27 Ağustos 2018 13:11
ABD ile Türkiye arasında Rahip Andrew Brunson kriziyle başlayan dövizdeki hareketlilik,Türk Lirası'nın yabancı paralar karşısında değer kaybetmesine neden olurken yazılı basında kağıt sıkıntısı yaşanmaya başlandı.
Türkiye kağıdı dışarıdan ithal etmesinden dolayı doların 6 TL’nin üzerine çıkması sonrasında yayın organları büyük sıkıntıya girdi. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Trugay Olcayto, konuya ilişkin olarak yaptığı değerledirmede, "Kendi matbaası olmayan gazetelerin maliyetleri arttı. Matbaacılar sürekli zam istiyorlar. Halkın bilgi edinme hakkı dediğimiz basın özgürlüğü üzerine bir de bu ekonomik sorunlar yüklendi" dedi.
Olcayto şöyle devam etti:
"Özellikle BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gibi muhalif gibi gazetelerin bu durumda ayakta kalmaları büsbütün zorlaşıyor. Buna bir çözüm bulunmalı. Bizim önereceğimiz çözüm, yeniden SEKA gibi milli bir kurumun devreye girmesi. Gazete kağıdının Türkiye’de üretiminin sağlanarak gazetelere dağıtılabilmesi.”
Aydınlık gazetesi bayram boyunca 4 gün ara vermek zorunda kaldı, bu süre zarfında çıkmadı. Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri fiyatlarına zam yaparken, Cumhuriyet sayfa sayısını düşürmek zorunda kaldı.
Birgün'den Meltem Yılmaz'a konuşan CHP İzmir Milletvekili, gazeteci- yazar Atilla Sertel, “Yandaş havuz medyası kamu ilanları ile besleniyor. Yerel medya ve muhalif birkaç gazete ise zamlarla, baskılarla, cezalarla kapatılmak isteniyor.
Gazete kağıdı geçmişte ülkemizde üretilirdi. Bu iktidar 1936’da açılan SEKA’yı özelleştirdi. Kağıtta da dışa bağımlı hale getirdi. Dolar, avro arttıkça gazete maliyetleri de artıyor” diyor.
»Doların yükselmesine bağlı kağıt ve diğer girdilere bağlı olarak gazeteler oldukça zor durumda. Aydınlık gazetesi birkaç gün yayımlanmama kararı aldı. Sözcü, Cumhuriyet zam yapmak zorunda kaldı. Basının akıbeti ne olacak?
Gazete kağıdı geçmişte ülkemizde üretilirdi. Bu iktidar 1936 yılında açılan ve uzun yıllar Türk basınınca hizmet veren SEKA Kağıt Fabrikası’nı özelleştirdi. Kağıtta da dışa bağımlı hale getirdi. Dolar, Euro arttıkça gazete maliyetleri de artıyor. Yalnızca kağıt değil, boya, dağıtım her türlü maliyet artıyor. Üç yıl boyunca resmî ilanlara zam yapmadılar, üç yıl sonra yaptıkları yüzde 20 zam da dolar artışı ile eridi gitti. Yandaş, yalaka iktidar basını kamu ilanları ile besleniyor. Yerel medya ve muhalif birkaç gazete ise zamlarla, baskılarla, cezalarla kapatılmak isteniyor. Hiç bir etki gücü olmayan, yalnızca kamu kurum kuruluşları ve iktidar belediyelerince satın alınıp dağıtılan iktidar medyasının karşısında halkın basınının ayakta kalması için halkın desteğinden başkaca desteği yok. Muhalif basını halkımız ya yaşatacak ya yaşatacak.
»Nasıl?
Sahip çıkarak. Gazete alarak, abone olarak, destek vererek. Bunun başka yolu yok. Muhalif basının tamamıyla susturulması son derece karanlık bir tabloya yol açar, halkımızın buna izin vermemesi gerekir.
