Spor

Tugay: Terim beni sahaya indirmedi

Tugay Kerimoğlu, Fatih Terim ile arasındaki anlaşmazlığı anlattı.

01 Temmuz 2012 17:51

Futbol hayatına son noktayı koyduktan sonra Manchester City ve Galatasaray'da idareci ve antrenör olarak önemli görevler üstlenen Tugay Kerimoğlu yıllar süren suskunluğuna son verdi.

 

‘Gitmeyi kendim istedim’

 

- Tugay Kerimoğlu, efsane G.Saray takımının en önemli parçalarından biri iken neden Glasgow Rangers'a gitti?

- Avrupa'ya gitmeyi her zaman istemiştim. Bu, en büyük hedeflerimden biriydi. İnsanlar en çok sezon ortasında gitmiş olmana şaşırdı ve bunun üzerine çeşitli yorumlar, spekalüsyonlar yapıldı...Sezon ortası olması önemli değildi. Bu tamamen kendi tercihimdi. Bu konuda G.Saray camiasından da büyük destek gördüm. Gittim, 11 sene kaldım ve döndüm.

- Peki bu kesin dönüş mü? İngiltere'ye tekrar gitme ihtimaliniz var mı?

- Geri dönmem zor. İki yıldır buradayım. Bütün ailem burada, yeni bir düzen kurdum. Bu saatten sonra düzeni bozmak zor.

 

‘Hoca olmayı reddettim’

 

- G.Saray'da antrenör ve yönetici olarak çalıştığın dönemle ilgili çok spekülasyon yapıldı. Bu konuyu en başından anlatır mısın?

- Ben Frank Rijkaard zamanında Altyapı Koordinatörü olarak işe başladım. Rijkaard'dan sonra teknik direktörlüğe getirilen Hagi, yardımcı antrenör olmamı istedi. Ben de seve seve kabul ettim. Bazı şeyleri iyi yaptık, bazılarını yapamadık. Ama sonuçta o dönemin oyuncu portföyündeki bazı sıkıntılardan dolayı şampiyon olamadık. Hagi'den sonra yönetim benim teknik direktör olmamı istedi, ama kabul etmedim.

- Neden istemediniz?

- İstemedim çünkü doğru zaman değildi. Aslında teknik direktörlüğe hazırım. O konuda kendime güveniyorum. Ama zamanın o zaman olduğuna inanmadım. Ben hayır deyince, Bülent Korkmaz'ı düşündüklerini söylediler. Ben ona da seve seve yardımcı olacağımı bildirdim. Ama o zaman benim Altyapı Koordinatörlüğüm bitmişti. Ben A takıma çıktıktan sonra Altyapı Koordinatörlüğü görevi boş kaldı.

 

‘Doğru zaman olmadığı için reddettim’

 

- Ondan sonra yeni bir yönetim ve Fatih Terim hoca geldi. Fatih Hoca kendi grubunu kurdu. Ben de A Takım Oyuncu İzleme Komitesi'nin başına getirildim. Bir sene boyunca bu görevi yaptım ve şimdi buradayım!

- A Takım Oyuncu İzleme Komitesi Başkanlığı pasif bir görev. Neden böyle oldu? Fatih Terim ile aranızda bir sorun mu vardı?

- Yoo, kendisine, 'Hocam ben saha görevi istiyorum. Eğer benimle ilgili böyle bir düşünceniz yoksa, bu işi başka bir kulüpte yapmak istiyorum' dedim. Olay bu. Ben A takımda yardımcı antrenör olarak da çalışabilirdim. Fakat Fatih Hoca böyle karar verdi. Aramızda ne bir problem, ne bir sıkıntı, hiçbir şey yoktu. Aksine ben, kendisine de yardımcıları Hasan Şaş ve Ümit Davala'ya gereken her türlü yardımı yaptım.

- Fatih Terim'in gelişinden sonra sana teklif edilen, 'Maaşını 70 bin liradan 20 bin liraya indir' teklifini kabul ettiğin basında yazıldı çizildi. Bu iddia doğru muydu?

- Doğru... O zamanın şartları öyle gerektiyordu. Doğru bildiğim için kabul ettim.

