Halep'te Türkiye ve Rusya'nın arabuluculuğunda varılan anlaşma sonrasında ateşkes ve tahliye süreci duraklamalarla devam ediyor. İlk gün İran destekli milislerin açtığı ateş sonucu sancılı bir başlangıç yapan tahliye sürecinin geleceği ile ilgili belirsizlik sürüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye'nin tamamını kapsayan bir ateşkes için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte çalıştıklarını, ayrıca muhalif gruplarla Suriye hükümeti arasında yeni bir müzakere turu için Türkiye ile görüştüklerini açıkladı. Rusya ile Türkiye arasındaki işbirliği Suriye'de neleri değiştirebilir, Suriye'nin tamamı için ateşkesin başarı şansı nedir, Halep'ten İdlib'e tahliye edilen savaşçılar bundan sonraki aşamada ne yapacak? Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türkiye ile Suriye genelinde bir ateşkes üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Türkiye ile Rusya'nın etkili bir anlaşmaya varabileceğini düşünüyor musunuz, böyle bir anlaşmanın başarı şansı ne olur sizce?
Serhat Erkmen: Suriye hükümeti üzerinde Rusya'nın etkisi düşünüldüğünde ateşkesin belli bölgelerde işlerlik kazanabileceğini düşünebiliriz. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Çünkü şurası da bir gerçek: Türkiye'nin de Suriye'deki bazı gruplar üzerinde etkisi var. Ama Halep'teki tahliye operasyonunun da gösterdiği gibi Rusya, Suriye hükümetine destek veren çeşitli milis grupları üzerinde tam bir kontrole sahip değil. Türkiye'nin de Suriye'deki muhaliflerin tamamı üzerinde bir etkisi olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla belli bölgelerle sınırlı kalmak kaydıyla bu ateşkes işe yarayabilir ve uzun süreye yayılabilir, ama ülkenin tamamında ve geneline yayılan bir ateşkesin olması Rusya ile Türkiye anlaşsa dahi çok kolay ve çok kısa sürede mümkün görünmüyor.
DW Türkçe: Peki Suriye'de kalıcı bir ateşkese varılabilmesi için başka hangi aktörlerin katılımı gerekiyor? İran ve ABD diyebilir miyiz?
Erkmen: Tabii ki! İran son günlerdeki olayların gösterdiği gibi Suriye'de çok büyük bir rol oynuyor ve İran'ın tam olarak ve -altını çizerek söylüyorum- samimiyetle desteklemediği bir ateşkesin de Suriye'de işlerlik kazanmayacağı görülüyor. Ancak bu İran'la da sınırlı değil. Suudi Arabistan'la Katar'ın desteklediği gruplar var, ABD'ye yakın olanlar var… Dolayısıyla Rusya ve Türkiye arasındaki anlaşmanın dışında daha geniş kapsamlı bir ateşkes mutabakatına varılırsa bence tam bir anlaşma olabilir. Bunun dışında geçici, kırılgan ve sınırları olan bir ateşkes olacağını düşünüyorum.
DW: Halep'ten tahliye edilerek İdlib'e gönderilen savaşçılar kimler? Hangi gruplara mensuplar ve İdlib'de ne yapacaklar?
Serhat Erkmen: Halep'in içinde pek çok grup var. En çok konuşulan ve gündeme getirilen grup Nusra olmasına rağmen çoğunluğu oluşturmuyor. Halep'te yerli gruplar var, Halep Askeri Konseyi içinde birleşmiş olan gruplar var, bunun dışında kendi varlıklarını devam ettiren irili ufaklı başka gruplar var. Bunların İdlib'e gelmesinin çok sorunsuz bir olay olacağını düşünmemek gerek. Çünkü İdlib'de de özellikle son bir hafta içerisinde yoğunlaşan bir şekilde gruplar arasında güç mücadelesi var. Yani Ahrar'ın içinde bir parçalanmaya ya da çok ciddi sorunlar olduğuna dair işaretler var. Nusra'nın içinden bazı ayrılmalar olabileceğine ilişkin birtakım göstergeler var. Halep'ten çıkıp İdlib'e giden grupların hepsi, Nusra gibi Ahrar uş Şam gibi gruplar tarafından memnuniyetle kabul edilecek durumda da değiller. Bunların arasında da güç mücadelesi var çünkü. Bu anlamda bakıldığında "Halep'ten çıkacaklar, İdlib'e gidecek, savaşmaya ya da oradaki gruplara katılmaya devam edecekler" gibi otomatik bir değerlendirme yanlış olur. Evet, Halep'ten çıkanlar içerisinden bazıları İdlib'den gruplara katılabileceklerdir ya da zaten onların parçasıdır bu doğru. Bir kısmı belki oradaki yerel gruplar tarafından ellerinden silahları alınarak belli yerlere sıkıştırılacaklardır, yani silahsızlandırılarak orada yaşam alanı sağlanacaktır ya da bazıları İdlib'de de kalmak istemeyip Suriye'nin diğer bölgelerine gitmek isteyeceklerdir.
DW: İdlib'den başka bölgelere savaşmaya gitmeleri, örneğin Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonuna dahil olmaları beklenebilir mi?
Birincisi, Halep'in içerisinde Türkiye'nin desteklediği çok büyük bir grup yok. İkincisi, bu grupların Türkiye'nin desteğinden ziyade, İdlib'deki yerel anlaşmazlıklar nedeniyle oradan çıkmayı istemeleri daha doğru bir beklenti olur. Üçüncüsü, bunun gerçekleşmesi bence zamana yayılarak olabilecek bir şey. Burada çok kısa süre içinde, çok otomatik bir süreç işleyeceğini sanmıyorum. Öncelikli olarak yapılacak şey, İdlib'de oluşturulacak büyük bir kampın içerisine sivilleri ve belki silahlıları ayırarak yerleştirmek, burada sivillerin ihtiyaçlarının karşılanması olacak. Ama onun dışında orta vadede belki içlerinden bazılarının Azaz tarafına, Fırat Kalkanı operasyonunun gerçekleştiği bölgelere kayması gibi sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bunu da tamamen reddetmemek gerekiyor ama bu hemen otomatikman olacak bir şey değil.
© Deutsche Welle Türkçe
Söyleşi: Beklan Kulaksızoğlu
Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı'dır.