»Cumartesi Anneleri 700. Haftada polis saldırısına maruz kaldı. O güne dair hafızalarda kalan, polisin orantısız müdahalesi oldu, pek çok örnekte olduğu gibi...
Kamuoyunda “Cumartesi anneleri” olarak anılan, evlatlarını yitirmiş, evlatları yok edilmiş, acısı yüreklerinde hala taze olan ve tek istekleri “Evlatlarının gömülü olduğu yeri bilmek isteyen” insanlarımızın sessiz, yürekli mücadelesi sürecektir.
Hiç kimseye zarar vermeyen tam 700 haftadır ellerindeki dövizlerle bir arada oturan ve haklarını arayan insanlarımıza uygulanan şiddet bu iktidarın ne kadar ceberut, baskıcı, zulüm uygulamasını seven bir yönetim olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Şiddete başvurmadan gösteri yapma hakkı anayasal bir haktır.
Yasa dışı yollar ile faili meçhul cinayetlere kurban giden, cenazeleri bile ailelerine verilmeyen insanların anne ve babalarının tek isteği evlatlarının kemikleridir, yaşadıkları akibetin sonucunu öğrenmek istemeleridir. Vicdansızlar bu isteği bile baskı İle ortadan kaldırmaya çalışmıştır.
Böylesine şiddet, baskı ve zulüm uygulayan yönetimler acz içinde olduklarını, haklı talepleri şiddet ile, tutuklama ve cezaevi ile bastıracaklarını sanıyorlar ise yanılıyorlar. Ancak olan güzel ülkemize, Türkiye’mize oluyor.
Demokrasinin olmadığı hiçbir ülkede yatırım olmaz, işsizlik, açlık önlenemez, ekonomi düzelmez. Türkiye bu acı dolu günleri de geride bırakacaktır. Cumartesi annelerinin haklı ve hukuki mücadelesini hiç bir güç engelleyemez.
»Burada ana muhalefete de ciddi eleştiriler söz konusu...
CHP her zaman haklı eylemlerin yanında oldu ve olacak. Cumartesi anneleri de bunlardan biri. Sanıyorum bayram nedeniyle bizden katılım olmadı ama önümüzdeki dönemde bu tip mücadelelerin daha fazla yanında yer alacağız.
»Yeni meclis yakında açılacak. Yeni dönemde CHP nasıl bir muhalefet yürütecek?
Halkımızın sorunlarını meclis gündeminde dile getireceğiz. CHP Grubu olarak yasa tekliflerimizi sunacağız. AKP uzun yıllardır Meclisi etkisizleştirmeye çalıştı ve kapanması için politikalar yürütüyor. Bana sorarsanız TBMM’de milletvekili sayısı 450 olmalıdır. Bu yeterli bir sayı iken AKP bu sayıyı bilinçli bir şekilde 600’e yükseltti, şimdi sosyal medyada troller aracılığı İle “Bu milletvekilleri ne işe yarıyor?” Kampanyası yürütüyor. Burada amaç TBMM’nin yıpratılması ve ilerde kapatılmasının yolunu aramaktır. Tek adam keyfi yönetiminin hiç bir kuruma gerek kalmadan ülkeyi yönetme isteğidir.
Bayramda milletvekillerine 20’şer bin lira ikramiye verildiği sosyal medyada yayıldı. Aslı astarı olmayan söylenti ile milletvekilleri ve meclis itibarsız kılınıyor. Milletvekilleri ne işe yarıyor kampanyası sürdürülüyor. İlerde halka referandum yapalım, “Meclis kapatılsın mı?” diye sorabilirler.
CHP olarak yalnızca Meclis’te değil, halkla iç içe ve sokakta olmalıyız. Yalnızca Meclisteki mücadele demokrasiyi getirmeyecektir. Herkes bedel ödemeye hazır olmalıdır.
