Gündem

Tony Blair: Terör varken müzakere olmaz

İngiltere Başbakanlığı döneminde IRA ile müzakere masasına oturan Tony Blair, ön görüşmelerden

13 Ekim 2011 03:00

T24 - İngiltere Başbakanlığı döneminde IRA ile müzakere masasına oturan Tony Blair, ön görüşmelerden sonra gerçek müzakereye geçilmesi için en önemli kriterin, ‘şiddete son verilmesi’ olduğunu söyledi.



1997’de ilk kez başbakan seçildikten kısa bir süre sonra ülkesinde terörü sonlandırmak için İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile müzakere masasına oturan Tony Blair, 9 yılda nihayete ulaşan Kuzey İrlanda barış sürecine referansla Türkiye’deki gelişmeleri yorumladı. PKK ile görüşme sürecini değerlendirirken Blair, kendilerinin de IRA ile gerçek müzakereler öncesinde ön görüşmeler yaptığını anlattı. Ancak Blair, gerçek müzakereye geçilmesi için karşı tarafın şiddete son vermesinin en önemli kriter olduğunu söyledi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde küreselleşme üzerine bir konferans vermek için Türkiye’ye gelen İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair, Hürriyet gazetesine anlattıkları şöyle:


'Şiddete son verince başladık'

Türkiye’de yakın zaman önce PKK ile gizli görüşmelerin yapıldığını, hatta müzakerelerin tartışıldığı bir aşamaya gelindiğini biliyoruz. Önemli bir parçası olduğunuz Kuzey İrlanda deneyimi ışığında Türkiye’de sürecin nasıl devam edebileceğine ilişkin bir öngörüde bulunabilir misiniz? 

Öncelikle şunu söylemem gerekir bu tamamen size, yani Türk halkına ve hükümetinize ait bir karar, benim görüşümle olacak bir şey değil. Biz İngiltere’de IRA şiddete son vermeyi kabul edince müzakereye başladık. Çünkü eğer insanlar hâlâ teröre devam ediyorsa, bu iş çok güçtür. Evet, IRA ile önceden altyapıyı hazırlayan bazı görüşmeler olmuştu ancak gerçek anlamda müzakereler şiddete son verdikleri zaman başladı.

- Yani PKK’nın silah bırakacağı garanti altına alınmadığı takdirde devletin gerçek manada masaya oturmasının mümkün olmadığını söylüyorsunuz.

Biz müzakereye başlamak için IRA’ya ‘Teslim olun’ demedik. Hatta silah bırakmalarını dahi söylemedik. Ama şunu net olarak söyledik: ‘Görüşmeler devam ederken arka planda tehdidin devam etmeyeceği konusunda çok açık olmalısınız. Eğer söylediklerinizi kabul etmezsek ya da yapmazsak gidip insanları öldürmeye başlamayacağınızdan emin olmamız lazım. Şu andan itibaren barışçıl yöntemler konusunda ortak kabul olmalı.’ Aslında yaptığımız karşı tarafın barış sürecine tam angaje olabilmesi için müzakerelere bir dizi kriter getirmekti. Bu kriterlerin en önemlisi de elbette şiddete son vermeleriydi. Sizin bu tür bir ortamı nasıl sağlayacağınız ise tamamen ülkenizdeki aktörlere kalmış.


'Öldürmeye çalışırlarsa zor'

- Başbakanlık yıllarınızdan beri Tayyip Erdoğan ile yakın bir dostluğunuz var. O da bugün sizin geçmişte yaptığınız gibi terörü bitirmek için formül arayışında. Benzer yollardan geçmiş bir lider olarak kendisine ne tavsiye edersiniz?

Sayın Erdoğan benim iyi bir dostum ve tavsiyelerime ihtiyacı olduğunu hiç sanmıyorum. Her örneği kendi koşullarıyla yargılamanız gerekir. Ama şu da bütün durumlar için geçerli, sonuçta barışı sadece kalben, gerçekten barışa hazır olan insanlarla yaratabilirsiniz. Bunu dünyanın farkı bölgelerinde bu tür sorunlar yaşanan her yerde söylüyorum.

Terör toplumlar arasında bir nefret algısı yarattığı için böylesine büyük bir bela. Karşılıklı nefret algısı yüksek olduğu zaman işler zorlaşıyor. Eğer birisiyle oturup konuşmaya çalışırken karşı tarafın hâlâ ailenizden birisini öldürmeye çalıştığını bilirseniz konuşmaktan vazgeçersiniz. Asıl zor olan işte bu.

- Geçen yıl çıkan ‘A Journey’ (Bir Yolculuk) isimli kitabınızda Kuzey İrlanda sürecinden bahsederken 3’üncü tarafların desteği olmasaydı barışa ulaşmanızın mümkün olmadığı tespiti yapıyorsunuz. Arabulucu modeli Türkiye-PKK denkleminde de olmazsa olmaz mıdır?

Bu tamamen Türk hükümeti ile PKK arasında karar verilecek bir konu. Biz dışarıdan destek aldık çünkü bunu tercih ettik. Ama 3’üncü tarafların rolü her zaman uygun olmayabilir. Mesela İsrail-Filistin sorunu için uygun olmadığını düşünüyorum.