Barbaros Sayılgan[email protected]
Sayın Başbakan’ın “Dindar nesil yetiştireceğiz!” sözü gündemin merkezine oturdu. Başbakan bu sözününün ardından yorum yapan köşe yazarlarının yorumlarını beğenmedi ve kendilerine “Siz bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz?” dedi.
Sayın Başbakan’ın dindar olmayan bir neslin tinerci olacağını düşünmesi hayli enteresan bir durum. Kaldı ki tinercilere de sahip çıkamayan, onları rehabilite edip topluma kazandırmayan bu sistem değil mi? Demek ki Başbakan’ın mantığına gore dindar olmayan tinerciler devlet tarafından da sahiplenilecek kadar değerli bulunmuyor.
Her geçen gün bu polemiklere yenilerini ekleyebilir Sayın Başbakan ve şürekası. Örneğin yarın bir bakmışsınız AK Parti’den bir milletvekili ya da bakan ya da yine Başbakan, çıkıp Ateistlere ve yahut eşcinsellere yönelik bir açıklamada bulunup tartışmaya onlar üzerinden devam edebilir. Belki de bu polemikte telafuz edeceği kelimelerin içine ateistleri ya da eşcinselleri koyarsa kızılca kıyametin kopacağını bildiğindendir “Siz bu gençliğin tinerci mi olmasını istiyorsunuz ?” demesi. Tinercilerden ses çıkartan yok nasıl olsa.
Bir hükümetin önüne “dindar nesil yetiştirmek” hedefini koyması vahim bir durum. Hükümetlerin görevi ne dindar nesiller ne de yakın zamana kadar yapıldığı gibi Kemalist nesiller yetiştirmektir. Hükümetin görevi ancak dindar yetişmek isteyenlere olanak sağlamak olabilir; bu kadarı normaldir de. Ama topluma böyle birşey dayattığınız anda otoriter bir rejime doğru kayıyorsunuz demektir.
Bu son derece tehlikeli bir yol. Ben AK Parti’nin böyle bir yolu bilinçli biçimde tercih ettiğini düşünmüyorum. Dindarlar, kendi inançlarını insanlara yaymaya çalışırken genellikle bireylere ve topluma çok faydalı bir şey yaptıklarını düşünürler. Çünkü karşılarındaki inançsızın bu konumu aklını kullanarak benimsediği hiç akıllarına yatmaz. Allah inancı olmadan o insanın nasıl “tinerci” olmadığını anlayamazlar. Dinin dogmatizmi malesef böyle bir yanılsamaya yol açıyor. Dolayısıyla eminim Tayyip Erdoğan, sözleri üzerine neden bu kadar fırtına kopartıldığını kavramıyordur bile.
Tayyip Erdoğan’ın söylediği bir söz daha dikkatimi çekti. Erdoğan, “Dindar insan çağdaş olamaz mı?” diye soruyordu. “Çağdaş”, Cumhuriyet Türkiyesinde uydurulmuş çok tartışmalı ve aslında pek de bir anlamı olmayan bir kelime. Başka dillerde tam anlamıyla bir karşılığı bile yok. Kısaca dindar olmayanlar “ilerici” ya da “rejime uygun” anlamında kullandılar bunu; onlardan olmayanlar, yani dinciler de “geri” oldular. Başkaca da bir anlamı olmadı bu kelimenin. İlerleme zaten Batı zihniyetinin ürünüdür. Başbakan çağdaşlıktan neyi anlıyor? Muhafazakar bir dindar, elbette ilerlemeyi ve zamana uymayı değil, “geçmişin güzel günlerine” dönmeyi, eskiyi muhafaza etmeyi ister. Çağdaşlık arzusu da nereden çıktı şimdi?
Diğer yandan Başbakan’ın bu sözünü çok ciddiye alan, AK Parti karşıtı ulusalcıların her zaman ki refleksleriyle “Eyvah Cumhuriyet elden gidiyor, İran’a dönüşüyoruz” minvalinde sözler etmesinin de anlamı yok. Bunlar AK Parti iktidarını yapratmıyor, bu damardan gelişen muhalif tavır bu ülkede 10 yıldır hiçbir şeyi yerinden kımıldatmıyor.
Zaten endişeli modernlerin bu konuda canlarını sıkmasına gerek de yok. Başbakan her ne kadar “Dindar nesil yetiştireceğiz!” dese de bunun teknik olarak mümkün olamayacağı aşikar. Bu ülkede dindar nesillerin yükselişinin en büyük nedeni, rejimin bu kesim uyguladığı baskılardı. Dindar nesiller yetiştirme çabası da en çok ateistlere güç verebilir.