Değer Akal
ABD Başkanı Joe Biden’ın, Osmanlı’nın son döneminde Ermenilerin maruz kaldığı katliamları "soykırım" olarak tanıyacağı haberleri, Washington-Ankara hattında gerilimi bir kez daha tırmandı.
Biden geçen yıl seçim kampanyası sırasında, ABD’deki Ermeni toplumuna bu konuda vaatte bulunmuş, "benzer bir trajedinin bir daha asla tekerrür etmemesi için Ermeni Soykırımı'nı tanıma ve evrensel insan haklarını, yönetiminin en önemli önceliği yapma" sözü vermişti.
Amerikan basınında çıkan haberlerde Biden'ın, Ermeni tarihçilere göre katliamların başlangıcı olan 24 Nisan 1915’in 106’ncı yıldönümünde, bu vaadini yerine getirmeye hazırlandığı kaydedildi.
Washington Post, Wall Street Journal, New York Times ve Reuters’ın, Beyaz Saray kaynaklarına dayandırdıkları haberlerinde, henüz kesinlik kazanmamakla birlikte, Amerikan Başkanı’nın cumartesi günü yayımlayacağı mesajda, Ermenilerinin maruz kaldığı tehcir, açlık ve katliamları "soykırım" olarak tanıyacağı belirtiliyor.
Bu haberlerde, Biden’in böyle bir adımı atacak ilk ABD Başkanı olacağına da dikkat çekiliyor.
İlk kez Reagan kullanmıştı
Aslında 1915’te yaşananlar için "soykırım" ifadesini ilk kez ABD’nin eski başkanlarından Ronald Reagan kullanmıştı.
Reagan, ABD Kongresi tarafından Yahudi soykırımı kurbanlarının unutulmaması için kurulan Holokost Müzesi'nin açılışı vesilesiyle, 22 Nisan 1981 tarihinde, bir başkanlık açıklaması yayımlamıştı.
Reagan açıklamasında, "Medeniyetin ne denli değerli, özgürlüğün ne denli önemli ve insanlık ruhunun ne denli kahramanca olduğunu ilelebet hatırlamalıyız. Öncesinde Ermenilerin, sonrasında ise Kamboçyalıların hedef oldukları soykırımlar ve daha çok sayıda insanın maruz kaldıkları zulümler gibi, Yahudi Soykırımı’ndan çıkartılan dersler asla unutulmamalıdır" ifadelerine yer vermişti.
Türkiye itiraz ediyor
Türkiye bu ifadelere sert tepki göstermişti. Sonraki yıllarda da Ankara’nın itirazları nedeniyle hiç bir Amerikan başkanı açıkça "soykırım" tanımını kullanmamıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış döneminde Ermenilere uygulanan zorunlu tehcirin, bu süreçte işlenen katliamların soykırım olarak tanımlanayacağını öne süren Türkiye, yaşananların aydınlatılması için ortak tarih komisyonu kurulmasını öneriyor.
Ankara, "soykırımın" hukuki bir kavram olduğunu, 1948 tarihli BM sözleşmesi ile ilk kez tanımlandığını, buradaki unsurların Ermeni tehcirinde yaşanmadığını savunuyor.
Obama’nın "Meds Yeghern" tercihi
Ancak ABD yönetimlerinin 24 Nisan açıklamalarında Barack Obama’nın başkanlığı ile birlikte değişim yaşandı. 2008 yılında, başkan seçilmeden önce Obama, "Ermeni soykırımı bir iddia, bir görüş değil, kapsamlı bir şekilde belgelenmiş, tarihsel kanıtları olar bir gerçek" açıklamasını yapmış, başkan seçildiği takdirde de "soykırımı tanıma" söze vermişti.
Obama, 2009 yılında başkanlık görevini üstlendikten sonra 24 Nisan vesilesiyle yaptığı açıklamasında ise doğrudan "soykırım" dememekle birlikte, "1915’te yaşananlara ilişkin görüşlerini defalarca beyan ettiğin ve tarihe ilişkin bakışının değişmediğini" vurgulayarak, "Meds Yeghern" tanımını kullanmıştı.
Yahudi Soykırımı'nı ifade eden Holokost gibi, Ermeniler de 1915'te işlenen katliamlar için "Ermeni Soykırımı'nı" ifade etmek için "Meds Yeghern" tanımını kullanıyor. Ermenistan resmi açıklamalarında da, aynı zamanda "Büyük Felaket" anlamına gelen bu tanımı kullanılıyor.
Obama’dan sonra Donald Trump da, 24 Nisan’ı anma yıldönümünde yaptığı açıklamalarda bu tanımı kullandı.
Trump da Obama’nın izinden gitti
Son olarak geçen yılki açıklamasında Trump, "Bugün, uluslararası toplumla birlikte, 20'nci yüzyılın en korkunç kitlesel katliamlarından olan Meds Yeghern’de hayatını kaybedenleri anıyoruz. 1915'ten başlayarak, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarına kadar, 1,5 milyon Ermeni tehcir edildi, katledildi ya da ölüme yürüdü" şeklindeki ifadelere yer verdi.
