal medyayı daha etkin kullanmalıdır. Medyayı takip edip raporlayacak bir Medya Komisyonu kurulmalıdır.

Her iki toplumdan en çok kabul gören isim ve kurumların bir araya geldiği bir Ortak  Çözüm Meclisi oluşturulmalıdır.

Barış için yeni bir dil üretilmesine katkıda bulunacak ve çözümün önündeki psikolojik ve duygusal engellerin aşılmasına dönük çalışmalara öncelik verilmelidir.

Yerellerde linçleri önlemeye dönük Meclisler kurulmalıdır.”

 

Toplantıya katılanlar:

 

Abdulhekim Daş/ Barış Meclisi,  Ahmet  Kardam/ yazar-araştırmacı, Ahmet Yıldırım / RTÜK üyesi- akademisyen, Altan Öymen/ Radikal Gazetesi yazarı, Ayhan Ogan/ Sivil Dayanışma platformu Başkanı, Prof. Ayşe Erzan/ Öğretim Üyesi, Yrd. Doç Ayşen Candaş/  Öğretim Üyesi, Ayşe Aydoğan/ Barış Meclisi,  Bekir Ağırdır/ KONDA Müdürü, Belma Akçura / Milliyet Gazetesi,  Bircan Yorulmaz/  Barış Meclisi, Prof. Cengiz Aktar/ Öğretim Üyesi, Cevat Öneş/ MİT eski Müsteşar Ydr., Cevat Özkaya/Araştırma ve Kültür Vakfı Başkanı, Cumhur Kılıççıoğlu/ Siirt yerel gazetesi yazarı, Çoşkun Üsterci/Barış Meclisi, Prof. Erol Katırcıoğlu/ öğretim üyesi,  Ezgi Başaran/ Radikal gazetesi yazarı, Fatma Bostan Ünsal/ Ankara Başkent Kadın Platformu sözcüsü, Gülten Uçar/ Barış Meclisi, Gülden Sönmez/ İHH yöneticisi, Gökmen Karadağ/ TV8 sunucusu, Hakan Tahmaz/ Barış Meclisi,  Hasan Postacı/ Milat Gazetesi yazarı, Hüseyin Yayman Doç. Öğretim Üyesi,  Hüsnü Öndül/ İHD eski Başkanı ve İHÖP sekreteri,İmam Canpolat/Barış Meclisi, Mahmut Koyuncu/ Azadi Platformu sözcüsü, Mehmet Şirin Tunç/ Barış Meclisi, Mehmet Latif Salihoğlu/ Yeni Asya yazarı, Murat Çelikkan/ gazeteci, Prof. Mesut Yeğen/ Öğretim Üyesi,  Nabi Yağcı/ yazar/siyasetçi, Necmiye Alpay/yazar, dilbilimci, Osman Bostan/siyasetçi,  Orhan Gazi Ertekin/ Beypazarı Hakimi ve Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı, , Rober Koptaş/ Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni, Selma Güngör/ Barış Meclisi, Yrd. Doç Sezai Temelli/ Öğretim Üyesi, Suat Yalçın/ Ekmek Ve Adalet Platformu üyesi, Doç. Şenel Karataş/ öğretim üyesi, Tanıl Bora/yazar, Prof.Tahsin Yeşildere/öğretim üyesi, Tarhan Erdem/ Radikal Gazetesi yazarı, Turan Sarıtemur/ Dengé Demokrat Oluşumu, Prof. Turgut Tarhanlı/öğretim üyesi, Ümit Aktaş/Milat gazetesi yazarı, Yavuz Delal/ Azadi platformu üyesi, Yiğit Ekmekçi/iş adamı, Yrd. Doç. Yücel Demirer/öğretim üyesi

Program:

Üç oturum olarak gerçekleşen çalıştay, Türkiye Barış Meclisi adına Hakan Tahmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Birinci oturumun yöneticiliğini Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Turgut Tarhanlı yaptı. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Yayman Kürt Sorunu’nda Mevcut Durum konusunda sunuş yaptı. Öğlenden sonra yapılan 2. oturumda Mevcut Durum Karşısında Yurttaş Sorumluluğu konusu ele alındı. Bu oturumun yöneticiliğini yazar ve dilbilimci Necmiye Alpay yaptı.  KONDA araştırma şirketinin müdürü ve yazar Bekir Ağırdır sunuş yaptı. Toplantının son oturumunun yöneticiliğini İHH yöneticisi avukat Gülden Sönmez, sunuşu ise Murat Çelikkan yaptı.

