CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun ‘casusluk’ iddiasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklanmasının ardından başlatılan Adalet Yürüyüşü, İstanbul il sınırına dayandı. 15 Haziran’da, Ankara Güvenpark’tan başlayan yürüyüşün yaklaşık 400 kilometrelik bölümü tamamlandı. Yürüyüşü başından beri götürenlerin bir kısmı ise bundan çok daha fazla yol aldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın danışmanı Emre Caner de bunlardan biri…
Yürüyüşün 22. gününde, basın otobüsünün arkasındaki küçük bölümde yaptığımız sohbette “Biz şu ana kadar 350 kilometre yürüdüysek, Veli Bey 450 km yürümüştür, ben de herhalde 400’e ulaşmışımdır” diyen Caner, kortejin düzeninden sorumlu olan Ağbaba’yla birlikte yürüyüş boyunca bir öne bir arkaya koşturup durdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve ilerisinde de basının bulunduğu kortejin ön bölümünde sık sık karşılaştığımız Emre Caner için yürüyüşün günlük rutini şöyle geçiyor:
“Veli bey bir önde, bir arkada. Kortejin en arkasına koşuyor, sonra koşarak yeniden öne geliyor; ben de peşinden. Onun ayakları çok fena, su topladı, halkın doktoru Ali Şeker müdahale ediyor Allah’tan. Benim de ayaklarım bayağı su toplamıştı, ambulansta hallettik, şu anda daha iyi ama artık topuğuma basamayacakmışım gibi geliyor.
“İleride çocuklarıma anlatırken geri geri yürüdüğümü söyleyeceğim. Bir yandan fotoğraf, bir yandan video çekiyorsun. Veli Bey kortejin en çok koşturanlarından. Ona hem kortej düzenini sağlarken yardımcı oluyorum, hem de sosyal medya paylaşımı yapıyorum. Hepsiyle uğraşıyoruz.”
“Hiç inandırıcı değil çünkü, nasıl yürüyeceğiz ki İstanbul’a”
Yürüyüş bittikten sonra ‘3 hafta ayaklarını dikip oturmak’ istediğini söyleyen Caner, yürüyüş kararını ilk olarak MYK toplantısı için gittiği CHP Genel Merkezi’nde, CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok’tan duymuş:
“Enis Berberoğlu’nun tutuklandığı gün, Veli Bey’le birlikte Genel Merkez’e geçmiştim zaten toplantı için. MYK çıkışında aşağıya indim, yukarı çıkarken asansörde Zeynep Hanım'la karşılaştım. ‘Tarihi bir karar çıktı mı’ dedim; ‘İstanbul’a yürüyeceğiz’ dedi, güldüm. ‘Yok canım falan’ dedim. Zeynep Hanım'ın surat ifadesi hiç değişmedi, ‘Ciddi diyorum’ dedi. ‘Ya yok canım, yapmayın’ diye ısrar ettim. Hiç inandırıcı bir şey değil çünkü nasıl yürüyeceğiz İstanbul’a. Asansörden indi, ‘Gerçekten yürüyeceğiz Emre’ dedi. Öyle öğrendim yürüyüşü. Sonra yukarı Veli Bey’in yanına çıkınca olayın ciddiyetini anladım. Oturmuşlar, nasıl yürürüz diye harita çizilmeye başlamış, nerede konaklayacağız, kaç günde yürüyeceğiz diye hesap yapıyorlar.”
“Daha önce hiç Ankara’dan İstanbul’a yürümedim ki, ben de bilmiyorum ne yapılacağını”
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olmasından 6 ay sonra danışman olarak Ağbaba’yla birlikte çalışmaya başlayan ve 2.5 senedir bu görevi yürüten Caner'in şaşkınlığı, kararın kesin olduğunu idrak etmesinin ardından da devam etmiş:
“Yürüyüş kararını önceki gece genel merkezde öğrendiğim için hiç değilse 6 saatlik bir program yapma imkânım oldu. Anneme gittim eve, dedim ki, ‘Anne biz İstanbul'a yürüyeceğiz’. O da inanamadı: Ne yapacağız? İstanbul’a yürüyeceğiz. Daha önce hiç yapmadım ki, ben de bilmiyorum.
