Gündem

'TSK, Türkiye'deki herkesin en güvendiği ya birinci kurum, ya ikinci...'

Yeni Şafak yazarı Ali Saydam, TSK'nın itibarına yapılmış bir saldıya karşı Genelkurmay Başkanı'nın susamayacağını, bu yüzden de Org. Özel'in MHP liderine yanıt vermesinin doğru olduğunu söyledi

28 Şubat 2015 18:26

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Saydam, yapılan tüm araştırmalara göre, Türkiye'de en itibarlı kurumlar listesinin başında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin geldiğini ifade etti.

Saydam, bir kurumun başında bulunan kişinin, o kurumun itibarından sorumlu olduğunu belirterek, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in, Devlet Bahçeli'ye cevap vermesinin doğru olduğunu söyledi.

Ali Saydam'ın, 'Genelkurmay Başkanı susamaz...' başlıklı yazısı şöyle:


Genelkurmay Başkanı susamaz


Perşembe sabahı Haber TV’lerinden birinin sabah programında her konuda fikri olan ‘yorumcu’ gazetecilerden biri dedi ki:

“Genelkurmay Başkanının siyasilere (kendisini vatan haini yerine koyan Sayın Devlet Bahçeli kastediliyor) yanıt vermesi doğru değildir. Susması gerekir.  Nasıl Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a yanıt vermiyorsa MHP liderine de yanıt vermeyecek...”

Biz, Cumhurbaşkanı ve/veya Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na hakaret ettiğine tanık olmadık... Bu bir.  İkincisi, öyle bir durum olursa da, bizim görüşümüze göre, Genelkurmay Başkanı’nın o koşullarda dahi susmaması, benzer bir yanıt vermesi gerekir...

Çünkü mesele şahsi değildir. Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) temsil eder. Tüm araştırmalarda Türkiye’de yaşayan herkesin nezdinde en güvenilen, en itibarlı kurumlar listesinde ilk sıralarda yer alır. Ya birincidir ya da Cumhurbaşkanlığı’ndan hemen sonra ikinci sırada...

Silahlı Kuvvetler’in son yıllarda müthiş saldırıya uğramasına rağmen hâlâ ayakta duran itibarının korunması önemli midir?

Evet önemlidir. Hem de çok önemlidir. Çünkü her zaman altını çizdiğimiz gibi Türkiye, Danimarka, Norveç, İsveç gibi bir ülke konumunda değildir. TSK da bu ülkelerin ordularının konumlandığı gibi konumlanamaz ve algısı o düzlemde yönetilemez.

TSK’yı Genelkurmay Başkanı temsil eder. Onun şahsına yönelik itibar sarsıcı bir saldırı, TSK’nın itibarına yapılmış bir saldırıya eşittir. O nedenle Genelkurmay Başkanı susamaz.

Peki, Genelkurmay Başkanı’nın itibarının temsili ve/veya yönetimi delege edilebilir mi? Hayır, edilemez... Genel anlamda itibarın yönetimi delege edilemez. İtibar namus gibidir!.. Namus nasıl delege edilemezse, itibar da delege edilemez (Örneğin, bu gibi durumlarda diyelim Savunma Bakanına, ya da Cumhurbaşkanına; ya da İkinci Başkan’a)...

Cumhurbaşkanı ve Başbakan ise tüm ülkenin itibarından sorumludurlar. Türkiye’nin itibarına yönelik bir tecavüz söz konusu olduğu zaman bu kez onların susması söz konusu olamaz... Onlar da bu itibar savunmasını başkasına delege edemezler...

İletişim fakültelerinde ikinci sınıftan sonra herhangi bir öğrenciye sorun: “Holdinglerin, şirketlerin, özel kuruluşların ve devlet kurumlarının en önemli değerleri (kıymetleri) nedir?”  Hiç tereddütsüz şu yanıtı alırsınız: “Tabii ki itibarları...”

Peki, bu itibardan kim sorumludur? Bu sorunun yanıtı da çok yalındır: “Kuruluşun en başındaki kişi, en üst düzeyde yöneticisi...” 

O kişi, kurumunun itibarını, çevresindeki, kendisine karşı sorumlu ilk halka ile birlikte yönetir, korur ve kollar. O kurumun ve de onu temsil ettiği için kendi şahsının itibarına yönelik bir saldırıyı görmezden gelmesi, bir namus meselesinde sesini çıkarmamaya eş değer olarak algılanır...

Bu nedenle Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa’nın MHP lideri Sayın Bahçeli’ye verdiği yanıt son derece doğru ve yerindedir...

Bir başka açıdan bakıldığında da bu durumun Sayın Bahçeli ve MHP’yi hayli talihsiz bir konuma düşürdüğü söylenebilir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye’nin en güvenilir kurumu ve başındaki kişiyi (hadi diyelim ki, vesayet dönemine özlem duyanlar tarafından yadırganabilen liderini) aşağılayarak, seçmen kitlenizin büyük kesimini hem düş kırıklığına uğratmış; hem de kendi itibarınıza hasar vermiş olabilirsiniz.

Devlet adamlığı ciddiyetine saygı duymak istediğimiz Sayın Bahçeli’ye tavsiyemiz şudur: 1. Mevcut durum analizi yaptırınız. Sadece kendi seçmen tabanınızda değil tüm seçmen kitlesinde 2. Hasar var mı yok mu, tespit ettiriniz (En az üç ayrı şirkete yaptırılacak 3 soruluk hızlı bir araştırma. 2 günde sonuç alırsınız) 3. Hasar yoksa mesele yok... Bizim bu yazıyı unutun. Eğer hasar varsa, kriz var demektir. Bu krizin nasıl yönetilmesi gerektiğini merak ederseniz, bildiklerinizi ve kitaplarda yazan klasik ve demode yöntemleri unutun; arama motorlarında küçük bir araştırma yapın. Size hemen bir yol haritası çıkacaktır...

Türkiye’nin güçlü muhalefet ihtiyacı hâlâ sürmektedir. Umutları boşa çıkarmayın hiç değilse...