Cumhuriyet Yazarı Tayfun Atay, Atatürk'e hakaret edip, tutuklanan Safiye İnci olayı ve Beren Saat'in sosyal medyada bikinili fotoğrafını paylaşmasının ardından fotoğrafının altına “Müslüman mısın?” yazılmasını köşesine taşıdı. Atay söz konusu olaylar için “iki Türkiye" benzetmesinde bulunurken, Beren Saat'in "Müslüman olarak doğdum. Laik ve bağımsız bir kadınım. Tanıştığımıza memnun oldum” cevabına yönelik "Bu durumda siz hangi “Müslüman”ı tercih edersiniz?" sorusunu sordu. Tayfun Atay inancın kullanılmasını eleştirdiği yazısında, "Anlaşılıyor ki dinin de dinsizliğin de, Müslümanlığın da münafıklığın da işareti ne başörtüsü, ne bikini…" dedi.
Tayfun Atay'ın Cumhuriyet Gazetesi'nde "Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık" adıyla yer alan köşe yazısı şöyle: "Memlekette herkes Anıtkabir’e gidip oradan “canlı yayın”la Atatürk’e hakaretlerini sosyal medyada paylaşıma açan Safiye’yi konuşurken bir diğer sosyal medya paylaşımı tam da nasıl birbiriyle 180 derece zıtlık içinde “iki Türkiye”de yaşadığımızın resmi olacak şekilde karşımıza çıktı.
Beren Saat, eşi Kenan Doğulu ile Datça’da tatilde. Öyle Maldivler’e falan gitmemişler. Oralara rağbet artık bizim dindar-muhafazakâr zenginlerden oluyor. Malûm, “Jet Fadıl”ın da (Akgündüz) bu “Müslüman burjuvazi”ye yönelik ultra lüks haremselamlık tatil imkânı sunan bir Caprice Gold projesi vardı Maldivler’de, 250 özel (mahrem) plajlı bir “ada-otel”de... Tesise ad olarak da “Ebu Eyyüb El Ensari House” uygun bulunmuştu: “Hz. Eyyub El Ensari nasıl ki ‘Kötüden İyiye Geçiş’ anlamına gelen ‘Hicret’ günü, Peygamber EfendimizSAV’ı Medine’deki evinde misafir ettiyse, tüm dünya Müslümanlarını Caprice Gold Maldivler’deki Ebu Eyyub El Ensari’nin Evi’nde misafir olmaya davetediyoruz.”
“Jet”imiz böyle dedi ve “Müslüman”lardan “Müslümanlık” adına 25 milyon 431 bin lira toplayıp bırakın otel inşaatını bir şantiye bile kurmadı! Her zamanki gibi milleti dolandırıp hapsi boyladı.
Düzenbaz “Müslüman” Fadıl’dan küfürbaz “Müslüman” Safiye’ye kurulabilecek bir köprü var mı, var.
Adı “dinbaz siyaset” bu köprünün…
***
Beren Saat ise bu memlekette “Hatırla Sevgili” ile başlayan dizi-oyunculuk kariyerinde “Aşk-ı Memnu”da Bihter, “Fatmagül’ün Suçu Ne?”de Fatmagül karakterleri ile unutulmazlaşıp zirveyi görmüş bir isim… Eşi Kenan Doğulu, müzik kariyerinde artık olgunluk, hatta “ustalık” dönemini yaşayan, ama her daim “genç” kalabilen bir değer…
Türkiye adına ferahlık nişanesi bir çift onlar…
Datça’da tatildeler ve yılın yorgunluğunu atmaya çalışıyorlar.
Beren, Datça tatilinden bikinili bir fotoğrafını sosyal medya hesabına koyuyor. Hemen, hem de İngilizce bir homurtu düşüyor resmin altına not olarak:
“Müslüman mısın?”
***
Bu soruyla bu memlekette Türkiye’nin “bir kısım”, ama elbette hiç de azımsanmayacak bir kısım yurttaşlarının hiç karşılaşmamışlığı var mıdır?..
Yoktur.
Ramazan’da oruç tutmayıp bir şeyler yeme “gaflet”inde mi bulundunuz? Yanınıza yaklaşmıştır birileri, asık ve tehditkâr bir suratla: “Müslüman mısın?!”
Mini etek ya da şortla otobüse mi bindiniz?.. Sataşmıştır tacizci- meşrep biri hemen: “Müslüman mısın?!”
Konuştuğunuz çocukla ele ele yürüyüp, sahil yolunda bir bankta sarmaş dolaş oturup üstüne üstlük bir de öpüştünüz mü?.. Linçe meyyal bir ruh hali ile yaklaşıp dişlerini göstere göstere hönkürecektir birileri: “Müslüman mısın?!”
İçi-dışı bir bu kişilik ve yaşam tercihi dışavurumları karşısında, dışı ne kadar “sofu” olsa da içinin ne idüğü belirsiz birileri çıkar ve kaba-saba, cemaatçi, bağnaz bir ahlâk bekçisi oluverirler karşınızda. Din adına, İslâm adına, Müslümanlık adına…
Zordur bunlarla baş etmek. İşin içine inancı, kutsalı, maneviyatı kattıkları için…
***
Ama işte bir parça sakinlik, olgunluk ve en önemlisi “medenilik”le hem bu hasta ruhlu varlıkları nötralize etmek, hem de Müslümanlığı bunların elinden alıp dinin namusunu kurtarmak mümkündür.
Beren tam da bunu yapmış ve bikinili fotoğrafının altına
“Müslüman mısın” yazan dinbaza şiir gibi cevap vermiş: “Müslüman olarak doğdum. Laik ve bağımsız bir kadınım. Tanıştığımıza memnun oldum.”
Hep söylüyorum, gün gelecek toplumun neşesini yok edip, melezliğini parçalayıp geleceğini karartan ve tüm bunları din diye diye yapan irili-ufaklı, resmi-sivil, saraylı-alaylı dinbazların dine verdikleri zararı da memleketin laik yurttaşları onaracak.
Dikkat edin Beren’in sözüne: Müslüman olarak doğdum, laik ve bağımsız bir kadın oldum diyor. Yani Müslümanlığın üzerine laikliği ve bağımsız bir kadın- birey-yurttaş olmayı eklediğini söylüyor.
***
Bu durumda siz hangi “Müslüman”ı tercih edersiniz?
Bu ülkenin varlık bulmasındaki öncü ve belirleyici vasfı, buna bağlı önem ve değeri ortada bir tarihsel şahsiyetin kabrine gidip arkasından hakaretler yağdıran; sonrasında da baltayı taşa vurduğunu anlayıp “Bunları bir arkadaşıma inat olsun diye çekip sadece ona yollamıştım” diye kıvıran tesettürlü Safiye’yi mi?..
Yoksa bireysel yaşam tercihini cesaretle, özgürce, yüreklice kamuoyuyla paylaştığı için hadsizce “din adına” sorgulanan, ama bu tavra sakince, medenice, nazikçe ve hiç kıvırmadan cevap veren bikinili Beren’i mi?..
Anlaşılıyor ki dinin de dinsizliğin de, Müslümanlığın da münafıklığın da işareti ne başörtüsü, ne bikini…
Din eğer “güzel ahlâk”sa ne bikiniye ne de tesettüre, ama sadece ve sadece kalbe bakacaksınız!.."