Gündem

"Tarihimizin belki de en korkunç, en tehlikeli koalisyonu kuruldu; AKP, ulusalcılar ve Ergenekon birleşti"

Ahmet Altan: Algı operasyonlarının hedefi kim gözükürse gözüksün aslında hepimiz hedefiz

24 Mayıs 2016 02:39

* Ahmet Altan

Korkunç ittifak

Sahtekârlık mermisiyle dürüstlüğü vuracak tetikçi daha doğmadı bu dünyada...

Tarihimizin belki de en korkunç, en tehlikeli koalisyonu kuruldu.

AKP, ulusalcılar ve Ergenekon birleşti.

Daha sonra birbirlerini öldürecekler ama şimdi birlikte
Türkiye’yi, Türkiye’nin geleceğini, Türkiye’nin insanlarını öldürecekler.

Şiddetin bugüne dek görmediğimiz çeşitli biçimlerini yaşayacağız.

Çok yakında AKP milislerini de göreceksiniz.

Daha biraz önce, “Cerattepe Cengiz Holding’in özel güvenliği silah taşıyacak” haberini okudum.

“Silah taşıyan özel güvenlikçiler” artacak.

Saldırılar, suikastler, cinayetler artacak.

Güneydoğu’da bomba, Batı’nın sokaklarında tabanca sesleri artacak.

Üstelik bu şiddeti destekleyen yasalar çıkartacaklar, cinayetlerini de yasalaştıracaklar.

Çok yakında olacak bunlar.

Bu dehşet üçlüsü, sahip oldukları büyük iktidara rağmen henüz istedikleri güvenceye kavuşamadılar, sistemlerini tam yerleştiremediler.

Yerleştirmelerine çok az kaldı ama hâlâ kendilerini bir şekilde tehdit altında hissediyorlar.

En büyük korkuları muhalefetin “demokrasi” etrafında birleşmesi, bir “demokrasi cephesi” oluşturması.

Buzların içinde donarak ölen birinin uykuya dalması gibi sessizleşerek ölümü bekleyen Türkiye’yi “şoke” ederek uyandıracak tek yol, muhalefetin birleşmesi, CHP ile HDP’nin yan yana gelmesi olur.

Bu üçlü de en çok bundan korkuyor.

O yüzden “algı operasyonlarının” birinci hedefi CHP kitlesi… Kemalistliği “çağdaşlık” olarak gören ama bu çağdaşlığın “demokrasiyi” de kapsadığını kavrayamayan Kemalistlerin, hayatın ve Erdoğan’ın zorlamasıyla demokrasiyi sahiplenmesi ihtimali onların ödünü patlatıyor.

Bu yüzden bugün, algı operasyonları için “yeni ittifakın” en önemli silahı Hürriyet Gazetesi ve CNNTürk.

Cumhuriyet’i ellerinden kaçırdılar, bir yandan “ulusalcılar” vasıtasıyla onu geri almaya çalışıyorlar ama bir yandan bunun zor olduğunu da görüyorlar.

O yüzden Doğan medyasına abanıyorlar.

Birkaç hedef üzerinden yürüyorlar.

Birincisi, “Ergenekon’un bugün AKP ile anlaştığını gözlerden saklamak.” 

AKP ile Ergenekon’un karşı karşıya olduğu eski günlerin aynen devam ettiğine, Ergenekon’u savunmanın “AKP’ye muhalefet” anlamına geldiğine Kemalistleri inandırmak.

Buna inanan Kemalistlerin, “AKP’nin muhalifi” sandığı

Ergenekon’a sahip çıkarak aslında bugün AKP’ye hizmet ettiğini görmesini önlemek.

“Ergenekon yoktu, Ergenekon var diyerek büyük haksızlıklar yaptılar” kampanyasının temel hedefi bu: Kemalistleri, “yeni ittifakın” destekçileri arasına almak.

İkinci hedef de, demokrasiyle ve demokratlarla kurulabilecek bir ittifakı, yalanlarla oluşturulan “duygusal” bombardımanla daha baştan berhavâ etmek.

Bugün birçok demokrat benimle aynı fikirde olmasa da ben “ulusalcılaşmamış”, “ırkçılaşmamış” Kemalistlerin bu yeni mücadelede çok değerli olduklarını düşünüyorum.

Doğan medyasının neredeyse çılgınlığa varan kampanyası da, onların da en çok Kemalistlerin demokratlaşmasından korktuklarını gösteriyor bence.

“Ergenekon yoktu” kampanyasının üçüncü hedefi de, “kötü cin” olarak hayatımıza yerleşen “paralelcilerin” her kötülüğün sebebi olduğuna, Ergenekon ve Balyoz gibi 17-25 Aralık’ı da “paralelcilerin” uydurduğuna Kemalistleri inandırıp, “AKP karşıtı” muhafazakârlarla CHP’nin ilişki kurmasını önlemek.

Bunların yanı sıra, Kürtleri “kötülüklerin anası” gibi gösteren, HDP’yi PKK’nın organik bir parçası halinde sunan, sürekli HDP’yi eleştiren, Kürt şehirlerindeki korkunç kıyımları saklayıp “şehit” haberleri üzerinden duygusal bir düşmanlık iklimi yaratan yayınları da CHP ile HDP arasındaki köprüleri kurulmadan parçalıyor.

Muhaliflerin bir araya gelmesini engelliyor.