 

Çalıştayın Açılış konuşması:

 

“Değerli dostlar,

Sevgili basın çalışanı arkadaşlar,

Konuşmaya bir konunun altını çizerek başlamak istiyoruz.

İnsanlarımız Kürt sorununda ne oluyor sorusunu son günlerde çok fazla sorar oldu. Dağlıca’da resmi verilere göre 8 asker ve 14 PKK’li yaşamını yitirdi,  onlarca insanımız yaralı.

Türkiye Barış Meclisi, kurulduğu günden itibaren “ölme ve öldürme” ikilemi ile süren bu savaşı reddediyor. Bu nedenle ölümleri durdurmayı en kutsal insani görev ve sorumluluk olarak görüyor. Ölenin kimliğine bakılmaz.  72 milyonun acısı acımız, yasları yasımızdır.

Bu çerçevede silahların susması,  siyasetin konuşması, müzakerenin yeniden başlaması ve toplumsal diyalogun geliştirilmesi acil çağrımızdır.

Siyasetin konuşmasının önünde kaldırılan cenazeler ve mezarı beli olmayan ölüler ve sekiz bine ulaşmış tutuklu Kürt siyasetçinin varlığı, bir yılla yakın süredir hukuk dışı tecrit büyük engel oluşturuyor.

Van belediye Başkanı Bekir Kaya ile birlikte beş belediye başkanı daha yeni tutuklandı.

Ayrıca 2 Temmuz günü Silivri’de Türkiye Barış Meclisi’nin kurucu üyelerinden Büşra Ersanlı hocamızın ve birçok arkadaşımızın da içinde yer aldığı İstanbul KCK davasının duruşması başlıyor. Gözümüz, kulağımız ve yüreğimiz Silivri’de olacak. Çünkü ovadakileri cezaevine atarak, dağdakileri indirmek mümkün olmayacak. Siyasetin konuşmasının zeminlerini güçlü kılmak, silahların susmasından geçtiği kadar, yargı eliyle sürdürülen siyasal operasyonlara da son vermekten geçiyor. 

Değerli dostlar,

21. Yüzyılda Türkiye’de şiddet ve Kürt sorununun hala ana gündem olmaya devam etmesi, muktedirleri ıslah edemedi ama bu toplumunun bütün kesimlerini çok fazla yordu. Artık yeter sözünü çok fazla duymaya başladık. Acılar katlanılamaz, yaralar kabuk bağlamaz oldu.

AKP ve CHP liderlerinin zirvesi gibi bazı gelişmeler çözüme yaklaşıyoruz duygusunu canlandırırken, çatışmalar birçok şey ise tam aksi duygu ve düşüncelere yol açıyor. 

Bu yorgunluk ve bıkkınlık hali toplumda kutuplaşmayı, ruhsal ve zihinsel kopuşu güçlendirip derinleştiriyor.

Aynı toplumda yaşayan insanların birbirinden beklentileri azalıyor. Toplumda hemen,  hemen her konuda derin bir algı farklılaşması oluşuyor.  Farlılıklarımızla bir arada yaşamanın zeminlerini yaratmak ve güçlendirmemiz gerekirken farlı kesimlerde “içe kapanma”  hali baş gösteriyor.

Bu, derin acılar ve hak ihlalleri karşısında, suskunluğa ve donukluğa yol açıyor.

Son bir yıldır bütün bu aktarmaya çalıştıklarımızda gözle görülür bir artış var. Aynı zamanda 1990’lı yıllarında yaşadığımızdan farklı  “yeni savaş”  söz konusu. 

