Gündem

Tülay Hatimoğulları'ndan Erdoğan'a: Deprem bölgesine tebdil-i kıyafetle gitsin ve 'devlet yanınızda mıydı' diye sorsun, oradaki gerçekle yüzleşecektir

"Koltuğunu koruma sevdasıydı bizi öldüren, bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu"

20 Şubat 2023 16:33

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, "Hala çıkıp utanmadan, sıkılmadan ‘İhmal yok, biz halkımızın yanındaydık’ deme cüretindeler. Cesareti varsa İçişleri Bakanı da Milli Savunma Bakanı da Cumhurbaşkanı da gitsin bunu deprem bölgesinde insanlara söylesin. Yandaşları toplayıp kendini alkışlatacak bir senaryo değil. Gelişi güzel herhangi bir deprem bölgesine gitsin, desin ki ‘Devlet yanınızda mıydı?’ Tebdil-i kıyafet yaparak gitsin ve sorsun. Oradaki gerçekle yüzleşecektir. Depremde yakınlarını kaybetmiş bir insan olarak, arkadaşlarını, çevresini, kentini kaybetmiş bir insan olarak burada konuşuyorum. Kime mikrofon uzatırsanız benim bu söylediklerimin aynısını hayatta kalanların hepsinden fazlasıyla duyacağınızdan emin olabilirsiniz" dedi.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, memleketi Hatay başta olmak üzere deprem bölgelerinde yaptığı incelemelere ilişkin izlenimlerini TBMM'de düzenlediği basın toplantısında anlattı. Hatımoğulları Oruç, özetle şunları söyledi:

"Saray iktidarı, bu depremde kayıplarımızın bu kadar büyük olmasının temel nedeni"

Deprem değil, ihmal öldürür. Bu bizim çok iyi bildiğimiz ama asla hayata geçiremediğimiz, asla önlem alamadığımız konulardan birisi. Deprem değil, binaların dayanıksızlığı, denetimsizliği öldürdü bizi. Deprem değil, devletin kurumların beceriksizliği, ilgisizliği, ihmali, alakasızlığı ve bugüne kadar AFAD diye ortalığı velveleye verdikleri kurumların içinin ne kadar boş olduğu bir kez daha bizim karşımıza çıktı. Kızılay, AFAD gibi liyakatsiz, beceriksiz, teçhizatsız, yakınları ve yandaşlarını atayarak bu kurumların içini boşaltmış olan bu saray iktidarı, bu depremde kayıplarımızın bu kadar büyük olmasının temel nedeni.

"Koltuğunu koruma sevdasıydı bizi öldüren, bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu"

Koltuğunu koruma sevdasıydı bizi öldüren. Bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu. Bilerek ve isteyerek bir seferberlik ilan edilmedi. Bilerek ve isteyerek gelen yardımlar engellendi. Sınırda askerler tarafından bekletildi. Ülkenin başına gelen en büyük felaket, gerçekten saray, tek adam rejiminin ta kendisidir. Bütün yetkileri kendisine bağlayan, kurumların özerkliğini ortadan kaldıran bu saray rejimi, bu katliamın altında imza attı. Derhal bu hükümet, Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. AFAD, Kızılay başkanları başta olmak üzere bütün yöneticileri istifa etmelidir. Bu depremde sadece sınıfta kalmadılar, bu cinayetin aynı zamanda ortağı konumundalar. Ailem, Hatay’ın Samandağ ilçesinde yaşıyor. Benim de yaşadığım mahalle yerle bir olmuş durumda. İlk haberim böyle oldu. Hızla yola çıktık. Burada daha önce madende gönüllü olarak kurtarma ekibinde çalışmış arkadaşlarla ve bir grup sağlıkçı ile yola çıktık. Elbette yollar kötüydü. İlk 100 kilometreyi biz 4-5 saatte gidebildik. Yollar karlıydı ve zincirleme kazalar vardı. Biz Hatay’a vardığımızda kent tamamen karanlığa teslim edilmişti. Her yer kapkaranlık. Çünkü biz yoldan dolayı biraz gecikmeli yetişmiş olduk. O kadar karanlıktı ki her yer, yolların ortadan yarıldığı yerlerde bizler de yavaş gitmek durumunda kaldık. Ortadan yarılmış yollara halk müdahale etmiş.