 

'2000'ler tekrar gelmez'

 

- 1996-2000 yılları arasındaki G.Saray gibi bir takımı yeniden kurmak mümkün mü?

- Olabilir tabii ama her takım kendi devrinde değerlendirilmeli. O dönem yaşandı ve bitti. O zamanın başarılarını yakalamak zor çünkü o takımın altyapısında Ümit Milli Takım vardı. O dönem Akdeniz Oyunları'nda başarılı olan ve birbirlerini çok iyi tanıyan kadro tamamen G.Saray'a geldi. O ekibe Hagi, Popescu, Filipescu gibi dünyaca ünlü futbolcular da eklenince ortaya çok enteresan bir grup çıktı.

- Örnek aldığın futbolcu var mıydı?

- Ben her zaman Guardiola'yı örnek almışımdır. Onun çok videosunu seyrettim.

 

‘İçimden kablo geçmiyor!’

 

- Tugay Kerimoğlu deyince ilk akla gelen şeylerden biri 'düzgün aile hayatınız.' İnsanlar sizin bu yönünüzü çok takdir ediyor...

- Allah'a şükürler olsun ki öyle. Şunu söyleyeyim ben de yeri geldiğinde geziyorum, eğleniyorum, deşarj oluyorum. Benim içimden kablo geçmiyor! Damarlarım var, kanım var. Ha tabii bunun bir dozajı var tabii ki. Ve inanın insanlar beni dışarıda eğlenirken görürse de hiç umrumda olmaz. Çünkü ben haddimi ve dozajımı bilirim.

- G.Saray'a ilk gelişini anlatır mısın?

- Ben Trabzonspor altyapısında oynuyordum. O dönem G.Saray'ın masörü Uğur Duru'yu milli takım kampında ziyarete gitmiştim. Babam ona, 'Eti senin kemiği benim' dedi. Böylelikle G.Saray'a gittim,

- G.Saray altyapısına girmeden önce de G.Saray taraftarı mıydın?

- Profesyonellİk anlamında diyorsanız; Trabzonsporlu idim çünkü o kulüpte oynuyordum. Sonra G.Saray'a geldim G.Saraylı oldum. Ben G.Saray'ın her şeyini çok iyi biliyorum. Kültürünü aldım, marşlarını ve Gül Baba'yı öğrendim.

- Ben ilk defa bir G.Saraylı futbolcunun gül bahçesinden söz ettiğini duydum. Gül Baba'yı çok iyi bilirim. Bütün bunları bize rahmetli Salih Bulguroğlu öğretti.

- Selçuk İnan'ı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sana göre nasıl bir futbolcu?

- Selçuk çok kaliteli ve özellikli bir futbolcu. Ben onu çok severim. Çok ayrıcalıklı bir oyuncu. Selçuk bu kafa yapısını Avrupa mantalitesine dönüştürebilirse G.Saray'da duramaz, gider.

- Nereye gidebilir mesela.? Real Madrid, Barcelona? Selçuk öyle büyük kulüplerde de oynayabilir mi?

- O kalitedeki futbolcular her yerde oynayabilir. Hiçbir sıkıntı da çekmez.

- Türk futbolculara Avrupa'da oynamalarını tavsiye eder misiniz?

- Avrupa'dan teklif alan bütün Türk futbolcuları kabul edip gitmeli. Özellikle de İngiltere'den gelirse, hiç kaçırmasınlar. Her Türk futbolcusunun orada oynaması gerekir. Benim yaşadıklarımı onların da yaşamalarını isterim. Takımın küçüğünü, büyüğünü ayırt etmemeli. F.Bahçeli Gökhan Gönül'e teklif geldi ama o gitmedi. Kararına saygı duymak gerekir. Ancak gitseydi kendisini daha da geliştirme imkanı bulurdu. Sonuçta Gökhan yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil edebilecek karakterde ve yetenekte bir oyuncu.

- Blackburn Rovers'taki bu kadar başarılı olmanızın sırrı neydi?

- Her şeyden önce keyif almak, keyif vermek... İnsanlar çok saygılı, kulüp bütün taahhütlerini yerine getiriyor. E tabii ortam böyle olunca, siz de elinizden gelen her türlü çabayı gösteriyorsunuz. Bakın sizinle şunu paylaşayım; ben Blackburn'e ilk gittiğimde Souness bana, 'Futbolculuk yıllarımda Liverpool, Sampdoria gibi büyük kulüplerde oynadım. Ben sende kendimi görüyorum. Senden bir tek ricam var; bu ülkede basit oynayacaksın. Diğer futbolcular senin için koşacak. Ben bunu sağlayacağım. Bu takımda her şey senin üzerine kurulu olacak. Ama mutlaka dikine oynayacaksın' dedi. Diğer futbolculara da, 'Top Tugay'a gelince herkes hareket edecek' diyordu.

- Blackburn Rovers'a gittikten sonra başka İngiliz kulüplerinden transfer teklifleri aldınız mı?

- Çok teklif geldi. İlk sezonumda, yani 32 yaşında iken Arsenal'den teklif aldım ama Souness vermedi.

- Eğer bir gün teknik direktör olursanız, hedefleriniz neler olur?

- Ben gerek Türkiye'de edindiğim tecrübe, gerekse İngiltere'de öğrendiğim bilgilerin ışığında bu işi en iyi şekilde yapacağıma inanıyorum. Ama 10 sene yapıp bırakmayı düşünüyorum. Bazı şeyleri tadında bırakacaksın. Ben futbolu da tadında bıraktım. 40 yaşında idim, Blackburn'den 2 senelik kontrat teklif ettiler ama ben, 'Hayır' dedim...

 

Kerimoğlu'nun İngiltere'si!..

 

- İngiltere'de hiçbir menajer sezon içinde, transfer mevsimi dışında oyuncularla konuşamaz. Yasaktır.

- İngiltere'deki bütün teknik direktörlerle aram iyidir. Alex Ferguson'la arada bir telefonla görüşürüm.

- İngiltere Futbol Federasyonu, ülke futboluna katkılarımdan dolayı bana Teşekkür Mektubu gönderdi.

- İngiltere'de futbolcular deplasman yolculuklarında ya kitap okur ya müzik dinler. Hem futbol hem de yaşam alanında entellektüel bir nesil yetiştirmeliyiz biz de...

- Memleketinizin takımı Trabzonspor'dan hiç transfer teklif geldi mi?

- Geldi... Oyuncu iken de geldi, antrenör iken de... Souness'la beraber gelecektik. Souness bana, 'Trabzonspor'dan teklif geldi. Hem yardımcım hem de oyuncum olarak benimle gelir misin' dedi. Ben de, 'Tabii ki' dedim. Fakat sonra Souness bazı konularda anlaşamayınca gelmekten vazgeçtik.

- Futbolculuk yıllarında F.Bahçe'den teklif aldığını biliyoruz, neden gitmediniz?

- O dönemde F.Bahçe'nin başkanı Ali Şen'di. Beni Kemalettin Şentürk ile takas etmek istiyordu. Ama ben kabul etmedim. 'Sana şu kadar para veririm' falan dedi. Kendisine, 'Ali Baba yapma bunu' dedim.

- O dönem Beşiktaş'tan da teklifler aldınız, onlara da 'hayır' dediniz. Eğer gitseydiniz daha fazla para kazanabilirdiniz...

- Fazla para kazanmak neyi kazandırır.

- Melo ile aynı sahada çalışan çocuktan Manchester City'nin akademisinde çalıştınız. İki ülkenin altyapıları arasında karşılaştırma yapabilir misiniz?

