T24- Yurt Partisi Lideri ve Hizbulluah'ın deşifre edildiği dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, örgüt üyelerinin tahliyeleri ardından Türkiye'de durmayacaklarını, ya İran'a kaçacaklarını ya da yeraltına geçip örgüt faaliyetiini canlandıracaklarını söyledi.
Murat Yetkin'in Radikal gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazısı (7 Aralık 2011) şöyle:
'Hizbullah sanıkları İran'a kaçabilir ya da...'
Şu ana kadar silah bırakmış görünüyorlardı” diye söze başlayan kaynak isminin gizli tutulmasını istedi ama güvenlik siteminin en üst yetkililerinden birisi olduğunu söyleyebilirim. Sorduğum soru, son tahliyelerin Hizbullah örgütünün canlanması bakımından Türkiye’deki özellikle de Hizbullah’ın etkili olduğu Doğu ve Güneydoğu’daki güvenlik riskini arttırıp arttırmadığı idi.
Sorunun gerekçesi şuydu: Hükümet istediği kadar geciken yargılamalar nedeniyle yargıyı suçlasın, yargı istediği kadar hükümeti çare değil mazeret üretmekle suçlasın sonuç değişmiyordu. Türkiye’de şimdiye dek görülmüş en acımasız örgütlerden birinin en acımasız suçları işlemekle yargılanan elemanları serbest kalmıştı. Bu gerçeği ne hükümet adına konuşanlar, ne yargı adına konuşanlar değiştirebiliyor ne yazık ki? Dolayısıyla sorumuz şu: Tarafların sorumluluğu birbirine atıp sahiplenmediği bu gafletin sonucunda Türkiye’de güvenlik riski arttı mı, artmadı mı?
‘Güvenlik riski arttı’
Devlet adına konuşmaya yetkili kaynağım, işte bu soruya yanıt vermedi. Anlaşılabilir bir durumdu, çünkü “Güvenlik riski arttı” dese de bunun hükümet adına getireceği sorumlulukları peşinen kabul etmiş olacaktı. “Artmadı” dese, kısa sürede yanılması ihtimali vardı; daha mürekkep kurumadan kanlı bir eylem haberi gelebilirdi. Bunun yerine, soruma yanıt olarak güvenlik odaklı bir tahlil yaptı. Aktarıyorum:
“Son sekiz yıldır gelen istihbarat raporları, Hizbullah örgütünün on yıl önceki operasyonlar ardından silahı bıraktığı yönünde. Bunun yerine halk içinde kitapçılar, kurslar, tedavi merkezleri ve saire etrafında örgütlenmeyle taraftar toplamaya çalışıyorlar. Bizim elimizdeki son bilgilere göre, şu anda Türkiye’de silahlı eylem yapma çizgisi, niyeti ve kapasitesi olan başlıca dört yasadışı örgüt var. Bunlar, sağ örgüt olarak El Kaide, sol örgüt olarak DHKP-C, TKP-ML, etnik örgüt olarak da PKK. Hizbullah şu ana kadar silah bırakmış görünüyor.”
Peki, bundan sonra ne olur? Kaynağım, “İnşallah yeniden başlamazlar” diye yanıtladı ve ekledi: “Devletin tedbirleri var, mesela bu şahıslar her gün imza atacak, kontrol altında olacak.”
“Allah aşkına” dedim, “Diyelim mahkeme bir şahsı iki defa müebbet hapse mahkûm etti. Örgütün silahlı biriminde yer almış bu şahıs “Madem öyle, gireyim ömür boyu yatayım” diye Diyarbakır ya da Batman savcılığına gelip teslim mi olacak sizce?” diye üsteledim. “Şimdiden tahminde bulunmamak en iyisi” dedi.
Tahminde bulunmak için on yıl önceki o Hizbullah operasyonlarını İçişleri Bakanı sıfatıyla yöneten polis kökenli siyasetçi, Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan’ı aradım.
Tantan şunları söyledi:
“Tahliyelerin Hizbullah örgütünün moralini yükselteceği kesin. Bu şahıslar örgütün cinayetleri için emir veren, uygulayan kişiler; bu nedenle yargılanıyor. Bu şahısların Türkiye’de kalacağını sanmıyorum. İran’a kaçabilirler ya da yeraltına geçip örgüt faaliyetini canlandırabilirler. Hizbullah’a bağlı aşağı yukarı on kadar internet sitesi ve bazı dernekler var.
Tahliyeler aynı zamanda namuslu vatandaşın adalete, devlete, siyasete güvenini daha da sarsacağı için de örgüte güç verir. En büyük hassasiyet Doğu ve Güneydoğu’da olacaktır. Hizbullah’ın yükselen morali ile bölgede PKK, Hizbullah ve Fethullah Gülen hareketi üçgenindeki rekabet, bunların faaliyetinin devlet faaliyetinin yerini almasını amaçlayacaktır. Hükümet, bu işin telafisi için derhal adım atıp yargıyı hızlandıracak yasal düzenlemeleri yapmak zorunda. Aksi halde sorumluluk altında kalır.”
Umuyoruz...
Yetkili kaynağın Hizbullah’ın siyasi faaliyeti için “İnşallah yeniden başlamaz” demesi, Tantan’ın “İran’a kaçabilirler” demesi ile yargı kaynaklarının Radikal muhabiri Mesut Hasan Benli’ye “İnşallah kaçmazlar” demesi birbirini maalesef tamamlayan gelişmeler. Daha da vahimi, güvenlikten sorumlu kaynağımın varsayımının aksine, henüz yerel yetkililere, tahliye edilen şahısların günlük takibiyle ilgili talimatın, en azından dün akşam itibariyle henüz ulaştırılmamış olması.
Türkçesi şu: Hükümet ve yargının yıllara yayılan zıtlaşması sonucunda yargılanmaları bitmeden tahliye edilen cinayet sanıkları aramızda ve bunların “İnşallah” yeniden silahlı eyleme başvurmayacağını ve “İnşallah kaçmayacağını” umuyoruz. Bu noktadayız.