Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı derdest eden ekibin içinde yer aldığı öne sürülen eski Tümgeneral Mehmet Dişli'nin Başbakanlık'ta nasıl tutuklandığını yazdı. Ergin, "Dişli’nin savcılık ifadesine göre, Başbakanlık katında bulunduğu sırada 15.30 sularında iki polis yanına gelip, 'Bilginize başvurmamız lazım' diyerek kendisini bir odaya alır. Polisler, Başbakan Binali Yıldırım’ın Özel Kalem Müdürü Murat Aydın’ın Orgeneral Akar’ı kelepçelediği hususunda kendisinden şikâyetçi olduğunu, bu konuda bir tutanak hazırlandığını belirterek, bunu imzalamasını ister" dedi.
Dişli, imzalamayı reddeder" ifadesini kullanan Ergin, yazısının devamında şunları söyledi:
"Sonrasını şöyle anlatıyor Dişli: “Tutanağı imzalamadım. ‘Siz bilirsiniz’ dediler, oradan çıkıp Köşk’ün yanında bekleyen sivil polislere beni teslim ettiler. Öyle anlaşılıyor ki, Mehmet Dişli’yi önümüzdeki dönemde de tartışmaya devam edeceğiz."
Sedat Ergin'in "15 Temmuz tartışması (5): Tümgeneral Dişli Başbakanlık’ta nasıl tutuklandı?" başlığıyla yayımlanan (10 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Genelkurmay Ana Karargâh davasının iddianamesi, 15 Temmuz darbe girişiminin en kritik aktörlerinden Tümgeneral Mehmet Dişli’nin 16 Temmuz 2016 günü sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile birlikte Çankaya Köşkü’ne ayak basmasından sonra burada yaptığı mesai konusunda ilginç bilgiler sunuyor.
İddianamenin özellikle 839-843’üncü sayfalarında, Genelkurmay Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Dişli’nin kendi adına tahsisli 0530-6620390 numaralı cep telefonu üzerinden darbe girişimi ve sonrasında kimlerle konuştuğunu gösteren iletişim bilgileri yer alıyor.
Ancak bu kısıma geçmeden önce çok dikkat çekici gördüğüm bir başka bilginin altını çizmek istiyorum. Dişli’nin bu telefonunda, 7 Temmuz 2016 günü saat 19.55’ten 11 Temmuz günü 15.25’e kadar ve 11 Temmuz saat 20.08’den 15 Temmuz gecesi 20.35’e kadar hiçbir iletişim kaydı yok. Bundan, darbe öncesindeki hazırlık döneminde Tümgeneral Dişli’nin cep telefonunu hiçbir iz bırakmayacak şekilde kapattığını anlıyoruz.
Peki Dişli telefonunu ne zaman açıyor ve ilk kimi arıyor. 15 Temmuz gecesi 20.35’te darbenin Genelkurmay Karargâhı’ndaki icracılarından Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ı arıyor. Kamera kayıtları, Dişli’nin beyaz renkli aracının saat 20.45’te Genelkurmay’dan içeri girdiğini gösterdiğine göre, tümgeneral, Kavaklıdere’de Paris Caddesi’ndeki lojmanından çıktığı sırada aramış olmalıdır Yıkılkan’ı.
***
Sonrasında 21.00 sularında Orgeneral Akar’ın odasına girip, Akar’ın ifadesine göre, “Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz...” diye bildirimde bulunan ve kendisini darbenin başına geçmeye ikna etmeye çalışan kişi Tümgeneral Dişli’den başkası değildir. Dişli, saat 23.04’te Orgeneral Akar’ı helikopterle Akıncı üssüne götüren kişidir aynı zamanda. Ayrıca, Akıncı’ya ayak bastıktan sabah saat 09.00 sularında birlikte Çankaya Köşkü’ne hareket etmelerine kadar geçen 10 saate yakın süre boyunca Akar’ın yanından ayrılmamış, darbecilerin Akar’ı bütün ikna girişimlerinde yer almıştır.
Bütün mesele, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bu kadar kritik rol oynayan bu tümgeneralin, kalkışma başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra sabah Çankaya Köşkü’nün bahçesine inen helikopterden Orgeneral Akar’la birlikte çıkması ve ardından günün önemli bir bölümünü buradaki Başbakanlık’ta geçirmiş olmasıdır. Dişli, 26 Aralık 2016 tarihli ikinci savcılık ifadesinde “Başbakanlık kriz masasında görev yaptığını” belirtmiştir. Buna karşılık 18 Temmuz tarihli darbeden hemen sonraki ilk savcılık ifadesinde Dişli’nin bu yönde bir beyanı yoktur.
