Sarkis Torosyan'ın İletiim Yayınları'ndan yayınlanan "Çanakkale'den Filistin Cephesi'ne" adlı kitabı tartışma yarattı. Torosyan, Ermeni bir Osmanlı subayı olmasına rağmen yaşadığı sıkıntıları anlatıyordu. Tartışmaya Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol'da katıldı.
İşte Akyol'un, Erdem’in kitabı, "Erdem'in kitabı" başlıklı bugün (18 Aralık 2012) yayımlanan yazısından bir bölüm:
TOROSYAN tartışmasıyla ilgili olarak tarihçi Hakan Erdem’in kitabı iki bakımdan önemli: Bir, Torosyan’ın anılarının büyük ölçüde ‘kurmaca’ olduğunu gösteriyor...
...
Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Çanakkale’de “2. Ağır Topçu Tugayı”nın kumandanıdır... 19 Şubat 1915’te saldırı düzenleyen düşman donanmasındaki zırhlıyı batırmıştır...
Ama Genelkurmay kayıtlarında böyle bir şey yok.
Bu durumda karşımızda iki ihtimal vardır: Genelkurmay, bu kahramanın bir “Ermeni” olduğu bilinmesin diye kayıtları yok etmiştir!... Ya da Torosyan uydurmuştur!
...
Tarihte ‘metot’ meselesi bunun için çok önemli: Siyasi duruştan kaynaklanan zihinsel kurguları tarihteki maddi gerçeklerle ve sahih belgelerle test etme imkânı verir! Hakan Erdem’in kitabı baştan sona bu metodun mükemmel uygulamalarından oluşuyor... Diyelim ki, ‘derin devlet’, Torosyan’ın adını sildi! Fakat Hakan Erdem diyor ki:
“Teğmen veya yüzbaşı rütbesindeki bir askerin tugay komutanı olamayacağı açıktır...”
Sade bu değil. Torosyan 19 Şubat 1915’te müttefik donanmasının yaptığı büyük saldırıda ilk defa bir zırhlıyı batırmıştı ya... Hakan Erdem, o gün böyle bir saldırı olmadığını, bir zırhlının da batırılmadığını belirtiyor. Hatta o günkü ufak çatışmalarla atılan mermi sayısını bile veriyor!
...
TOROSYAN Çanakkale’de “Aşçı Baba” diye bir yerden bahsediyor, fakat böyle bir yer yok, bunu İngiliz kaynaklarındaki Achi Baba’dan alıp kendi öyküsüne monte etmiş! Türkçe Alçıtepe var, fakat bu da “gözlem yeri”nden 5-6 kilometre uzaktadır; oradan Torosyan yazdıklarını gözlemleyemez.
Enver Paşa, Torosyan’a Çanakkale’deki kahramanlıklarını kutlamak için bir “tasdikname” (?) vermiş. Erdem bu tür belgeler nedir, nasıl hazırlanır, hangi yazı türüyle yazılır, veriliş usulü nedir, bütün bunları anlatarak, Torosyan’ın “tasdikname”sinin gerçek olmadığını tespit ediyor. Bu belgeler Osmanlıca “divani” yazı ile yazılırmış, halbuki Torosyan’ınki “rik’a” stili yazıyla yazılmış mesela.
...
TOROSYAN’ın kitabının “gerçek ile kurmaca arasında acayip bir hikâye” olması, Ermenilerin 1915’te yaşadıkları facianın gerçekdışı olduğu anlamına gelmez.
...
Neticeten, metot meselesinin önemini tekrar vurgulamak için Hakan Erdem’in bir cümlesini buraya alıyorum:
“Sonradan edindiği bilgileri bilinçli ya da bilinçsiz olarak geçmişe yamamak!”
...
Hepimizin sakınması gereken bir zihniyet sorunudur bu.