»Ama CHP’ye karşı, böyle bir dönemde dahi iç çatışmalarla meşgul olduğu için ciddi bir tepki de var seçmen kitlesi tarafından...
CHP demokrasiyi kendi içinde yaşayan ve yaşatan tek partidir. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada ayakta kalan en eski partidir. CHP’yi yıkmaya, dağıtmaya kimsenin gücü yetmez. AKP’nin başında ki zat-ı muhteremin “Düşman” ilan ettiği, saldırılarını sürekli kıldığı, hakaret ettiği parti CHP’dir ve partimizin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Açtığı ceza ve tazminat davaları İle genel başkanımızı etkisizleştirmek İçin tüm olanaklarını kullanmıştır. Hukuku, yandaş medyayı, sabah akşam ekranlara çıkardığı kukumav kuşlarını kullanmış ancak başaramamıştır. Çünkü CHP’liler partilerine menfaatle, sosyal yardım ile aş ve iş ile değil ideolojik aşk ile bağlıdır.
CHP’yi parçalamak, oyunu azaltmak İçin oyun oynamak isteyenler yerel seçimde gereken dersi alacaktır. AKP iktidarının gerilemesi yerel seçim ile başlayacaktır.
Yeter ki CHP yerel seçimde adaylarını hakim huzurunda tüm üyelerin katılımı ile önseçimle belirlesin. O zaman AKP iktidarı gereken dersi alacaktır
»Ama CHP seçmeninde ciddi bir yılgınlık da var. Yerel seçimlere katılım oranının düşük olacağı endişesi duymuyor musunuz?
Yerel seçimler öne çekilmez. AKP ve MHP’nin oyu yetmez. Kaldı ki MHP Genel Başkanı yerel seçimlerin Mart ayında yapılacağını söyledi. Dananın kuyruğu Ekim ayında kopacak, MHP Meclis’e af önerisi getiriyor. Meclis açıldığında af konusunda kimin ne söyleyeceğini merakla beklemek gerekir. MHP verdiği sözü tutamaz ise bir sorun yaşayacak.
Ekim ayında siyaset çok hareketlenecek. CHP’ye düşen görev halkımız ile birlikte demokrasi, özgürlük, aş, iş, üretim ve gelecek için mücadele etmek olacak. Teröre karşı topyekün birlik olduğu kadar hak, hukuk, adalet İçin de yılmadan mücadele gerekiyor.
Sonuçta biz bu ülkenin evlatlarıyız. Vatanımızı, bayrağımızı, dil, din, mezhep ayırmadan insanımızı seviyoruz. Tüm mücadelemiz ülkemizin yarınları, insanlarımızın mutluluğu içindir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (TGC) Başkanı Turgay Olcayto: “Bugün dolara bağlı olarak gazete kağıdın fiyatı çok yükseldi. Eskiden SEKA vardı. Gazeteler SEKA’nın dağıttığı kağıdı alırdı. Şimdi kağıtların hepsi ithal. Dolayıyla dolara ve avroya bağlı olarak fiyat sürekli artıyor. Bu durumda gazete basmak çok maliyetli bir iş haline geldi. Nitekim gazetenin çoğu sayfa azaltarak, bazı günler protesto anlamında çıkmayarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Üstelik baskıda da sorun var. Kendi matbaası olmayan gazetelerin maliyetleri arttı. Matbaacılar sürekli zam istiyorlar. Halkın bilgi edinme hakkı dediğimiz basın özgürlüğü üzerine bir de bu ekonomik sorunlar yüklendi. Özellikle BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gibi muhalif gibi gazetelerin bu durumda ayakta kalmaları büsbütün zorlaşıyor. Buna bir çözüm bulunmalı. Bizim önereceğimiz çözüm, yeniden SEKA gibi milli bir kurumun devreye girmesi. Gazete kağıdının Türkiye’de üretiminin sağlanarak gazetelere dağıtılabilmesi.”