"Ertesi gün bile bir polis, bir jandarma dahi yoktu"

Samandağ’a yetişir yetişmez yetkililere telefon ettim. Enkaz altında kalan kolluk kuvveti olduğunu da biliyoruz. Polis, asker de yaşamını kaybetti, doğrudur. Bu deprem 04.17’de gerçekleşiyor. Artık akşam çökmüştü. Bir polis, bir jandarma dahi yoktu sokakta. En azından trafiği düzenlemek üzere. Bu tam terk edilmişliğin en net göstergesiydi. Yerel yetkililerle yaptığım görüşmelerde, yerel yetkililerin de merkezi hükümeti beklediğini, bir çaresizlik içerisinde beklediklerinin canlı tanığıyım. ‘Lütfen sizler Meclis’te bir şeyler yapın, hükümet devreye girsin’ sözlerini oradaki birçok insandan duydum. Ertesi gün bile bir polis, bir jandarma dahi yoktu. Tekrar ediyorum en azından bırakın yardımları, o trafiği o keşmekeşliği düzenleyecek.

"Asıl dezenformasyonu yapan kendileridir"

İktidar sözcülerinden şöyle şeyler duyduk, ‘Muhalefet, dezenformasyon yapıyor. Deprem yaşanmış, muhalefet siyaset geliştirmek istiyor.’ Tam tersi, bunu yapmak isteyen AKP iktidarı ve saray rejiminin ta kendisidir. Asıl yalanı, asıl yanlış bilgilendirmeyi, asıl dezenformasyonu yapan ta kendileridir. Hükümet sözcüleridir, Cumhurbaşkanı ve bakanlarıyla birlikte bunu yapmıştır.

Afet zamanlarında, bugüne kadar alışılagelen Türkiye’de gelenek nedir? Hemen asker sokağa çıkar ve sokakta görünürdü. Ama asla, iki gün boyunca bir asker dahi yoktu o sokaklarda. Ben Hatay’da deprem bölgesinin tamamını gün içinde dolaştım. Peki neden yoklardı? Bugün Milli Savunma Bakanı açıklama yaptı. Şunu da hatırlatmak isterim, ben Ankara’dan Hatay’a giderken radyoda dinledim, Milli Savunma Bakanı dedi ki ‘Biz bütün askerlerimizle arama kurtarma çalışmaları, yardım ulaştırmak dahil alandayız, sahadayız.’ Bunlar ilk gün yapılan açıklamada duyduklarımız. Ama bunun öyle olmadığını sahada biz canlı tanıklarıyız.

"Milli Savunma Bakanı’nın bugün yaptığı açıklamalar doğru değil"

‘İlk gün saat 10.00 itibariyle depremden etkilenen Hatay’daki 8’inci Komando Tugayı’nın arama kurtarma çalışmaları başladı’ diyor. Külliyen yalan. Öyle bir çalışma başlamadı. Bakın, bahsedilen tugay, Serinyol’dadır. Serinyol ile Antakya merkez arası sadece 22 kilometre var. Aynı tugay ile Samandağ arasında sadece 47 kilometre var. Ve yol şartları, ulaşım için son derece elverişliydi. Biz o yolları kullanarak Hatay’ın dört bir yanındaki depremi hem ilk hem de ikinci gün daha detaylı gündüz gözüyle görebilme şansına sahip olduk… Milli Savunma Bakanı’nın bugün yaptığı açıklamalar doğru değil ve sadece Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı neden sahada olmadıklarını anlatmaya çalışıyorlar. Ama kitleler size inanmayacaklar. Çünkü kitleler, oradaki tugayın kaç kilometre öteden ve ne kadar çabuk gelebileceğini gayet iyi biliyor. Bilmeyenlere de biz anlatacağız.

"Biz asla AFAD’a teşekkür etmeyeceğiz"

15 kişilik bir AFAD ekibinin üstünde sadece ve sadece AFAD önlüğü vardı. Temsilciniz kim diye sordum. Bir kişi benimle muhatap oldu. Kendimi tanıttım ve konuştuk. Dedim ki siz niye geldiniz o zaman. İçeride feryat figan bizi kurtarın diyen bir anne, baba; dışarıda da ağlayan bir gencin haykırışları karşısında AFAD’dan bir kadının hüngür hüngür ağladığına tanık oldum. Biz burada elbette kurumların yapısını eleştiriyoruz, kurumların içinin boşluğunu eleştiriyoruz ama orada gönüllü olarak bulunan bütün yurttaşlarımıza tek tek teşekkür ediyoruz. Minnettarız. Ama AFAD ekibi eli boş gönderilmişti oraya. Burada biz asla AFAD’a teşekkür etmeyeceğiz. Onlara ne demişler biliyor musunuz? Yurt dışından gelen ekiplerin mühimmatlarını kullanacaksınız demişler. Bizim elimizde hiçbir şey yok. Sesi içeriden gelen insanlara yardım eli uzatamadığını AFAD gördü. Bize şunu söylediler: ‘Burada bırakıldık, hiç muhatabımız yok. Ne yapacağımızı dahi bilmiyoruz, elimizde de hiçbir şey yok.’

