16 Temmuz 2012 11:24
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 yılında ilk kez halkoyuyla yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin olarak, “Halkımız cumhurbaşkanı olacak kişinin niteliklerine, geçmişine, yabancı dil bilip bilmediğine bakacak. Promptera bakmadan konuşabilecek, iyi eğitilmiş birisinin cumhurbaşkanı olması lazım. 21. Yüzyıl’ın Türkiye’sine bir kadın cumhurbaşkanı niye yakışmasın” dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına uygun olmadığını belirterek, “Toplumu ayrıştıran bir insan nasıl cumhurbaşkanı olacak?” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, CHP’nin 34. Olağan Kurultayı öncesi Milliyet ekibini CHP Genel Merkezi’nde ağırladı. Türkiye gündemine ve CHP’ye yönelik mesajlar veren Kılıçdaroğlu, Meriç Tafolar'a şunları kaydetti:
2014’te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday belirleme çalışmalarını nasıl yapacaksınız?
Kamuoyu yoklamasına gerek yok orada. Çünkü propaganda şansı yok. ‘Ben daha iyi rektör atarım’ mı diyecek? Halkımız cumhurbaşkanı olacak kişinin niteliklerine, geçmişine, yabancı dil bilip bilmediğine bakacak. Yabancılarla karşılaştığı zaman onun altında ezilmeyecek, ona güven verecek, promptera bakmadan konuşabilecek, düşüncesini açıklayabilecek, iyi eğitilmiş birisinin cumhurbaşkanı olması lazım. Bir kadın olabilir, erkek de olabilir. 21. yüzyılın Türkiye’sine bir kadın cumhurbaşkanı niye yakışmasın? Hiç kimsenin aklına gelir miydi muhafazakar bir partinin başına bir kadının genel başkan olacağı. Sayın Tansu Çiller sağ bir partinin başına genel başkan olarak geldi, bu ülkede başbakanlık yaptı.
Ak Parti, HAS Parti’ye bir teklif götürdü. Teklifin 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olduğu belirtiliyor ve Erdoğan’ın ilk turda seçimi kazanmasına yönelik bir adım olarak değerlendiriliyor. Nasıl görüyorsunuz? Siz sol partiler için adım atacak mısınız?
Sadece solda değil, çağdaşlık bağlamında, çağdaş uygarlığa ulaşma hedefinde bütün demokrat, aydın kitlelerin tümünün CHP çatısı altında yer alması gerektiğine inanıyoruz. Bizim solumuzda da, merkez sağımızda olanlar için geçerli bu teklif. Ben cumhurbaşkanlığı için Başbakan’ın paçaları erken sıvadığına inanıyorum. Kendisiyle barışık olmayan, eleştiri yapanlara tahammülü olmayan, onları aşağılayan, insani ilişkilerinde son derece kırıcı olan, cumhurbaşkanlığı gibi diplomatik bir dilin ve geleneğin olması gereken bir makamı Erdoğan yürütemez, o ağırlığı götüremez. Herhalde herkes biliyor Cumhurbaşkanlığı’na uygun birisi değil. Cumhurbaşkanlığı farklı bir yer. Orada siz Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edeceksiniz. Toplumu ayrıştıran bir insan nasıl cumhurbaşkanı olacak? Çünkü arabasında Türkiye Cumhuriyeti’nin forsunu taşıyor. Siz toplumu bölen, ayrıştıran bir kişiyi Cumuhrbaşkanlığı koltuğuna nasıl oturtacaksınız? Böyle giderse çatışmalar çıkacak. Diyarbakır’ın halini görüyorsunuz. Kavgalar, dövüşler, biber gazları, Türkiye böyle yönetilmez...
Kurultaydan sonra yeni bir program yazılacak. Bir zihin jimnastiği yapılıyor herhalde.
CHP’nin evrensel sosyal demokrasiye katkı yapacağına inanıyoruz. Bizim ülkemizin koşulları Almanya, İngiltere, kuzey ülkelerinin koşullarına benzemiyor. Gelir dağılımında ciddi dengesizlikler var. Kendi ülkemizin koşulları içerisinde sosyal demokrasiyi geliştirip daha sağlıklı bir zemine oturtabiliriz. Şu anda Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey özgürlük ve demokrasi. Bizim ülkemizde demokrasi var mı? Hayır. Tüm organlar adeta yürütme organının elinde. CHP bugüne kadar Türkiye’deki en büyük değişim ve dönüşümlere imza atan bir partidir. 4. büyük devrime de imza atmak gerekiyor. Bu, özgürlük ve demokrasi. 4. büyük devrime imza atarsa gerçek anlamda kalkınırız. Demokrasi, insan hakları, özgürlük bağlamında her sorun aşılabilir.
İstanbul için halka soracağız
Yerel seçimler yaklaşıyor. Nasıl bir hedefiniz olacak?
Birinci hedefimiz daha fazla belediye başkanlığını kazanmak. Kazandığımız belediye başkanlarının devam etmesini sağlamak. Yeni belediye başkanlıkları almak. İstanbul bizim için çok önemli. Kazandığımız ilçe sayısı 4’tü, 12’ye çıkardık. Yerel yönetimler stratejimizi belirledik.