ABD başkanlığını bu yıl Ocak ayında devralan Biden ise geçen yıl 24 Nisan’da, Twitter hesabından şu paylaşımı yapmıştı:
"Bugün, Meds Yeghern- Ermeni Soykırımı sırasında Ermenilerin maruz kaldıkları mezalimleri hatırlıyoruz. Şayet seçilirsem, Ermeni Soykırımı’nı tanıma kararını desteklemeyi ve insan haklarını öncelik olarak belirlemeyi vaadediyorum."
Biden'a "tanı" baskısı arttı
Aslında 2019 yılında hem ABD Senatosu hem de ABD Temsilciler Meclisi, 1915 yılında Ermenilerin maruz kaldığı katliamları "soykırım" olarak tanıyan tasarıları kabul etmişti.
ABD Kongresi’nin yüzü aşkın üyesi, bu hafta kaleme aldıkları mektupla Biden’a çağrıda bulunarak, seçim kampanyası sırasında verdiği sözü tutarak, soykırım tanımını kullanmasını istediler.
Türkiye "kaybedilir müttefik" mi?
Biden'ın olası "soykırım" nitelendirmesiyle son yıllarda ağır gerilimlere sahne olan Türk-Amerikan ilişkilerindeki yol ayrımının daha da derinleşmesi muhtemel.
ABD’nin görevini üstlenmesinden bu yana Türkiye konusunda doğrudan tek bir açıklama yapmayan yeni başkanının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkiye mesafeli olduğu da bir sır değil.
Uzmanlar arasında, ABD’deki yeni yönetimin bu adımı atmasının Türkiye'yi gözden çıkardığı, "kaybedilebilir bir müttefik" olarak değerlendirdiği görüşünü savunanlar olduğu gibi, zaten kötü olan ilişkilerin daha da kötüye gitmesinin sürpriz olmayacağı belirtiliyor.
ABD ile son yıllarda Suriye, Doğu Akdeniz konularında yaşanan krizlerin yol açtığı güven bunalımı, AKP hükümetinin Rus yapımı S-400 füze savunma sistemini satın almasıyla derinleşti. Ayrıca Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları alanında yaşanan gerilemeler, Biden yönetiminin Erdoğan’a soğuk bakışının nedenleri arasında sıralanıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’da da Türkiye'ye bakışın olumsuz olması, önceki yıllarda başkanların "soykırım" tanımını kullanmaması için yapılan girişimlerin bu kez hiç yapılmamasını ya da bu girişimlerin çok zayıf kalmasını beraberinde getiriyor.
Ankara nasıl tepki gösterir?
Kimi uzmanlar Ankara’nın ABD’ye sert tepki gösterebileceğini, tepki olarak da Rusya ile daha da yakınlaşabileceğine dikkat çekiyor.
Bazı uzmanlar, Türkiye'de son yıllarda zaten ABD karşıtlığının tırmandığını, böyle bir krizin son dönemde kamuoyu desteği azalan Erdoğan için gündemi kendi lehine değiştirmek için de elverişli olabileceğine dikkat çekiyor.
Ankara'nın ABD’ye tepki olarak İncirlik Üssü'nü NATO dışındaki operasyonlara kapatabileceği, Karadeniz’den ABD gemilerinin geçişini engelleyebileceği de gündeme getiriliyor.
Bazı gözlemciler ise Ankara'nın tepkisinin ölçülü olacağını düşünüyor. Türkiye'nin ABD ve AB ile ilişkilerinden yeni bir sayfa açmak için Aralık ayından bu yana dış politikasında değişikliğe gittiğini anımsatan bu uzmanlar, Ankara’nın gerilimi tırmandıracak hamlelere girişmeyeceği, sert bir tepki açıklaması ile yetinebileceği öngörüsünde bulunuyor.
Çavuşoğlu’dan dikkat çeken mesaj
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçtiğimiz günlerde Habertürk televizyonunda yaptığı açıklamada, "Hukuki bağlayıcılığı olmayan söylemlerin bir faydası da olmaz ancak ilişkileri bozar. Amerika ilişkileri daha da kötüleştirmek istiyorsa tercih kendilerinin" demişti.
Çavuşoğlu’nun şu değerlendirmesi de dikkat çekmişti:
"ABD bugüne kadar yönetim olarak böyle bir yanlış içinde olmadı bu sene de olmaz. Ama biz her gece her gün bunla yatıp, ölüp kalkmamamız lazım. Noldu, dedi mi, demedi mi falan… Yanlış bir tarafa ilişkilere olumsuz etkisi de olur ama bizim artık bazı komplekslerden, korkulardan da kurtulmamız lazım. Her gece diyecek mi demiyecek mi diye tir tir titreyelim, ölelim mi? ABD'ye dersen de anlamında demiyorum ama biz tarihimizi bilen devlet ve millet olarak bu kadar korkular içinde de yaşamamız lazım."
Biden’ın “soykırım” nitelendirmesini kullanması halinde, Ankara’nın yapacağı açıklamayla, bunun hukuki bir değeri, geçerliliği olmayan bir açıklama olduğunu söylemesi, siyasi mülahazalarla yapılmış açıklamayı kabul etmediğini duyurması, ancak gerilimi çok fazla tırmandırmaması muhtemel görünüyor.
Türkiye ekonomisinin zor günlerden geçiyor olması, pandeminin etkilerinin ağırlaşıyor olması da, Ankara’nın tepkisini ayarlarken dikkate alacağı faktörler arasında değerlendiriliyor.