***
İddianamedeki telefon kayıtlarına dönelim. Kayıtlar, Dişli’nin gerçekten telefonun başında bir hayli zaman geçirdiğini gösteriyor. Dişli, 15 Temmuz gecesi saat 20.35’te Albay Yıkılkan’ı araması ile ertesi gün Çankaya Köşkü’nde en son saat 15.38’de Hava Orgeneral Akın Öztürk’ü araması arasında geçen sürede toplam 23 numarayla bir ya da birden çok konuşma yapmış. Yaptığım hesaplamaya göre, sabah 09.30 sularında Çankaya Köşkü’ne intikal etmesinden sonra -en az- 50 telefon konuşması gerçekleştirmiştir.
Bu konuşmalar içinde Dişli’nin özellikle Orgeneral Akın Öztürk ile yoğun bir iletişim içinde olduğu dikkat çekiyor. Kendisiyle doğrudan sekiz kez, ayrıca orgeneralin konut astsubayı İsmail Keskin üzerinden de 15 kez konuşmuştur. Eskişehir’deki 1. Ana Jet Üssü Komutanlığı ile de toplam 12 konuşma yapmış Mehmet Dişli. Bu konuşmaların önemli bir bölümü saat 11.00 sonrasına rastlıyor.
***
Kamuoyunda zihinleri karıştıran husus, Tümgeneral Dişli’nin Çankaya Köşkü’nde sahip olduğu hareket serbestisidir. İlk savcılık ifadesinde, Çankaya Köşkü’ne gidince önce Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in odasına girdiğini söylüyor Dişli. Türkeş ise 3 Ağustos 2016’da Türkiye gazetesine demecinde “Sabah Genelkurmay Başkanı direkt benim odama geldi. Arkasında Mehmet Dişli vardı.İlk gördüğümde şüphelendim. Birkaç kez odaya girmeye teşebbüs etti, içerialmadım” diyor.
Dişli’nin Çankaya’daki bu tuhaf statüsü 15 Temmuz darbe girişimini araştıran TBMM Komisyonu’nda da merak konusu olmuştur. Komisyon Akar’a, Dişli’nin “Ben başından itibaren Sayın Genelkurmay Başkanı’nın yanındaydım. Bu işin tarafı değil mağduruyum. Beraber başından sonuna krizi yönettik. En son kendisiyle Çankaya’ya Sayın Başbakanımızın talimatıyla gittik. Oradan da krizin kapanmasını birlikte yönettik” şeklindeki ifadesini hatırlatıp, şu soruyu yöneltmiştir:
“Darbeci general Mehmet Dişli Sayın Başbakan tarafından çağrıldığını iddia etmektedir. Sizi taşıyan helikopterin pilotu da darbecilikten tutuklandı. Bu hususlara açıklık getirir misiniz?”
***
Orgeneral Akar, TBMM’ye uzun bir yanıt vermiştir. Akar, yanıtın girişinde darbenin başarısızlığa uğramasından sonra Çankaya Köşkü’ne gitmek üzere Akıncı Üssü’nün helikopter pistine gittiğini, bu sırada “Üsten kalkan helikopterlere ateş edilebilir, Genelkurmay Başkanı’nın içinde olduğunu belirtmek gerekir” dendiğini aktardıktan sonra şunları söylüyor:
“Helikoptere binerken Mehmet Dişli’ye ‘Sen de kal’ dediğim halde, bu hususu belirterek ‘Ben telefon ile irtibat kuracağım’ dedi. Helikopter hareket ederken bu durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yerler ile irtibat halindeydi. Helikopterin Çankaya Köşkü’nde Başbakanlığa inmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarı (Fuat Oktay) tarafından karşılandım. Ve müteakiben Başbakanlık binasına girdik. Müsteşar Bey ile baş başa iken bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, cevaben; Mehmet Dişli olduğunu söyledim ve yaşadığım olayları kısaca özetleyerek onun da gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı işlemi yapıldığını öğrendim.”
Akar’ın yanıtında Dişli’nin Çankaya’da geçirdiği altı saati aşkın süre zarfında ne yaptığı hususunda bir açıklık bulunmuyor. Dişli ise savcılık ifadesinde kriz masasında çalıştığını belirterek, “Buna başta Sayın Başbakanımız olmak üzere hepsi şahittir” diye konuşuyor.
***
Dişli’nin savcılık ifadesine göre, Başbakanlık katında bulunduğu sırada 15.30 sularında iki polis yanına gelip, “Bilginize başvurmamız lazım” diyerek kendisini bir odaya alır. Polisler, Başbakan Binali Yıldırım’ın Özel Kalem Müdürü Murat Aydın’ın Orgeneral Akar’ı kelepçelediği hususunda kendisinden şikâyetçi olduğunu, bu konuda bir tutanak hazırlandığını belirterek, bunu imzalamasını ister. Dişli, imzalamayı reddeder.
Sonrasını şöyle anlatıyor Dişli: “Tutanağı imzalamadım. ‘Siz bilirsiniz’ dediler, oradan çıkıp Köşk’ün yanında bekleyen sivil polislere beni teslim ettiler.”
Öyle anlaşılıyor ki, Mehmet Dişli’yi önümüzdeki dönemde de tartışmaya devam edeceğiz.