"Deprem bölgesine tebdil-i kıyafetle gitsin ve 'devlet yanınızda mıydı' diye sorsun"

Arama kurtarma çalışmalarına gelen belediye ekiplerinin İstanbul Havalimanı’nda 6 saat bekletildiğini; kendilerinin geldikten sonra mühimmatlarının bütün o kötü hava ve yol koşullarını aşarak yetişmiş olan kamyonlar Hatay il sınırında bekletilmiş. Ve ‘Şimdi size ihtiyaç yok, burada bekleyin’ demişler. Ekipler gelmiş, ama mühimmatı gelmemiş. Verimli çalışamıyorlar. Biz bunları gördük. Hala çıkıp utanmadan, sıkılmadan ‘İhmal yok, biz halkımızın yanındaydık’ deme cüretini; cesareti varsa İçişleri Bakanı da Milli Savunma Bakanı da Cumhurbaşkanı da gitsin bunu deprem bölgesinde insanlara söylesin. Yandaşları toplayıp kendini alkışlatacak bir senaryo değil. Gelişi güzel herhangi bir deprem bölgesine gitsin, desin ki ‘Devlet yanınızda mıydı?’. Tebdili kıyafet yaparak gitsin ve sorsun. Oradaki gerçekle yüzleşecektir. Bu gerçeği bir tek biz anlatmıyoruz. Bir milletvekili olarak anlatmıyorum. Depremde yakınlarını kaybetmiş bir insan olarak, arkadaşlarını, çevresini, kentini kaybetmiş bir insan olarak burada konuşuyorum. Kime mikrofon uzatırsanız benim bu söylediklerimin aynısını hayatta kalanların hepsinden fazlasıyla duyacağınızdan emin olabilirsiniz.

"Soru önergemize yanıt alamadık"

AKP iktidarı hiçbir plan ve çalışmasında ilgili STÖ’ler ve meslek örgütleriyle bağlarını kuran bir çalışma yapmadı. Buna hakkınız yok. Bakın binalar mezara dönüştü. Bunu şimdi yapmak zorundasınız. TMMOB Jeoloji Mühendisler Odası’nın 8 Şubat 2021 tarihinde ‘Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz: Hatay Raporu’ açıklandı. Adeta 6 Şubat’ta yaşadığımız depremi bizlere anlatmıştı rapor. Şunu demişlerdi: Bu topraklarda çok canlı fay hatları var ve bunlar 7’nin üzerinde depremlere neden olabilir ve alüvyon toprak olan bölgelerde çöküntüler yaşanacaktır. Bu rapor yayınladıktan sonra Kırıkhan’da 18 Aralık akşamı 4,8 şiddetinde bir deprem gerçekleşiyor. 18 Aralık 2022’de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bir soru önergesi veriyorum. Soru önergesinin örneği buradadır. Sizler de Meclis arşivinden bakabilirsiniz. TMMOB’un Jeoloji Mühendisleri Odası’nın bu raporunu kendilerine aynı zamanda sunan, bu konuda nasıl önlem aldıklarını, ne gibi hazırlıklar yaptıklarını soran bir önerge. Biz bu soru önergemize yanıt alamadık. Sayın Bakan siz izleyici kaldınız raporlara, bizim sorularımıza. Bu soru önergesini verme tarihimiz 22 Aralık 2022, depremin yaşandığı tarih 6 Şubat 2023. Yani haftalar sonra bu deprem yaşandı. Bu depremi Jeoloji Mühendisleri Odası görüyor, biz görüyoruz, siz niye görmüyorsunuz? Siz niye önlem almıyorsunuz? Depremi önleyemezsiniz ama AFAD’ı güçlendiremez miydiniz yerellerde? AFAD’ın imkanlarını güçlendiremez miydiniz? Kızılay’ın içini boşaltmayıp arama kurtarma ekiplerini hazırda tutamaz mıydınız?" (ANKA)