İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif geçen kasım ayından bu yana ilk kez BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’nın dışişleri bakanlarıyla biraraya geldi. AB’nin Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi de görüşmelerde hazır bulundu.
Görüşmelerde Batı ülkelerinin hedefi, İran’ın nükleer enerjiden sivil amaçlı yararlanması, ancak nükleer silah üretimine geçmemesi. Bunun karşılığında İran’a uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması öngörülüyor. Salı gününe kadar temel ilkelerin kabul edileceği bir anlaşmaya varılması, haziran ayının sonuna kadar da anlaşmanın tamamının teknik detayları ile belirlenmesi planlanıyor. Eski Alman diplomat Jürgen Chrobog, Alman kamu radyosu Deutschlandfunk’un görüşmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
'Şu anki zamanlama önemli, belki de son şans'
Eski Alman diplomat Jürgen Chrobog acaba 24 saat içerisinde Lozan'dan tarihi bir uzlaşmanın çıkacağını bekliyor mu? Chrobog'un yanıtları: “Başarı elde edilmesi olasılık dışı değil! Bunu Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier de dün akşam belirtti. Herhalükarda zaman baskısı hissediliyor. Sanıyorum başarıya ulaşması için İran’ın elinde son bir fırsat bulunuyor. Başarıya ulaşmak İran’ın çıkarına da uygun düşüyor. Zira ABD’ne şöyle bir göz atıldığında, Cumhuriyetçilerin teorik olarak birbuçuk- iki yıl içinde iktidara gelmeleri olası görünüyor. Özellikle ABD’deki bu çevrelerin tepkileri çok farklı yönde. Ve eğer bir sıçrama sağlanamazsa, İran’ın gerçekten ihtiyacını duyduğu yaptırımların kaldırılması mümkün olmayacaktır. Şu anki zamanlama önemli, belki de son şans, başarıya ulaşılması açısından da Başkan Obama dönemindeki son şans.”
Görüşmeler başarısız olursa Obama itibar yitirir
Peki eğer yarına kadar Lozan’da İran’ın nükleer programı görüşmelerinden bir sonuç çıkmaz, bir anlaşmaya varılmazsa, o zaman ne olur? Sonuçta beş daimi üye ile Almanya Salı gününe kadar süre belirlediler. Başarı alınamazsa görüşmeler devam ettirilemez mi? Alman diplomat Jürgen Chrobog bu konuda şunları söylüyor:
“Evet ama sorun bu kadar basit değil. İran üzerindeki baskı artsın diye süre sınırı konuldu. Bir noktayı tekrarlamak istiyorum. Ben ABD’den yeni döndüm. Orada olağanüstü bir direniş var. İç politikalar açısından Amerikalıların işi gittikçe zorlaşıyor. Şimdi artık tüm ağırlıklarını, tüm prestijlerini ortaya koyuyorlar. Ve eğer bu girişimler sonuçsuz kalacak olursa, bu, Obama’nın büyük ölçüde itibarını yitirmesi anlamına gelir. Kanımca Amerikalılar görüşmelerin daha fazla uzaması lüksüne sahip değiller. İranlılar açısından da aynı şey geçerli, zira onlar da sorunun barışçıl bir biçimde sonuçlanması opsiyonunu yitirmiş olacaklar.”
'Tüm bir bölgenin istikrarı bu anlaşmaya bağlı'
ABD’deki direniş sadece muhafazakar Cumhuriyetçilerden gelmiyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da bu konudaki çekincelerini Washington’da bundan birkaç hafta önce dile getirmişti. Eski Alman diplomat Chrobog, aslında İsrail’in sevgili düşmanı konumundaki İran’ın bu konumunu yitirmesini istemediğine işaret ediyor, ancak böyle bir anlaşmaya ABD’nin de İsrail’in de gereksinim duyduğunu, zira tüm bölgenin istikrarının buna bağlı olduğunu vurguluyor. Alman diplomat, Sünni-Şii çatışmalarının devam ettiği bu bölgede akılcı davranan ve uluslararası yükümlülükler üstlenmiş olan bir İran’a anlaşmazlıkların çözümünde ihtiyaç duyulacağına dikkat çekiyor.
'ABD, bölgesel sorunların çözümünde yardımcı bir partner olabilir'
Peki İran ile imzalanacak bir anlaşmanın bölgeye etkileri nasıl olur? Bu konuda da Alman diplomat Chrobog şunları söylüyor: “Herhalükarda ABD ile İran arasında yeni bir ilişki ortaya çıkar. Diyalog yolu açılır ve belki de uzun vadede İran’ın tavrına etkide bulunmak mümkün olurdu. Bu belki sadece bir vizyon, belki bunun işlemesi mümkün olmayabilir. En azından Suudilerin ve başkalarının bu gelişmelerden pek memnun olmadığını biliyorum. Ancak bu kısır döngüden ancak bir yumuşama olursa çıkılabilir ve ABD ile İran arasındaki yeni ilişkiler bölgenin istikrarına katkıda bulunabilir. Böylece Amerika İran'ın ısrarla propagandasını yaptığı nefret edilecek bir ülke konumunda olmaz, en azından uzun vadeli bir partner, kimi bölgesel sorunların çözümünde yardımcı olacak potansiyel bir partner olarak algınabilir.”