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş: Türk lirasının döviz karşında değer kaybetmesiyle basın emekçiler işsiz kalma durumuyla karşı karşıya. Hükümet SEKA’nın özelleştirilmesiyle kağıtta da Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirdi. Gazetelerin bağımsız bir yayın yapabilmesi için kağıt sübvansiyonu gereklidir. Türkiye yeniden kağıdını kendisi üretir hale gelmelidir. Dövizde kur artışı en çok basın sektörünü etkilemeye başladı. Yakın zamanda Habertürk gazetesi kapandı. Sözcü gazetesi bir ekini kapattı, Cumhuriyet’in yanı sıra çok sayıda gazete fiyat artışı yapmak zorunda kaldı. Aydınlık gazetesinin yayına üç günlük ara verdi. Yayın hayatına devam eden gazeteleri ise zor günler bekliyor.
Türkiye’nin gazete kağıdı temini sağlayan SEKA’nın özelleştirilmesiyle başlayan süreç Türkiye’yi kağıt sektöründe dışa bağımlı hale getirdi. Bu durum da en çok medya sektörünü ve muhalif basını vurdu. Son bir yılda kağıt fiyatları üç kat artırıldı. Gazeteler kağıt temininde sıkıntılar yaşadı. Dolardaki artışla birlikte de bugün sıkıntılar daha da büyük. Bu tür durumlarda her zaman olduğu gibi faturanın basın emekçilerine çıkarılmaması için çaba göstereceğiz. Hükümet bu sürece seyirci kalmamalı, gazeteleri destekleyecek politikaların üretilmesi gerekmektedir. Aksi halde bazı gazetelerin kapanmaları şaşırtıcı olmayacaktır. Kısa vadeli olarak kağıtta dolar kuru sabitlenmelidir. Gazetelerin bağımsız bir yayın yapabilmesi için kağıt sübvansiyonu gereklidir. Türkiye yeniden kağıdını kendisi üretir hale gelmelidir. Sendika olarak biz de bu konuda girişimlerde bulunuyoruz.
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren: Bu böyle gitmez. Doların yükselmesi kağıda yansıyor. Günlük gazeteler bunun altında kalır. Kültür çok pahalı bir şey haline dönüşüyor. Gazeteler de yayınevleri de çok zor duruma düşer. İnsanlar kitap okuyamaz, günlük gazete alamaz. Gazeteler alınmazsa sonu batmak olacaktır. Bunun önüne geçmek için yapılacak şey kağıt vergisiyle ilgili düzenlemedir. Pırlantadan vergi almazken kağıttan vergi alınıyor. İkinci olarak kapatılan kağıt fabrikaları yeniden açılmalı. Böylece dışarıda olan gelişmelerden bu kadar etkilenmez baskı.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç: Bir ülkenin kültürünün ana öğesi gazeteler ve kitaplardır. Onların hammaddesi ise 3. hamur kağıttır. Ne var ki yıllardır ülkemizde bu kağıdı üreten tek devlet tesisi de satıldığı, özelleştirildiği için kağıt üretimi sona erdirildi ve yurt dışına bağımlı kalındı. Son yaşanan büyük ekonomik krizle dayanılmaz koşulların pençesinde kalan medya sektörü büyük darbe almıştır. Böylece basın kurumları bu koşullarda yaşayamaz hale getirilmişlerdir. Kültürsüz ve cahil toplumlara doğru giden bu yolda ivedi olarak bir dizi koruyucu önlemlerin alınması şart olmaktadır. Devletin acilen yerli kağıt üretimine geçmesi ve kağıt ithalatını gazete ve yayınevleri lehine sübvanse etmesi gerekir. Ayrıca destekleme anlamında, basın ilan kurumu kamu ilanlarını adil şekilde gazetelere dağıtmalıdır. Gazeteler çalışanlarıyla hizmet vermeye devam edebilmelidir.
© Tüm hakları saklıdır.