Gündem

Tuğluk: Öcalan PKK'yı teslim etmediği için tecritte

Aysel Tuğluk, düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmemesi konusunda çarpıcı bir iddiada bulundu.

12 Ocak 2012 02:00

T24 - DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmemesi konusunda çarpıcı bir iddiada bulundu. Tuğluk'a göre, devlet Öcalan'dan örgütü teslim etmesini istedi, bu gerçekleşmeyince de Öcalan'ın kimseyle görüştürülmemesi kararı alındı.


Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Abdullah Öcalan’ın altı aydan beri yakınları ve avukatlarıyla görüştürülmemesini “tehlikeli” olarak değerlendirdi. Diyarbakır’da düzenlediği basın toplantısında süreci değerlendiren Tuğluk, “Türkiye içinde bulunduğumuz dönemde kaotik bir süreci yaşıyor” dedi. Kürt meselesinde sorunun çözümünün çatışma zemininde arandığını ileri süren Tuğluk, “Devlet güvenlik stratejisiyle, bu meseleyi çatışmayla,tutuklamayla, tecritle çözebileceğine inanıyor.Fakat şu çok net;  öyle veya böyle bu mesele çözüme kavuşacaktır. Kürt meselesi kendi çözümünü dayatan bir sorun haline gelmiştir” dedi.


ntvmsnbc'den Nizamettin Kaplan'ın haberine göre; Öcalan’la yapılan görüşmelerin neden tıkandığına da yanıt veren Tuğluk, çarpıcı bir iddia ortaya attı. Tuğluk, şöyle dedi:


“Öcalan’la birçok görüşme gerçekleşti. Bu görüşmelerde aslında bir sonuca da gelindi. Fakat ne oldu da bu görüşmeler kesildi. Çünkü devlet çözüme hazır değildi. Devlet Kürt halkının haklarını tanımaya hazır değildi. Ve bir gerekçe yaratılarak bu sorun o diyalog zemininde çıkarıldı ve bir savaş, çatışma zeminine getirildi. Şimdi Öcalan'la hesaplaşmanın nedeni şu:  Sayın Öcalan'a ‘örgütü bize teslim et’ dendi. ‘Bunu yaparsan bizde bir şeyler yaparız’ dediler. Yine Öcalan'ın barışçıl zemine geçilmesi için ortaya koyduğu demokratik meşru talepler devlet tarafından kabul görmedi. Çünkü devlet buna hazır değildi. Sonuç itibarıyla İmralı’dan istediklerini alamayınca 'Sen mi bizim dediğimizi yapmazsın, sen mi bizim dediğimiz noktaya gelmezsin’ denerek, ‘O zaman biz de seninle hesaplaşacağız’ dendi. Ve bu süreç başlatıldı. Yani ortada bir hukuk, bir demokratik anlayış, bir çözüm iradesi yok. Ortada Kürtlerle Öcalan şahsında hesaplaşma, yok etme, susturma, hizaya getirme, güçten düşürme operasyonu var.”


Tuğluk, Öcalan’ın bu meselede belirleyici olduğunu, onun kabul etmediği bir çözümün gerçekleşemeyeceğini savundu. Tuğluk, “Sayın Öcalan bu sorunda diyebilirim ki en önemli aktörlerden birisidir. Bu sorunun barışçıl ve demokratik çözümü noktasında diyebilirim ki çözüm üreten, barışçıl siyaset üreten tek kişidir. Bu sorun milyonlarca insanın ‘benim irademdir’ dediği Öcalan muhatap alınmadan çözümlenemez. Yine ifade etmek isterim ki;  Öcalan bu meselede en rasyonel önerileri getiren kişidir. Bunu devletin kendisi de çok iyi biliyor. Bildiği içindir ki İmralı’ya gitti, görüşme süreçlerini başlattı” dedi.


‘Devlet aklı devreye girmeli'


Öcalan’a altı aydan beri uygulananların barışa, çözüme, kardeşliğe darbe olduğunu belirten Tuğluk, “Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Biz bu tehlikeyi görüyoruz. Hiç birimiz üç ay sonra neler yaşanacağını kestiremiyoruz. Tecrit halklar arasında gelişen duygusal kopuşun daha da büyümesine, duygusal ayrışmanın daha da büyümesine yol açacak kadar tehlikelidir. Devlet acilen bir politika geliştirmek zorundadır. Bize göre acilen yapması gereken Öcalan’la derhal, hemen bir diyalog sürecini başlatmasıdır. Ve bir şekilde olgunluk kazanmış, toplum tarafından kabul görmüş ve tarafların bir biçimde birbirini tanımasında, anlamasına, ortaklaşmasına yol açmış o görüşme sürecinin kaldığı yerden tekrar başlaması gerekir. Protokollerin kaldığı yerden tekrar hayata geçirilmesi gerekir”diye konuştu.


Tuğluk, daha sonra şöyle devam etti:


“Biz bir kez daha devlet aklının devreye girmesi çağrısında bulunuyoruz. Gidişatı, geleceğimizi bu anlamda hiç de iyi görmüyoruz. Öcalan barış konusunda ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü konusunda bir otoritedir. Onun halk üzerindeki etkisi tartışmasızdır. Bu gerçek artık kabul edilmelidir. Bu sorunda barışçıl çözüm konusunda tek muhataptır. Çözüm açısından da bir fırsattır. Bu yapılmazsa, Kürtlerin mücadelesi, haklı, meşru direnişi devam edecektir. Ama nasıl devam edeceği belli değildir. Bu mesele demokratik ve barışçıl mücadelenin dışında, çatışma zemininde devam ederse gerçekten hepimizin kayıpları, çok büyük olacaktır. En büyük kaybı da AKP iktidarı verecektir.”