Korkumuz ve kaygımız,  yeni savaşın yol açtığı toplumsal travmanın çok sarsıcı olma olasılığıdır. Hiç kuşkusuz bunun bedeli de çok ağır oluyor.

Aslında yıllardır çözmeyi beceremediğimiz sorunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Sorunun özünü, bütün dünyada kabul edilmiş eşit yurttaşlık hakların çeşitli gerekçe ve bahanelerle Kürt halkının kullanmasının engellenmesi oluşturuyor.

Bu problemin çözümü, her kesimden insanımızın, siyasal,  ideolojik görüşü, cinsiyeti, cinsel yönelimi, dili, dini sosyal konumu ne olursa olsun her birimizin, eşit yurttaş olmayı kabul edip etmemesine ve bu paralelde irade göstermesine doğrudan bağlıdır.

Bu nedenle sorunun birincil derece muhatabı bizleriz. Bu ülkede yaşayan yurttaşlar, sivil toplum örgütleri ve yurttaş girişimleri.

Uluslararası, bölgesel gelişmelere ve siyasal güç dengelerine bağlı olarak geliştirilen siyasetlere rıza gösteren, edilgen tutumu terk ettiğimiz ölçüde bu tabloyu değiştirme şansını yakalayabiliriz.

Değerli katılımcılar,

Bugüne kadar siyasal aktörlerin ne yapmak istediğini, ne yapmaya çalıştığını, buraya nasıl geldiğimizi çok tartıştık, çok konuştuk. Bugün burada bunları yeniden tartışmanın gereği yok. AKP, BDP, CHP ve MHP ne yaptı/yapıyor, PKK ne yapmaya çalışıyor gibi konularda söylenmemiş söz, yapılmamış öneri neredeyse kalmadı. Her şey çok net ve açıktır. Bugün esas olarak ortak ne yapabiliriz konusunu konuşmalıyız.

Siyasal aktörlere bıkmadan, usanmadan diyalog ve müzakere çağrısı yapan bizlerin,  kendi aralarında diyalog zeminlerini geliştirmeleri ve ortak çözüm arayışları girişmeleri bu kritik aşamada çok önemli bir işlev görebilir. Çözümün toplumsal gücücünü harekete geçirmede, siyasal aktörlerini zorlamada ve teşvik etmekte etkili rol oynayabiliriz.

Türkiye Barış Meclisi bir süredir bunu yapmaya çalışıyor. Buradaki bileşime benzer bileşimleri yerellerde bir araya getirdik. Güzel ve verimli sonuçlar aldık.

Biz ortak zemin oluşmasının kolaylaştırıcılığıyla kendimizi sınırlıyoruz. Buranın ortak iradesi bizim de irademiz olacaktır. Her hangi bir somut öneri sahibi değiliz. Tek önerimiz, bugünkü durumu ortak nasıl değiştirebiliriz sorusuna sabırla, azimle yanıt aramaktır. Birlikte çok şey yapabileceğimize inanıyoruz. Yeter ki bunu samimiyetle isteyelim. Neyi nasıl,   hangi araç ve yöntemle yapacağımızı birlikte kararlaştıralım. Bu nedenle değerli katılımcıları dinlemeyi, katkılarını almayı tercih edeceğiz.

Konuşmamı bitirirken, Kürt sorununun demokratik çözüm sürecini hızlandırmaktan başka bir çıkışın olmadığını ve bunun için yeni anayasa hazırlığının büyük bir fırsat olduğunu hatırlatmak da istiyoruz.

Yeni anayasa, fikren ve ruhen eskisine ne kadar benzemez ise o derece sorunu çözme şansını yakalanabilir. Sonbahar’da bu konudaki tartışmalar ve çalışmalar daha yoğunlaşacak. Bu bakımdan da zaman sorunuyla karşı karşıyayız. Bugünkü siyasal ortamı değiştirmeden ve Kürt sorununun taşıdığı riskleri ortadan kaldırmadan yapılacak anayasa hazırlığı daha fazla sorunlu olabilir. Bu açıdan da şimdi diyalog ve müzakerenin tam zamanıdır diyoruz.”