“Ayakkabı markası Burhan Kuzu’ya teşekkür ediyordur”
Spor ayakkabı ayarladık, tişört falan aldık yanımıza ama nasıl yapacağız hiçbir fikrim yoktu. Çıktık yola, o gün tabii hiç gerçekten yürüyeceğimize kani kimse. Takım elbise, kösele ayakkabıyla yürüyenler oldu. 20 kilometre civarı yürüdük sanırım, Meclis’ten geldikleri için daha fazla yürüyen arkadaşlar da var, hem de o kıyafetlerle.”
İlk gün evdeki spor ayakkabılarıyla yürüyüşe katıldığını, ancak AKP İstanbul Milletvekili ve anayasa profesörü Burhan Kuzu’nun Kılıçdaroğlu’nun ayakkabılarıyla ilgili olarak attığı tweetten sonra CHP liderinin ayakkabı seçimden haberdar olduğunu kaydeden Emre Caner, aynı markayı Meclis’te takım elbisenin altına bile giymeye kararlı, o kadar rahat etmiş: O deyince öğrendim, marka Burhan Kuzu’ya şükrediyordur…
“Tanışmayanlar tanıştı, arası bozuk olanlar kırgınlıkları halletti”
Yürüyüşün çok keyifli geçtiğini ve hem CHP içinde hem de dışarıda birçok ilişkinin Ankara-İstanbul seyahati sırasında yeniden şekillendiğini belirten Caner'e göre 18 yaşına girdiği ilk gün üyesi olduğu parti uzun zamandır toplumda yarattığı ‘Harekete geçin’ beklentisini de ziyadesiyle karşılamış:
“CHP’den çok büyük bir beklenti vardı şimdiye kadar: Harekete geçin, harekete geçin, harekete geçin diye. Kimse İstanbul’a yürüyeceğimizi düşünmezdi herhalde. Beklentileri ziyadesiyle karşıladığımızı düşünüyorum. Hem parti içinde herkesin ilişkileri daha da sıkılaştı; tanışmayanlar tanıştı yolda, arası bozuk olanlar aralarını düzeltti, parti içinde birlik oluştu.
Çok insanla tanıştım yolda, hem partililerle hem de olmayanlarla. Vekillerle yürüyüşe katılanlar aynı karavana için sıraya girdiler, yemeklerini paylaştılar, aynı masada türkü söylediler. Hep denir ya ‘CHP halka inmiyor’ diye, -zaten öyle bir şey yok da, burada çok güzel bir ortam oluştu, herkes bir arada hareket etti.”
Yanlış alarm: Ağbaba kalp krizi mi geçiriyor?
Geride bırakılan 22 günde hem yürüyüşün politik mesajından hem de kamp alanları başta olmak üzere ilerlemenin getirdiği paylaşımla kurulan yakınlıktan zevk alan Caner'in başına sonu tatlıya bağlansa da ‘korkutucu’ olaylar da gelmiş:
“Eski Malatya İl Başkanı vefat etmişti. Veli Bey sadece bir günlüğüne, cenaze için sabah bindi uçağa, akşam yürüyüşe yeniden yetişti. Geldi akşam, uçağa bindiğinden beri kolunda karıncalanma varmış, hafiften göğsü sıkışıyormuş. Bir ambulansa gideyim de bakalım, dedi. Girmiş ambulansa, bir bakmışlar kalp krizi geçiriyorsunuz demişler. Hemen oksijene bağlamışlar. Bu arada da Veli Bey, ‘Yav durun ne kalp krizi, benim bir şeyim yok, nereye götürüyorsunuz’ diye bağırıyor. Orada da karavanın şoförü var, kapıyı falan kapatınca hemen Özgür (Özel) Bey'e koşmuş. O da tabii hemen, ‘Eyvah, arkadaşım ölüyor’ diye ambulansa koşmuş. Ben de haberi alınca koştum, ayağımızda terliklerle gidiyoruz. Bindik arabalara, gidiyoruz hastaneye. Hastanede bir telaş tabii; milletvekili geldi, milletvekili geldi. EKG çekildi, tertemiz çıktı, hiçbir şeyi yok. Kan tahlili de yaptılar tabii, 2 saat bekledik, gecenin bir yarısı oldu; tertemiz, hiçbir şeyi yok, turp gibi… Ambulansta ölçümleri yanlış yapmışlar.”
