Gündem

TİB, 66 gün sonra delilleri silecek

Hrant Dink davasının 21. duruşması bugün görülecek. Taraf yazarı Markar Esayan TİB'in telefon görüşmelerini

14 Kasım 2011 02:00

T24 - Hrant Dink davasının 21. duruşması bugün görülecek. Taraf yazarı Markar Esayan TİB'in telefon görüşmelerini 66 gün sonra sileceğini hatırlattı.

Esayan'ın Taraf'ta bugün (14 Kasım 2011) yayımlanan yazısı şöyle:

Bugün Hrant Dink davasının 21. duruşmasına tanık olacağız. Muhtemelen bir veya en fazla iki celse sonra da davanın birkaç tetikçinin üzerinden kapatıldığına tanık olacağız; çünkü Savcı Hikmet Usta davanın esası hakkında mütalaasını sundu. Savcıya göre dava bu haliyle uzun bile sürmüştü. Mütalaa bir itirafname gibiydi, savcı adeta “benden bu kadar, ama siz bu işin peşinden gidin” demeye getiriyor, hatta açıkça diyordu da. Bugün 14. sayfada daha geniş bir hatırlatma var, oradan –ezberlemediyseniz şayet–- okursunuz bu hukuk kepazeliğini.

Ulaştırma Bakanlığı’na, yani hükümete bağlı TİB ise, 66 gün sonra cinayet günü AGOS’un önünde ve Şafak Sokak’ta kameralara takılan ve Samast’a asist yaptıkları düşünülen kişilerin telefon görüşmesini silecek. TİB Başkanı Fethi Şimşek diyor ki önce, “Orada baz istasyonu yok. Biz de mahkemeye boş tablo gönderdik”. Sonra da diyor ki, –Norveç’iz ya biz! – “Özel hayata saygı gereği bilgileri göndermedik”. Böylelikle, TİB’in mahkemeye “gönderecek” bir şeyleri olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. Ama ne gam! TİB o kayıtları göndermiyor işte, zorla mı?

Zaten aynısı Trabzon’da olmadı mı? Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Mustafa Öztürk’e ait GSM kayıtları silinmedi mi Emniyet tarafından, ne gam!

Bugün gazetesi Ankara Temsilcisi ve Bir Ermeni var kitabının yazarı Adem Yavuz Arslan’ın “DDK’nın Dink Raporu ve Her yol MGK’ya çıkar” yazısı çok önemli bir noktaya işaret ediyor, Dink davasının üzerini kapatma iştahının nedenini de bize veriyordu. DDK, Dink cinayetine dair önemli bilgilere ulaşmıştı; lakin Arslan dağın tavşan doğurması ihtimaline dikkati çekiyordu.

Neden mi? Çünkü Ayhan Çarkın’ın itirafları ile gündeme yeniden gelen Ömer Lütfü Topal ve Kürt işadamlarının öldürülmesi hadiseleri ile Dink ve misyoner cinayetlerinin kesiştiği ortak nokta, muhtemelen, 1996’da Erbakan ve Demirel’i de durduran dağa çarpacaktı: MGK...

Bu insanların kalemi MGK’larda kırılmıştı.

Şöyle diyor Arslan: “MGK’nın 2003 başı itibariyle bir avuç misyoneri nasıl hedefe koyduğunu, sanal korkularla Türkiye’nin her yerinde Ogün Samastların yetiştirilmesine zemin hazırladığını detayıyla ‘Bi Ermeni Var’da anlatmış, hatta gizli belgelerini de yayınlamıştım. Bunu hatırlatmamın nedeni şu: Star’da yer alan DDK haberi raporun özünü anlatıyorsa ki duyumlarında o yönde, Dink’e yönelik husumeti üreten kuruma yönelik hiçbir tesbit ve sondaj yapılmamış olacak. Eğer bunu DDK yapmayacaksa kim yapacak?”

5 kasımda ise Takvim gazetesinde çoğumuzun dikkatinden kaçan başka bir haber yayımlandı. “Gizli tanık gizli toplantıyı deşifre etti!” başlığı taşıyan haberin özeti şuydu: “Ergenekon’da gizli tanık olarak ifade veren bir subay, Türkiye’yi kaosa sürükleyecek eylemlerin talimatının verildiği çok gizli toplantıyı deşifre etti. 2004’te, İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğamiral Halil Helvacıoğlu’nun talimatı ile Veli Küçük’ün organize ettiği toplantı şöyle gerçekleşti: İğneada açıklarında demirli yattaki zirveye Sedat Peker, Sedat Şahin ve Kürşat Yılmaz, en yakın adamlarıyla geldi. Hapisten gizlice çıkarılan Alaattin Çakıcı zirveye getirildi. Babalara ‘Kaosa yol açacak eylemler ve siyasi suikastlar yapın’ talimatı verildi. Babalar aralarında uzun istişarelerde bulundu. Sonunda Çakıcı, ‘En büyük çileyi ben çektim. Bana yüzde 100 garanti verilsin’ dedi. Garanti verilmeyince de babalar uzlaşamadı. Gizli tanık, ‘Eğer babalar uzlaşsaydı Hrant Dink suikastı ve Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamını profesyonel elemanlar yapacaktı. Olmayınca bu görevler de başka birimlere verildi’ dedi.”

Hatırlarsanız, Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan Behiç Gürcihan’ın ajandasında, Dink’i öldürmesi için çete lideri Kürşat Yılmaz’a teklif götürüldüğü sözleri vardı. Ajandada, “Eğer Kürşat Yılmaz kabul etseydi Dink cinayetinde onu kullanacaklardı” cümlesi dikkati çekmişti. Daha sonra Ukrayna Interpol’ü tarafından Dink cinayeti ile ilişkili oldukları şüphesiyle gözaltına alınan iki kişiyi Kürşat Yılmaz ile ilişkili olduğu iddia edilen E.Ş’nin Lvov’da defalarca ziyaret ettiği basında yer almıştı. Kürşat Yılmaz’ın, “Beni, Türkçü ve İslamcı duruşumdan medet umarak ulusa ihanet safsatasıyla emellerine alet etmek istediler” sözleri de mahkeme kayıtlarda.

Belli ki, profesyoneller para ve şartlarda anlaşamayınca, iş çoluk çocuğa kalmış...

Dink davasında avukatların çabası ve kurumların çatışması sonucu ortaya dökülen daha o kadar ciddi iddialar, deliller var ki! Bugün görülen davaya bunların hiçbirisi dâhil edilmedi. Davanın savcısı da bunu mütalaasında açıkça itiraf etti.

Şimdi, 1996 Çankaya Zirvesi’nde olgunlaşan ve devlete zeval gelmemesi için tercih edilen yoldan mı gidecek AK Parti hükümeti? Yani, “bu devlet bize lazım, çok kurcalamayalım” mı diyecek? Çok değil, Sayın Erdoğan KCK operasyonlarının ardında durduğu kararlılıkla bu soruşturmaların ardında dursa, bu ülke tertemiz ve yeni bir başlangıç yapabilecek.

Farkında mısınız bilmem ama bu tercih hem AK Parti’nin hem de bu ülkenin geleceğini belirleyecek.