Aram Ekim Duran - DW Türkçe
2018 yılının son çeyreğinde yüzde 3 küçülen Türkiye ekonomisinin 2019’un ilk yarısında da küçülme eğilimini sürdüreceği öngörülüyor. Ekonomideki olumsuz tablodan olabildiğince az hasarla kurtulmak isteyen Türk şirketler ise çareyi yurtdışına yatırım yapmakta buluyor. Resmi verilere göre, yalnızca şirketler değil, bireysel yatırımcılar da son dönemde birikimlerini yurtdışında tutma eğilimi içerisinde. Son dönemde parasını yurtdışında değerlendirmek isteyenlerin en büyük gerekçesi Türkiye ekonomisindeki risk algısının artmış olması. Küresel ticaretin değişen kuralları da Türk yatırımcıları dünyaya açılmaya iten bir diğer neden olarak öne çıkıyor.
Yurtdışı yatırımlar artıyor
Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Türkiye'de yerleşik kişiler 2018 yılının tamamında yurt dışına 3 milyar 997 milyon dolarlık doğrudan yatırım yaptı. Böylelikle Türk şirketler tarafından yurt dışına yapılan toplam doğrudan yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 26 artmış oldu. Türk şirketler, son 1 yılda dünya çağında yaklaşık 40 şirket satın aldı. Bunlar içerisinde Global Yatırım Holding'in Almanya'da Dreamlines şirketini satın alması, Vestel'in ABD'de Haystack TV'yi alması, Trakya Cam'ın İtalya'da Sangalli Vetro'yu satın alması ve Alarko'nun Rusya'da Mosalarko şirketini satın alması gibi örnekler vermek mümkün. Türk şirketlerinin şirket satın almada tercih ettiği bölgeler ise AB, ABD ve Rusya ağırlıklı oldu. Yurtdışından şirket satın alma eğiliminin önümüzdeki yıllarda da devam edeceği öngörülüyor.
"Büyümek için yurtdışında üretim şart”
Şirketler, yurtdışında yatırım yapma kararını ekonomideki kötüye gidiş yüzünden değil, küresel marka olma hedefi kapsamında aldıkları iddiasında. Yeni dönemde yurtdışında şirket satın alma planı yapan şirketlerden biri de Türkiye'nin önde gelen kalıp ve iskele sistemleri üreticisi olan İstanbul merkezli Urtim. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Urfalılar, yurtdışında büyümek için Almanya’da şirket arayışında olduklarını söylüyor. Bugüne kadar Romanya, Rusya ve ABD’de temsilcilikler açtıklarını, ancak ilk kez yurtdışında üretime geçmek için Almanya’yı tercih ettiklerini anlatan Urfalılar, “Daha fazla büyümek için Türkiye dışında yatırım yapmak zorunlu hale geliyor” diyor.
Türkiye yalıtım sektörünün önemli oyuncuları arasında yer alan Ode Yalıtım da Avrupa’da şirket satın alma arayışında olan bir diğer Türk şirketi. Bugün itibariyle 70’in üzerinde ülkeye ihracat yapan şirket, Türkiye’deki 2 fabrikasının yanı sıra yurtdışında da üretim yapma kararı aldı. Ode Yalıtım Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Erhan Özdemir, özellikle Batı Avrupa pazarlarına daha rahat ulaşabilmek için Avrupa’da bir şirket satın almak üzere çalışmalara başladıklarını söylüyor. Yurtdışında üretim kararı almalarında Türkiye ekonomisindeki kötü durumun etkili olmadığını öne süren Özdemir, “Biz küresel bir marka haline gelmek ve ihracat pazarlarımıza daha hızlı ulaşmak için yurtdışından şirket alacağız” diye konuşuyor.