Bu açıdan baktığınızda, Doğan medyasında aniden patlak veren “Ergenekon’da ne haksızlıklar oldu, Ergenekon aslında hiç yoktu, her şeyi uydurdular, yargılansınlar” kampanyasının çok öldürücü bir amacı olduğunu görebilirsiniz.

Ergenekon dosyaları içinde ne kadar çok “faili meçhul” dosyası olduğunu saklamaların amacı da, yeni “faili meçhullerin” yolunu tıkayacak soruların sorulmasını önlemek.

Şimdiye kadar benim hakkımda çok algı operasyonu yaptılar, televizyonlarda ağzı köpürerek yalanlar söyleyen adamları çok gördüm, rezilce yazılar yazan adamların yazılarını okudum, sesimi çıkarmadım, benim hakkımda söylenenlere çok aldırmam aslını isterseniz, onun için de cevap vermedim bugüne dek.

Ama Ahmet Hakan’ın ve Doğan grubunun bu son saldırısı, “ben’’i aşan bir saldırı, hedef benmişim gibi görünüyor ama asıl hedefleri “yeni ittifak’’ı, Ergenekon’un “yeni görevleri’’ni gözlerden saklamak.

Onun için Ahmet Hakan’ın yaptığı “algı operasyonu’’nu belgelerle ortaya koyup, sahtekârlık üzerine yerleştirilmiş bu çok tehlikeli oyunu herkese anlatmaya çalıştım.

Nasıl bir algı operasyonuyla karşı karşıya olduğumuzu da “belgeler” kanıtlarıyla gösterdi. 

Ahmet Hakan şu anda başına ne geldiğinin farkında değil…

Virajı alamayarak son sürat duvara vurduğu arabadan çıkartılmış biri gibi kaldırıma oturmuş, bazen ağlayıp, bazen gülerek, anlaşılmaz bir şeyler mırıldanıyor… Kazanın şokunu yaşıyor… Henüz belkemiğinin kırıldığının, hayatı boyunca sakat kalacağının farkında değil.

Memnun muyum bu durumdan?

Hayır değilim.

Keşke, dürüst, güvenilir, saygılı bir adam olmayı yeğleseydi de başına bunlar gelmeseydi, böyle sakatlanmasaydı.

Ne onun ne de bir başkasının bu hâle geldiğini görmek isterim.

Gazetecilik ya da televizyonculuk yapan herhangi birinin başına gelebilecek en büyük felaket geldi başına, taammüden yalan söylediği belgelerle kanıtlandı, güvenilirliği yok oldu.

Ergenekoncuların da çok fazla işine yaramaz bundan sonra.

Bilmiyorum fark ettiniz mi, Ahmet Hakan bana karşı bir algı operasyonu yürütmeye çalışırken zorlanınca yardımına ilk koşanlar “ulusalcılar” oldu.

Boğayla başa çıkamayan beceriksiz matadorun yardımına, saklandıkları tahta perdelerin arkasından çıkıp, boğaya atlarının üzerinden mızraklar savurarak koşan kimliksiz pikadorlar gibi arenaya inip benim Ahmet Hakan’ın yalanlarını ortaya çıkarmama engel olmaya çabaladılar.

Her yalan ortaya çıktığında başka bir yalanla geldiler.

Bu tür saldırıları hep denerler, sadece bana karşı değil, onların iktidar oyununu bozacağından korktukları herkese karşı denerler.

Hep de başarısız olurlar.

Bilmezler ki sahtekârlık mermisiyle dürüstlüğü vuracak tetikçi daha doğmadı bu dünyada… 

“Ergenekon ve Medyadaki Algı Operasyonu” dizisinde sanırım okuyan herkese, ne tür algı operasyonları yaptıklarını, olayları nasıl çarpıttıklarını, gerçekleri nasıl sakladıklarını, nasıl yalan söylediklerini belgelerle göstermeye çalıştım.

Ben yalanlarını ortaya çıkarttıkça “bir de şu vardı” diye geldikleri her konunun cevabı da, belgeleri de var ama aralarından en önemlileri belgeleyerek asıl oyunu, “algı operasyonunu” ortaya çıkartabildiğim kanaatindeyim.

Asıl amaç da buydu.

Şimdi önemli olan soru: 

Hürriyet okurları ve CNNTürk izleyicileri, nasıl bir oyuna getirilmek istendiklerini, nasıl onlara kendi “cellatlarının” sevimli gösterilmeye çalışıldığını, nasıl “yeni ittifakın” gücünü pekiştirmeye yönelik stratejiler uygulandığını bilerek ne yapacaklar?

Bu operasyonun kurbanı olacak mısınız?

Ergenekon’un yeni müttefikinin kim olduğunu unutacak mısınız?

Muhalefeti bölüp hepsini teker teker yeme stratejisinin sonunda herkesi yok etmeyi amaçladığını fark edecek misiniz?
Yaklaşan kanlı cinayetleri önleyebilmek için bütün muhalefetin bir arada durması gerektiği gerçeğini benimseyebilecek misiniz?

Türkiye’yle birlikte hepimiz tehlikedeyiz.

Algı operasyonlarının hedefi kim gözükürse gözüksün aslında hepimiz hedefiz.

Eğer yazdıklarım, bunların anlaşılmasına bir parça yardımcı olduysa, böyle korkunç bir vakitte her şeyi bırakıp zamanımı bu meseleye ayırdığıma değecek.

“Benim zamanımdan daha değerli bir sonuç oldu” diyebileceğim.

__________________________________________________________

Bu yazı P24'te yayımlanmıştır