SERDAR AKİNAN
(5 Mart 2012 Akşam)
Aşağıda okuyacağınız satırlar BBCWORLD kanalında yayınlanan Hard Talk adlı programa katılan Egemen Bağış'ın Stephen Sackur'un sorularına verdiği yanıtlardır... Dikkatle okuyun.
SACKUR: Türkiye'nin köklü bir değişimden geçtiğini söylüyorsunuz. Gazetecilerin hapse atıldığını, temel ifade özgürlüklerinin kısıtlandığını gördüğümüzde Türkiye'nin pek de değişmediğini görüyoruz.
BAĞIŞ: Mesleği yüzünden tutuklanan hiçbir gazeteci yok. Gazeteci kimliği taşıyan bazı kişiler var, birine tecavüz ederken yakalanan, banka soyarken yakalanan. Bu kişiler beğenmediğimiz yazılar yazdıklarından dolayı tutuklanmış değiller. Çok daha kötü yazılar yazmış olan gazeteciler var ve bu kişiler hala bu haklarını kullanmaya devam ediyorlar.
SACKUR: Avrupa Birliği'nin yanı sıra Amerikalılar da bu durumdan çok endişeli. ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone 'Özgürlüğe gerçekten önem verdiğini söyleyen bir ülkede gazeteci ve düşünürler nasıl demir parmaklıklar arkasına atılır?' diyor.
BAĞIŞ: Ben hiçbir düşünürün cezaevinde olmasını istemiyorum. Voltaire'in de dediği gibi, 'Düşüncelerini ifade edebilmeleri için kendi hayatımı feda edebilirim.' Ancak medya mensubu olmak ortada işlenen bazı suçlar varsa dokunulmazlık sağlamıyor. Biri banka soyarken, cinayet işlerken yakalanırsa gazeteci oldukları için cezadan kurtulamazlar.
Egemen Bağış gözlerimizin içine bakarak dünyaya düpedüz yalan söylüyor.
Cezaevinde yatan gazetecilerden hangisi banka soyarken veya birine tecavüz ederken yakalandı bilemiyorum. Ve isimlerini merak ediyorum.
''Kitap bombadan tehlikelidir'' diyen ve bunu savunan bir zihniyetin gazetecilere yönelik tescilli kampanyalarını böylesi yalanlarla savunmaları bize ne hatırlatıyor?
Hem Batılı kampta olacaksınız, düpedüz taşeronluk yapacaksınız hem de ifade özgürlüğünü bu kadar fütursuzca ayaklar altına alacaksınız. Olmaz ve olmuyor. Ve görünen o ki baskı azalmayacak artacak. Büyük Türkiye olmanın bedeli totaliter bir rejim anlaşılan.
Gelinen noktada Erdal Güven'in vakti zamanında altını çizdiği bir olguyu tekrar hatırlamakta fayda var.
(...)
'Büyük Türkiye' vizyonu, ister istemez diğer hemen her şeyi küçültüyor, önemsizleştiriyor, ayrıntılaştırıyor. En başta ve en önemlisi de demokrasiyi...
Hal böyle olunca, siyasi iktidara yönelik her tür itiraz, eleştiri ve direnç, AK Parti ileri gelenleri ve destekçilerince bir biçimde 'düşmanlaştırılıyor'. Sendikacı, işadamı, sivil toplum örgütü, öğrenci, internet eylemcisi, gazeteci, çevreci, Alevi, Kürt fark etmiyor; her tür toplumsal ve siyasal muhalefet, 'kara propaganda'ya, Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini istemeyen, art niyetli 'birtakım odakların oyunu'na indirgeniyor epeydir(...)
Egemen Bağış bu anlamda çıtayı epey indirmeyi başardı