Yurtdışında hesap açanlar artıyor
Yalnızca şirketler değil, bireyler de birikimlerini yurtdışına taşıma eğilimi içinde. Merkez Bankası’nın Uluslararası Yatırım Pozisyonu Aralık 2018 verilerine göre, Türk vatandaşlarının yurtdışındaki hesapları bir önceki yıla göre yüzde 6 artarak 16,5 milyar dolara ulaştı. Bu da son 1 yılda Türk vatandaşlarının yurtdışında yaklaşık 1 milyar dolarlık yeni hesap açtığını gösteriyor.
Adının açıklanmasını istemeyen bir banka yöneticisi, özellikle İstanbul’da pek çok beyaz yakalı yöneticinin 2018’in ortasından itibaren birikimlerini yurtdışındaki hesaplara taşıdığını söylüyor. Kendisinin de Merkez Bankası’nın güven vermeyen politikaları ve ABD ile yaşanan krizin etkisiyle birikimlerini yurtdışına taşıdığını anlatan yönetici, "Param güvencede olsun diye yurtdışında hesap açtım. Yurtdışında faizler daha düşük olduğundan, ciddi bir getiri kaybım oldu. Ama zar zor biriken servetimin çok daha fazlasını kaybetme endişesi ile alınmış bir karardı. Eğer Türkiye ekonomisinde belirgin bir iyileşme başlarsa, paramı yine ülkeye geri getireceğim” diye konuşuyor.
Döviz hesapları 220 milyar TL büyüdü
Bir yandan varlıklı kesimler tarafından yurtdışında hesap açma eğilimi artarken, diğer yandan Türkiye’deki bankalarda döviz ve altın hesaplarındaki büyüme de dikkat çekiyor. Yani vatandaşlar TL yerine döviz ve altın ile birikim yapmayı giderek daha fazla tercih ediyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, yurt içi ve dışı yerleşik kişilerin döviz tevdiat hesapları, 2018'de bir önceki yıla kıyasla yüzde 30,1 artarak 952 milyar 751 milyon liraya ulaştı. Bir başka deyişle, son 1 yıl içinde vatandaşların döviz hesaplarındaki miktar 220 milyar TL artmış oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın’a göre, Türkiye’de politik ve ekonomik risk algısının yükselmiş olması nedeni ile gerek şirketler gerekse bireyler sermayelerini güvence altına almak istiyor.
“Risk algısı yurtdışına yönlendiriyor”
"Hem özel kesim işletmelerin hem de hane halkı ve bireylerin risk-kazanç algısı değişiyor” diyen Prof. Alçın, insanların ülkedeki risk oranı yükseldikçe kazancını tamamen kaybedeceği korkusuna girdiğini ve bu nedenle daha az kazançlı ama daha güvenli ülkelere yöneldiğini söylüyor. Bu risk algısının kendisini Türkiye’de açılan döviz hesaplarında da gösterdiğine işaret eden Alçın, “Bu da risk algısının bozulduğuna bir diğer örnek” şeklinde konuşuyor.
Öte yandan Türk sermayesinin yurtdışına yönelme eğilimi içinde olmasının tek nedeninin Türkiye’deki ekonomik durum ve belirsizlikler olmadığını vurgulayan Prof. Sinan Alçın, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
"ABD ve Çin arasında son 2 yıldır başgösteren ticaret savaşlarının etkisi de uluslararası yatırım planlarında değişikliğe neden oluyor. Çin’in yeni dönemde çıkmayı düşündüğü örneğin tekstil gibi sektörlerde, pazardan pay almak isteyen Türkiye gibi ülkeler yurtdışı pazarlarda daha etkin olmak için ülke dışı yatırımlara ağırlık veriyor. Yani bir yandan yurtiçindeki risk algısı nedeniyle yurtdışı yatırımlar veya döviz birikimleri artıyor, diğer taraftan da uluslararası iş bölümündeki farklılaşma ile birlikte yatırım ve tasarruf eğilimleri farklılaşıyor. Şartlar bu şekilde devam ettikçe, bu eğilim devam edecektir.”