- Altyapıda esas mesele; yetiştirdiğiniz oyuncuya iyi bir yerlere gelmenin ne kadar zor olduğunu ve işine saygıyı öğretmektir. Şimdi altyapıdaki oyuncuya diyorsunuz ki; buradan çık oraya gel. Ama çocuk o iki yer arasındaki mesafeyi bilmiyor. Türkiye'de bana teknik direktörlük teklifi getiren bir kulübe sordum; 'A takım ile A2 takımının dışındaki futbolcuların başka bir yerde çalışma şansı var mı?' 'Var' dediler. Tamam o zaman A takım ile A2'ler aynı yerde kalsın. A2'ler benden yarım saat önce başlasın idmana, ki gerek duyduğumda oradan oyuncu alayım. Aynı zamanda A2 futbolcusu da iyi çalışırsa hemen yan sahadaki A takıma geçecebileceğini bilsin. Altyapı oyuncuları da, A2 ve A takımın ayrıcalıklı olduğunu bilmeli. 'Ben iyi olursam, gelecekte A takımın yanında idmana çıkacağım, oradan da A takıma geçebilirim' diye düşünmeli. İngiltere'de her kulübün altyapısı böyledir. A ve A2 takım aynı yerde, altyapı takımları başka yerde çalışır. Altyapıda oynayan çocuklar A takım tesislerinin kapısından bile giremez.

- Bizde böyle bir kulüp var mı?

- Yok. Bütün kulüpler tesislerini bir yerde topluyor. Böyle olunca da çocuk diyor ki; ben nasıl olsa Melo ile yan yanayım. Bu yetiyor ona. Böyle futbolcu yetiştirilmez...

- İnsanlar senin futbol kariyerini 2 bölüme ayırıyor. Birinci bölümde, Türkiye'de iken topla çok oynayan ve yan pas yapan Tugay; ikinci bölümde ise tek top ve dikine oynayan Tugay... Bu değişimin sırrı neydi?

- Kafa rahatlığı... Sebep buydu. Şimdi diyeceksin ki, 'sen 14 sene bu ülkede top oynadın, o zaman kafan rahat değil miydi?' Ne yazık ki ülkemizde insanların birinci önceliği başarı. Türkiye'de sabır yok. Burası ile orası arasındaki fark şu; yapmış olduğunuz işte keyif almak, o keyfi sizi izleyenlere de yaşatmak.

- İskoçya'da ya da İngiltere liglerinde; maç kaybettiğiniz zaman ne olur?

- Hayat devam eder. Size şöyle bir örnek vereyim; biz Blackburn'de oynarken kendi sahamızda üst üste 10 maç kaybettik. Taraftarın en ağır tepkisi, 'Şanssızdınız' demek olurdu.

- Kerimoğlu ailesi olarak futbolla iç içesiniz. Babanız Özkan Kerimoğlu, Trabzon İdmanocağı Kulübü'nün en önemli futbolcularından biriymiş. Ağabeyiniz Tolgay Kerimoğlu da halen Van Belediyespor takımının teknik direktörlüğünü yapıyor...

- Evet, geçen sene Van'daki depremden sonra Van Belediyespor takımı Futbol Federasyonu'nun Riva'daki tesislerine getirildi. Ben de o arada ağabeyimin yanına çok gittim. Hatta takımla defalarca antrenmana çıktım, futbolculara moral olsun diye. Oradaki futbolcu arkadaşların böyle şeylere çok ihtiyacı vardı. Çünkü depremde maddi manevi çok büyük zarar gördüler...

 

Avrupalılar cesur

 

- Van Belediyespor'da defalarca idmana çıktığınızı söylediniz; alt ligdekiler ile sizin ayarınızdaki futbolcular arasında çok mu fark var?

- Çok... Bir kere Türkiye'deki futbol eğitimi çok düşük seviyede. Ben Rangers'ta da, Blackburn'de de şunu gördüm; altyapıya A takımdan daha çok önem veriyorlar. Aşağısı onlar için çok önemli bir kaynak. Yetenekli gördükleri gençleri oynatmaktan hiçbir zaman çekinmezler.

 

Bizde yatak odası moda!

 

- 139 defa milli takımlara çağrıldınız. Bu sayıyı pekala 150-160'a çıkarabilirdin ama siz bir ara kendi isteğinizle milli takımı bıraktınız..

- O dönemlere girmek istemiyorum. Hiç bahsetmeyelim...

- Bunun bir sebebi olsa gerek?

- Çünkü çok haksızlığa uğradım. Bizim ülkemizde yatak odasına girmek moda olduğu için, karşıdakine hep vuruyorlar. Ama ben hiç konuşmadım, cevabımı sahada verdim.