“Devam ediyoruz derlerse tabii ki yürürüz ama biraz ara versek iyi olur…”
Yürüyüşün pazar günü Maltepe’de son bulmasının ardından özellikle kamp alanındaki sohbetleri özleyeceğini söyleyen Emre Caner'in bir daha aynı rotayı yürümek konusunda ‘yorgunluk’ kaynaklı çekinceleri olsa da, devam edileceğini söylese ‘tabii ki’ yürüyeceğini ekliyor, ufak bir notla: Takadim kalmadı. Devam ediyoruz derlerse tabii ki yürürüz ama biraz ara versek iyi olur…
İletişim fakültesinden mezun olduktan sonra mevcut medyada çalışma olanaklarının kısıtlı olduğunu görmesinin ardından danışmanlığa yönelen ve gençliğinden bu yana CHP çalışmasının içinden gelen 25 yaşındaki Caner'in, yürüyüşün en zorlu etaplarından biri olarak görülen Bolu Dağı’yla ilgili korkuları ise çoğunlukla boşa çıkmış, rakımı yüksek bölgedeki soğuğun ardından yaptığı hazırlık ise boşa gitmiş:
“Bolu Dağı deyince aslında ben daha büyük yokuşlar bekliyordum. İniş daha zordu çıkışa göre, kaval kemiklerimiz ağrıdı inerken. Yokuş yukarı daha iyi. Buradaki yokuşlar daha fena. Bolu Dağı deyince benim gözümde korkunç yokuşlar beliriyordu. ‘Dağa tırmanacağız, ne yapacağız’ diye kara kara düşünüyorduk ama o kadar zor olmadı.
Yürüyüşte bir de mevsimi yaşadık. Yağmur yağdı, sırılsıklam olduk; güneş çıktı, ayakkabılarımızın tabanı asfalta yapıştı; yeni almıştık bir de ayakkabıları, o kadar para verdik. Soğukta yürüdük, sıcakta yürüdük. Çamlıdere çıkışında ne kadar soğuktu hava, annem gelecekti o gün belediye otobüsleriyle; ona palto getirttim, sonra sıcaklık 40 derece olunca kaldı karavanda, hiç giymedim.”
“Kazanım bence ikinci günün sabahında elde edildi, devam etmemiz hedefe varmak demekti”
Adalet Yürüyüşü’nün kazanımlarıyla ilgili sürekli olarak ‘hedefe varacak mı’ gibi sorular sorulduğunu belirten genç danışmanın bu konudaki cevabı da hazır: “Kazanım bence oldu, hem de ikinci günün sabahında. İlk gün yürüdük, ikinci günü sabahı kalkıp devam etmemiz bence zaten bu yüüyüşün hedefine varması demekti. Çok ciddi ve büyük bir karar alındı, tarihe geçmiyoruz biz, tarih yazıyoruz. İkinci gün devam edilmesi, o kararlılık, hedefe ulaştırdı bizi.”
“Maltepe’de Türk siyasi tarihinin en büyük buluşmasını bekliyorum” diyen Caner'e göre pazar günkü Adalet Buluşması ‘şampiyonluk’ maçı gibi olacak: ”Orada verilecek mesaj tüm dünyada yankılanacak. Tarihi yazdığımız yürüyüşün son noktasını, defterin kapağındaki son noktayı koyacak genel başkan. Milyonlar olduğumuz zaman adaletin haykırılacağı o noktada kitlenin cesareti, katılımı ve kararlılığı belirleyecek.”
Bir Japon atasözünün dediği gibi, “Yanınızda iyi bir arkadaşınız varsa hiçbir yol uzun değildir…”
Adalet Yürüyüşü devam ediyor…