Gündem

Tecavüz tehdidi alan ve dava açılan Pınar'ı İstanbul Barosu savunacak

Ümit Kocasakal, Gezi Parkı direnişinde tecavüz tehdidi aldığını öne süren ve hakkında polise direnmekten dava açılan Pınar'ı savunacaklarını açıkladı

09 Ekim 2013 11:18

Gezi Parkı direnişi sırasında, polis otobüsüne bindirilerek zorla üstü aranan ve tecavüz tehdide uğradığını öne süren Pınar hakkında "polise mukavemet"ten dolayı dava açıldı. İstanbul Barosu da Pınar'a destek vermek amacıyla savunmasını yapacak. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, "O kızımıza sesleniyorum. Korkmasın. Seni başkan ve yönetim kurulu olarak bizzat duruşmalara girip savunacağız, kurumsal olarak arkadayız" dedi.

Hürriyet gazetesinden Ali Dağlar'ın haberine göre, İstanbul Dolmabahçe'de Gezi Parkı direnişi sırasında polis şiddetine maruz kalan Pınar hakkında "polise mukavemet"ten dava açıldı. İstanbul Barosu da Pınar'ın savunmasını üstlendi.

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Pınar’a şöyle seslendi:

“Hürriyet çok önemli bir röportaj yaptı. Pınar dehşeti anlattıktan sonra bir şey söylüyor. ‘Ne zaman ki (emniyette) Baro’nun avukatlarını gördüm, mutluluktan havalara uçtum. Sağ olsunlar onlar yardım etti’ diyor. Gurur duyduk. Avukatlık bu. Vatandaşın hakkını, hukukunu biz ararız. Avukatlığın itibarı çok yüksek. O kızımıza sesleniyorum, korkmasın, seni başkan ve yönetim kurulu olarak bizzat duruşmalara girip savunacağız, kurumsal olarak arkandayız.”    

 

Paketin yüzde 80’i anayasaya aykırı

 

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi’nin yüzde 80’inin anayasaya aykırı olduğunu belirtti. Kocasakal’ın eleştirileri şöyle:

"Özel okullarda farklı dil ve lehçede eğitim, deniyor. Bir ülkeyi bir arada tutan en önemli harçlardan bir tanesi dil birliğidir. Fransa niye bu kadar diline sahip çıkıyor? Köy isimlerinin değiştirilmesine mi kaldı demokrasi? Üstelik bunun sonu yok ki. Niye İstanbul Konstantinapolis değil, İzmir Smyrna değil? Oralara kadar gider. Kişisel verilerin yasal güvenceyle korunması deniyor, halk kandırılıyor. Bu zaten, TC’nin 135’inci maddesinde 2005’ten bu yana var. Yardım toplamada kısıtlamaların kaldırılması da tarikatlara kaynak sağlama operasyonu, THK’yı da bitirme olayı. Siyasi partilere üyelikteki engeller kaldırılıyor. Çok tehlikeli bir şey. Parti üyesi savcı, hâkim, polis, asker olacak. Filanca parti üyesi hakim, savcı nasıl tarafsız olacak? Nazileri herkes iyi incelesin. Bunun adına ‘Parti devleti’ denir. Partizanlığı yasallaştırıyor. Kamu yönetiminde eşitlik ve tarafsızlık ilkesi esastır. Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda Anayasa’nın değiştirilemez 3’üncü maddesine aykırı. Hiçbir şekilde yapamazlar. Dini ibadetlerin engellenmesini suç haline getiriyorlarmış, zaten var. Klavyelere özgürlük. Size bir klavye gösteriyorum, var zaten w,x q. Harf Kanunu, Devrim Kanunları arasında, nasıl yapacaksınız? O da değiştirilemez hükümlerden biri. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 12 Eylül’ün en önemli artıklarından bir tanesi. Şimdi bunu daha geriye götürüyorsunuz. Kamuda türban, mayınlı alan. Başbakan diyor ki, ‘Evrensel hak ve hukuk metinleri bizim referansımızdır.’ Referans alın o zaman. AİHM’nin Lucia Dahlap’ın İsviçre’de başörtüsüyle öğretmenlik yapmak isteğiyle ilgili kararına bakın. ‘Öğretmen başörtüsü takamaz, çünkü herkese eşit mesafede olmak zorundadır. Kamusal barışı bozar, çocukları etkiler’ diyor. Bu özgürlük sorunu değil, bir çarpıtma. Kamusal alan İstiklal Caddesi, sinema, parklar, restoranlardır. Mahkeme salonları, karakollar, devlet daireleri resmi alandır. Resmi alan bazı kişilerin dini inanışlarına göre düzenlenemez. Musevi vatandaş kipa takıp gelemez mesela."