İngiliz The Economist dergisi, AKP Hükümeti ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili bir analiz yayınladı ve AKP'nin giderek artan otoriter yönetimiyle hayal kırıklığı yarattığını ifade etti. Yazıda, "Bu kriz sadece AK Parti ile Gülen cemaati arasındaki bir güç savaşı değil. Bu kriz; Türkiye'nin sallanan demokrasisinin kronik zayıflığını, zincirlenmiş medyasını, siyasallaştırılmış yargısını, kusurlu anayasasını, kamu muhasebelerini bağımsız olarak inceleme eksikliklerinin altını çiziyor" yorumu yapıldı.
Doğan Haber Ajansı'nın haberine göre, The Economist dergisi, "Artık kusursuz bir örnek değil" başlıklı bir analiz yayınladı. Yazıda, 2002 yılında iktidara gelen AKP’nin yakın tarihteki en büyük yolsuzluk skandalıyla kendini çamura batmış bulduğunu ve geçmişteki diğer hükümetlerden ayrıcalıklı olmadığını kanıtladığı yorumu yapıldı.
17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonuyla aralarında üç Bakan’ın oğlu ve Halkbank genel müdürünün de bulunduğu 50 kişinin gözaltına alındığını, ikinci operasyon dalgasında Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan‘ın adının da karıştığını aktaran yazıda, bütün bunlara yanıt olarak Erdoğan’ın üst düzey polis yetkililerinin görev yerlerini değiştirdiğini ve soruşturmada yer alan savcıyı görevden aldığı ifade edildi.
Bu gelişmelerden sonra kabinedeki bakanların değiştirdiğini ve borsanın dibe vurarak Türk parasının değer kaybettiğine dikkat çekilen yazıda yolsuzluk skandalının AKP’den istifalarla devam ettiği aktarıldı.
Yazıda, Erdoğan’ın bir komplo olarak değerlendirdiği gelişmelerin ardında İsrail ve ABD’nin olduğu ve Erdoğan’ın Fethullah Gülen cemaatinin de içinde bulunduğu bu güçlerin "paralel bir devlet" kurmak istedikleri açıklamaları aktarılarak, AKP ile Gülen cemaatinin kısa bir süre önce ordudaki generallere karşı müttefik oldukları hatırlatıldı.
Erdoğan'ın temel amacı
Yazının devamında şu ifadeler yer aldı:
"Bu kriz sadece AK Parti ile Gülen cemaati arasındaki bir güç savaşı değil. Bu kriz; Türkiye'nin sallanan demokrasisinin kronik zayıflığını, zincirlenmiş medyasını, siyasallaştırılmış yargısını, kusurlu anayasasını, kamu muhasebelerini bağımsız olarak inceleme eksikliklerinin altını çiziyor. Tayyip Erdoğan, 2011 yılında yeniden seçildiğinde bu eksiklikleri telafi etme şansı vardı ancak başarısızlığı daha fazla liberal destekçiyi ihanete uğratılmış ve hakkı yenilmiş hissettirdi. Şimdi, Erdoğan'ın temel amacı Ağustos ayında boşalacak başkanlık koltuğuna oturmak gibi görünüyor."
Son gelişmelerin Başbakan'ın başkanlık hayallerini gerçeğe dönüşmesinin pek mümkün olmadığını gösterdiğini, bunun mart ayında yapılacak seçimlere bağlı olduğu belirtilen yazıda, Erdoğan'ın en tehlikesiz seçiminin erken seçimlere giderek 4. kez iktidara gelmek olabileceği ifade edildi.
'Seçmenler yine AK Parti'yi seçecek'
AK Parti'nin sonunun geldiğini iddia edenlerin uzun ve sağlam düşünmeleri gerektiğini de belirten The Economist, yazısını şöyle noktaladı:
"CHP, zayıf ve bölünmüş, MHP, daha da kötü. Kürtler bütün olanlara rağmen AK Parti'nin iktidarda kalmasını isteyecektir çünkü, Erdoğan, Abdullah Öcalan ise açık bir şekilde müzakere yapan ilk lider oldu. Mart ayında başlayan ateşkes hala sürüyor. Türkler seçim sandıklarına gittiklerinde muhtemelen daha az kötüyü seçecekler. Bu da büyük bir ihtimalle AK Parti olacak."