Dünya
Deutsche Welle

Trump döneminde AB’yi ne bekliyor?

ABD’nin 45’inci Başkanı seçilen Donald Trump’ın Bild gazetesine verdiği mülakatta Almanya, AB ve NATO ile ilgili söyledikleri, büyük bir şaşkınlık ve kaygıya neden oldu.

20 Ocak 2017 20:12

“Avrupa Birliği, sadece Almanya’nın çıkarlarına hizmet ediyor… NATO, modası çoktan geçmiş bir teşkilat…” Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi Bild’in Donald Trump ile yaptığı mülakatta yer alan bu ve benzeri pek çok ifade, sadece şaşkınlığa neden olmakla kalmadı, aynı zamanda bazı kaygıları da beraberinde getirdi.

Donald Trump, her zaman kullandığı "America first” sloganını tekrar ederek, ABD’nin çıkarlarının kendisi için daima öncelikli olacağını vurguladı. Avrupa Birliği'ni “Ruhsuz, yapay bir oluşum” olarak nitelendiren Trump, bunun aynı zamanda ABD ekonomisi büyük zarar verdiğini savundu. Hızını alamayan Trump, “AB aslında Almanya için bir araç. Sadece Almanya’nın ekonomik çıkarlarına hizmet ediyor. Bu yüzden İngiltere’nin Birlikten ayrılma kararını son derece akıllıca buluyorum” dedi.

İkili ilişkiler önem kazanabilir

Trump sadece AB’ye değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, diğer uluslararası kuruluşlara da şüpheyle yaklaşıyor. Ona göre her devleti aynı anda memnun etmek mümkün değil; bu nedenle esas olan, iki devlet arasında yapılacak doğrudan işbirliği ve alışverişler. Selefi Baracak Obama, “AB’nin, Avrupa tarihinin en önemli kazınımlarından biri olduğunu” söylerken, Donald Trump’a göre, yakın gelecekte başka üyeler de AB’den ayrılma yoluna gidecek.

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin Avrupa uzmanı Heather Conley, Trump döneminde ikili ilişkilerin ön plana çıkacağını, bu bağlamda İngiltere ile de özel bir ilişki kurulacağını öngörüyor. Nitekim İngilitere Başbakanı Theresa May’ın önümüzdeki haftalarda Washington'u ziyaret etmesi bekleniyor.

İlginç strateji

Obama, İngiltere’yi AB’den ayrılmama yönünde uyarırken, aksi halde serbest ticaret antlaşmasına dâhil olabilmek için “kuyruğun en arkasında sıraya girmesi gerektiğini” söylemişti. Trump ise İngiltere ile ikili ticaret antlaşması imzalamayı düşünüyor. Trump’ın bir iş adamı olarak öteden beri stratejisinin de bu yönde olduğunu belirten gözlemciler, önce aynı kulvarda olanları birbirine karşı kışkırtıp, sonra da aralarından en iyisiyle işbirliği yaptığına dikkat çekiyorlar.

Nitekim onun NATO ile ilgili çelişkili gibi görünen açıklamaları da bu stratejinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Önce teşkilatı “çok önemli” olarak nitelendiren Trump, ardından da Avrupalıların ABD’nin güvencesi altında sorumsuzca davrandığını savundu. Daha da ileri giden ABD'nin 45'inci Başkanı, NATO’nun “modasının çoktan geçtiğini” iddia etti.

Avrupa uzmanı Heather Conley'e göre, bu da pazarlık stratejisinin bir parçası: “Önce bir tehdit ortamı oluşturup, ardından herkesi birer birer kendisiyle görüşme masasına oturmaya mecbur etmek istiyor. Gayrimenkul ticaretini de hep bu şekilde yapardı. Böylece AB ülkelerinin, ortak savunmanın maaliyetini de karşılamasını sağlamak isitiyor.”

Conley, NATO karşısında Trump’ın “Putin kozunu” oynadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Varsayalım Trump, yaptırımların kaldırılacağına dair Putin'e söz verdi. Bu durumda ABD Kongresi derhal harekete geçip, Rusya’ya uygulanan yaptırımların devam edeceğine dair bir yasa tasarısı hazırlayacaktır. Trump’ın bunu engellemesi pek mümkün olmaz. Çünkü böyle bir yasayı veto etme yetkisi yok.” Nitekim gerek Cumhuriyetçi gerekse Demokrat senatörler, yaptırımların kaldırılmasına karşı olduklarını belirttiler.

‘Üzerine vazife değil!’

Bild gazetesine verdiği mülakatta Almanya’ya yönelik eleştirilerini de sıralayan Donald Trump, özellikle Angela Merkel hükümetinin mülteci politikasını yoğun şekilde eleştirerek, ülkeye bu kadar çok mültecinin kabul edilmesinin “vahim bir hata” olduğunu savundu.

Trump’ın, Almanya ve diğer müttefik ülkeleri eleştiri bombardımanına tutmasına karşın, Rusya lideri Putin ile adeta ipek eldiven giyerek temasa geçmesi, pek çok ABD’li politikacının de tepkisine neden oluyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Açıkçası, başka ülkelerin iç meselelerine su kadar karışmak, seçilmiş bir Başkan’ın üzerine vazife değil. Cuma gününden itibaren bu ilişkilerden Trump sorumlu olacak” diyerek hoşnutsuzluğunu dile getirdi.

Gerek ABD’li gerekse Avrupalı gözlemci ve politikacılar, Donald Trump’ın göreve başladıktan sonra daha sorumlu hareket etmesini bekliyor. Nitekim müstakbel Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile müstakbel Savunma Bakanı James Mattis’in, Senato’da yaptıkları konuşma Avrupalı müttefiklerle işbirliğinin önemine vurgu yapmaları, bu yöndeki umutları artırdı.

© Deutsche Welle Türkçe

Martin Ganslmeier / ARD Washington

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle