Spor

Teksas şerifinin Fransız yüreği

NBA'de üç gün önce bir oyuncu bir maçta rakip potaya 55 sayı bıraktı. NBA'den haberdar olanların aklına gelecek isimler Kobe Bryant, LeBron James ya da belki Dwyane Wade ve Amare Stoudamire olu

09 Kasım 2008 02:00

NBA'de üç gün önce bir oyuncu bir maçta rakip potaya 55 sayı bıraktı. NBA'den haberdar olanların aklına gelecek isimler Kobe Bryant, LeBron James ya da belki Dwyane Wade ve Amare Stoudamire olur. NBA'yle ilgilenmeyenler ise bu sayıyı ancak bir süper yıldızın attığın düşünebilir. Aslında evet, bir süper yıldız ulaştı bu rakamlara. Ama o kimilerine göre hala Tim Duncan'ın gölgesinde parlayan sıradan bir NBA yıldızı. Kimileri yıllar önce onun NBA'de barınamayacağını düşünüyordu ve söylüyordu. Tony Parker..


ARA GÖZBEK / Tempo24


O ne bir Amerikalı ne de bir sayı kralı. O Fransa Milli Takımı'nın gururu ve San Antonio Spurs oyun kurucusu. O, bir çok NBA efsanesinin hayalini kurup da erişemediği şampiyonluk yüzüğünden parmaklarına 3 tane geçirdi. Belki de birçoğunuz onun ismini Desperate Housewives dizisinin seksi güzeli Eva Longoria''nın kocası olarak duymuştur. Biz de sizlere bir gelenek haline getireceğimiz portrelere geçtiğimiz günlerde Minnessota Timberwolves potasına 55 sayı bırakan Fransız Gard Tony Parker'ın başarı hikayesiyle başlayalım istedik.

Sıradan olmayan bir ailenin sıradan 'olmayacak' evladı

17 Mayıs 1982'de Belçika'nın Brugge şehrinde dünyaya gelen William Anthony Parker bir Fransızdır. Fransa'da büyüyüp basketbola başlayan Tony'nin çok enteresan bir ailesi vardır. Babası Tony Parker Sr. Chicago'nun Loyola Üniversitesi'nde profesyonel denecek düzeyde basketbol oynamıştır. Annesi Pamela Firestone ise Hollandalı bir modeldir. Tony, küçükken aslında futbola oynamaya meraklıdır. Ama 1990'ların başında globalleşen Michael Jordan ve NBA ile beraber Tony basketbola merak sarar ve bütün gün elinde basketbol topuyla dolaşmaya başlar. Tony 15 yaşına geldiğinde Paris'in spor merkezine basketbol oynamak için yazılır. 1999'da ise Paris Basket Racing takımıyla anlaşır ve profesyonel olur.
2000 yılının yazında Parker, Indianapolis'teki Nike Hoop Summit'e katılır. Orada kendini gösteren Tony, NCAA'de zirveye oynayan bir çok Amerikan Üniversitesinin ağzını sulandırır. Başta UCLA ve Georgia Tech olmak üzere bir çok üniversite Parker'ı kadrolarına katmak için sıraya girer. Ama gelecekte NBA oynayabileceğinin sinyallerini veren Parker, NBA öncesi NCAA'de olmak yerine Fransa'da Racing'te oynamayı tercih eder. Racing ile şampiyonluk yaşayan Tony, 2001'de NBA Draft'ine katılır. İşte bu da Tony'nin kariyerinin ve hatta belki de hayatının dönüm noktasıdır.

Büyük pastadaki küçük dilim

NBA'ye 2001 yılında 28'inci sıradan adım atan Tony Parker, çok sıradan bir oyuncu zannedildi. Zaten saygıdeğer NBA cemaatinde herkes işlerin nasıl yürüdüğünü biliyordu. Yani Tony, gelmeden önce Fransa'da kral gibi olabilirdi ama NBA denilince onun büyük pastadaki kıl kadar ince bir dilim olmaktan öteye gidemeyeceği hem düşünülüyordu. Zaten bahsettiğimiz seneler 2000'lerin başı yani o zamanlar NBA'de şimdiki kadar Uluslar arası oyuncu furyası da yoktu. Tüm bu gelişmelerin ardında 2005 ve 2006 yıllarında ligin En Değerli Oyuncusu Kanadalı Steve Nash, 2007 yılında ise Alman Panzeri Dirk Nowitzki seçildi. Neyse konudan uzaklaşmamakta fayda var.

Tony'nin NBA'ye gelişinde en büyük şansı San Antonio Spurs gibi gelenekleri olan mütevazi bir takımda oynama fırsatı bulması. David Robinson nam-ı diğer Amiral gibi bir Beyefendi ve lideri olan, Tim Duncan gibi süper yıldızı olan ve Tony için en önemlisi, takımın başında Greg Popovich gibi babacan ve bu oyununun profesörü olan birinin olmasıydı. Tony ilk sezonunda tabir-i caizse öyle ya da böyle oynadı. Çaylak sezonunda toplam 77 maçta forma giydi. İkinci sezonunda ilk beşe iyice yerleşen Tony, şampiyonluk coşkusu yaşadı. 2003 yılında şampiyon olan Spurs'ün lideri David Robinson emekli olunca, takımın ikilisi artık Robinson ve Duncan'dan oluşan 'İkiz Kululer' değil, Duncan – Parker olmuş olacaktı. Böylelikle takımdaki rolü daha da önemli hale gelen Parker oyununu bir üst seviyeye yükseltmesi gerekiyordu.

Spurs'ün muhtemel yıldızı: TP9

2003-2004 sezonu başladığında Parker daha fazla top kullanıyor, Duncan her zaman ki Duncan, bir de yanlarında Arjantinli yıldız Manu Ginobili kendini göstermeye başlıyordu. Çok iyi savunma yapan ve sahasında kolşay kolay maç kaybetmeyen San Antonio Spurs playoff'a tam gaz girdi. Ama ikinci turda Payton, Kobe, Malone ve Shaq'li Lakers çıktı. Aslında seriyi kazanabilirlerdi ama durum 2-2 iken 5'inci maçta Derek Fisher 0,4 sn kala attığı sayıyla Lakers'ı 3-2 öne geçirdi ve Spurs o an öyle bir hayal kırkılığı yaşadı ki bu şok 6'ıncı maça da yansıdı. Tony ve arkadaşları bir sonraki sezonu düşünmeye başlamıştı.

2004-2005 sezonu başladığında Spurs'ün ne olacağı herkes için merak konusuydu. Sezon başladı ve Spurs yine iyi gidiyordu. Dişli rakipleri sahadan siliyor sıradan takımlara basit hatalarla maç veriyordu. Ama o sezon tüm gözler Shaq'lı Miami Heat'teydi. Shaq, Lakers dan ayrılıp, Miami'de Dwyane Wade ile bir ikili oldu ve şampiyonluğun en büyük favorisi haline geldi. Tüm gözler şampiyonluğa oynayan Miami ve Shaq'sız dibe vuran Kobe'li Lakers'ta olunca Spurs için çok rahat, eleştirilerden uzak bir sezon oldu. Playoff'lar geldi çattı ve Parker'lı Spurs'ün önündeki en büyük engel Phoenix Suns oldu. Suns'ı alt eden Spurs adını Final'e yazdırdı. Finalde bir önceki senenin şampiyonu Detroit Piston'ı Parker ve Ginobili'nin etkili oyunuyla deviren Spurs, şampiyonluğa bir kez daha ulaştı. Şampiyonluk kutlamalarında Rap şarkı söyleyen Parker, Spurs seyircisini kendine adeta 'hasta' etti. O artık Spurs'ün yıldızıydı bir kere.

Teksas şerifinin Fransız yüreği

2005-2006 sezonu başladı ve San Antonio kaldığı yerden devam etti. Herkes artık şunu iyi biliyordu. San Antonio Spurs ligin en istikrarlı ve en disiplinli takımı. Daha önce ligin 2 kez en değerli oyuncusu seçilen Tim Duncan, NBA'in en önemli uzunu ve hatta en önemli oyuncusuydu. Yine de öyle olsa takımın tüm yüreği maç içinde zaman zaman Tony Parker oluveriyordu. Gerektiğinde Tim Duncan'ı pota altında besleyen, gerektiğinde oyun kuran ve gerektiğinde topu alıp potaya kadar kendi götürüp sayıyı yapan oyuncu Tony Parker, Spurs'ün en kilit ismiydi. Duncan'sız Spurs, Spurs olamaz. Ama Parker'sız Spurs'ün de bir yere varamayacağı konusunda herkes hemfikirdi. Bu tartışmalarla süren sezonda Spurs yine istikrarlı ve disiplinliydi. Herkes ezip geçiyordu. Ama playoff'ların ikinci turunda yine bir Teksas takımı olan ezeli rakipleri Dallas Mavericks'e elendi. Zaten o zamanlar Dirk Nowitzki'nin patlama yaptığı zamanlardı.

Bir sonraki sezon şampiyonluk parolasıyla başlayan Parker'lı Spurs ne olursa olsun zirveye oynayacaklarının farkındaydı. Ama hedef Haziran ayında kupayı kaldırıp parmaklara bir yüzük daha takmaktı. Playoff'lar geldi çattı ve adım adım Final'e yaklaşan Spurs'ü Final'de bekleyen rakip LeBron James'li Clevland Cavaliers'tı. Sert savunmaya rağmen, Tim Duncan'ın biraz etkisiz kaldığı maçlarda, seriye damgasını vuran kişi Tnoy Parker oldu. Parker'lı Spurs, LeBron'lu Cavs'i 4-0 süpürdü ve Final'lerin MVP'si kim oldu dersiniz...Teksas şerifinin Fransız yüreği Tony Parker. Kupa elinde sevgilisi ünlü Hollywood yıldız Eva Longoria'ya sarılarak verdiği pozlar ile NBA'in jeneriklerine geçen Tony Parker'ı artık tüm dünya konuşuyordu. Bu arada şampiyonluk kutlamalarından sonra birkaç hafta içinde sevgilisi Eva Longoria ile hayatını birleştiren Tony Parker'ın şu anda da mutlu ve çok konuşulan bir evliliği var.

Durmak yok..yola devam!

2007'de basketbol kurunda zirve yapan Tony, çok ciddi talep görüyordu. Spor giyim markaları, moda firmaları, reklam sektörü Tony Parker'ı iyice popüler bir isim haline getiriyordu. 2007-2008 sezonunda da San Antonio'nun şampiyon olmasa bile final oynayacağını düşünüyordu. Doğu Finalistinin Boston Celtics olacağı zaten garantiliydi. Paul Pierce'ın yanına NBA'in en dominant oyuncularından Kevin Garnett'i ve ligin en iyi 3 şutöründen biri olan Ray Allen'ı ekleyince Final oynamaktan daha doğal ne olabilir. Ama San Antonio sezonu bir hayli inişli çıkışlı geçirdi. Final'e bir adım kala MVP seçilmiş Kobe'li Lakers'a tosladı ve Lakers, Tony ve arkadaşlarını Batı Final'inde bozguna uğrattı. San Antonio geçen yaz takım kadrosunda pek değişiklik yapmadı ve sadece bir iki rotasyon oyuncusu ekleyerek eksiklerini giderdi. Spurs bu sezon lige iyi kötü başladı ve toparlar mı dedirtirken 3-4 gün önceki olay gerçekleşti. Tony Parker, Minnesota Timberwolves potasına tam 55 sayı bıraktı. Maçı izlemeyenler pişman oldu. Türkiyede sabah internetten maçın sonuçlarına ve istatistiklerine bakarken Parker'ın yanında 55 sayısını gördüler. Önce bunun bir yazım hatası olduğunu düşündüler ama olay sitelerin manşetine düşünce herkes inanmak zorunda kaldı. Yani uzun sözün kısası Parker bu sezona iyi kötü başladı. Ama Parker şunu gösterdi ki o artık bir süper yıldız sınırında ve Spurs'ün bu sene şampiyon olması kimseyi şaşırtmayacak.

Sahada ki 'sıradan' yıldız

Tony Parker, NBA'ye geldiğinden beri hep tartışıldı. Bir abartı mı yoksa gerçek bir yıldız mı? Bu soru belki her basketbolla ilgilenen kişinin aklından bir kere de olsa geçmiştir. Ama bugün Parker'ın NBA kariyerine somut bir biçimde bakıyoruz ve sayısız başarı görüyoruz. 2 Defa NBA All-Star, 2007 NBA Final'lerinin MVP (En Değerli Oyuncu), 3 NBA şampiyonluğu (2003,2005,2007), Fransa Milli takımında kazandığı başarılar da cabası. Hollywoodun en seksi yıldızlarından biriyle evlendi, magazin aleminin bir numaralı haberi kaynağı oldu. Fransa'da bir sayısız basketbol semineri veren Parker, Fransız gençlerin basketbola olan merakının en büyük nedeni. O, Fransız basketbolunun NBA'ye açılan penceresidir desek yanlış söylemiş ve haddimizi aşmış sayılmayız. Hala Tim Duncan'ın gölgesinde değer kazanan sıradan bir gard diyenler var ama Parker bugün basketbolun en büyük markalarından biri haline geldi. O ne kadar başarılı olursa olsun hep tartışılacak ama NBA tarihi onun başarılarını unutmayacak. Ne Fransa ne de basketbolu severler... 


[email protected]