İstanbul’u kazanabilecek misiniz?
Neden olmasın? Bu soruyu İstanbulluların düşünmesi lazım. İstanbul’u son 20-25 yıldır kim yönetiyor? Eğer, ‘biz hala 5 saat arabada kalmaya razıyız’ diyorlarsa oylarını AKP’ye versinler. Bu rezilliği bizim aşmamız gerekiyor. İstanbul 3 büyük imparatorluğa başkentlik yapmıştır. ‘İstanbul’a Paris’ten daha fazla turistin gelmesi gerekiyor’ diyorlarsa aders CHP’dir.
Bu kurultayın ardından 2014 yılında yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2015 yılında genel seçimler yapılacak. Partinizin oyunu artırması gerekiyor. Eski Genel Başkan Deniz Baykal, “lider seçim kazanmalı” diyor. Bu kurultayı kendiniz için son şans olarak mı görüyorsunuz?
Her siyasal partinin kuruluş amacı iktidar olmaktır. Bizim amacımız da o. Bizdeki gelenek, başarısızlık da olsa lider yerinde kalır. Ben bunun doğru olmadığına inanıyorum. Türkiye’nin geleceği, çocuklarımızın geleceği için başarıyı yakalamak zorundayız. Bu ülkenin aydınlarına, yurtseverlerine, ev kadınlarına büyük görevler düşüyor. Türkiye’nin bütün sorunlarını muhalefet çözsün demek yanlıştır. CHP’yi süratli bir şekilde evrensel sosyal demokrasinin ilkeleri çerçevesine oturtmaya çalıştık. Tam becerdik mi? Hayır. ‘CHP sadece eleştirir’ denilirdi. Bunu Başbakan söylerdi, artık söyleyemiyor. Çünkü sorunlara çözümü CHP üretiyor, AKP üretemiyor. Bizim projelerimizi kullanıyorlar.
Bu kurultay bizim için de önemli. Lidere endeksli siyasetin doğru olmadığına inanan birisiyim. CHP, kurumsal kimliği çok gelişmiş tarihsel kökleri olan bir parti. Lider eksenli bir siyaset CHP’ye de demokrasiye de yakışmaz. CHP’nin bir kurumsal kimliği var, kökleri var, güçlü bir felsefesi var. Lider eksenli bütün siyasal partiler hep gitmiştir. Ama kurumsal kimliği olan CHP hep olmuştur. Özal vardı, Özal gitti ve bitti. Demirel vardı, gitti. Tayyip Erdoğan var, o da gidecek orası da bitecek. Ama CHP var olacak.
HAS Parti İstanbul İl Başkanlığı’ndan istifa eden Mehmet Bekaroğlu’nun Ak Parti ile birleşmeden memnun değil. Sizin bir teklif sunacağınız konuşuluyor?
Bekaroğlu ilkeli duruşuyla siyasette farklı bir profil çizdi. İyi, ilkeleri olan, söylediği sözün arkasında duran bir siyasetçi. Türkiye’nin bu tür siyasetçileri ihtiyacı var. Sayın Bekaroğlu’na saygı duyuyoruz. Bu konuda CHP ile ilgili düşüncelerini bilmiyorum ama kendisine saygı duyan bir anlayışa sahibiz. Onun düşünceleriyle bizi düşüncelerimiz arasında ana doğrular açısından hiç bir fark yok. O temiz siyasetten yana, kul hakkı yiyenlere karşı mücadele istiyor, demokrasiden, özgürlüklerin genişletilmesinden yana. Dinin siyasete alet edilmemesini savunuyor. Biz de aynı şeyi istiyoruz. Bekaroğlu’nun bugüne kadarki söylemleri bizim söylemlerimizle büyük ölçüde örtüşüyor.
Bu Kurultaydan yeni çerçeveye uygun bir PM ve MYK mı çıkacak?
Elbette. CHP’de memurlar vardır, işçiler vardır ama işverenler yoktur. Bu sefer işverenler de olacak. Kendi alanında saygın, önemli yatırımlar yapmış isimler olacak. Böylece bizim toplumun her kesimiyle barışık, her kesiminin sorunlarını çözen gerçek anlamda bir kitle partisi olduğumuzu ortaya koyacağız. İşverenlerimiz genelde bir-iki kişi olurdu bu sefer daha fazla olacak.
Serpil Çevikcan
(Milliyet, 16 Temmuz 2012)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yarın toplanacak olan kurultay vesilesiyle Milliyet’i konuk etti.
Kılıçdaroğlu’nun; CHP’de değişim ve dönüşüm, kurultay hedefi, Başbakan’ın 2014 planı ve Suriye krizi konusundaki görüşlerini Milliyet ekibindeki diğer kalemlerden okuyacaksınız.
Sohbetimiz sırasında, CHP liderine, Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e dönük; “şamar oğlanı” ifadesine varan sert üslubuna ilişkin sorular yönelttim. Bir zamanlar AK Parti’nin; “CHP eşittir Genelkurmay” diyerek eleştirdiği ilişkide şimdi çok ters rüzgârlar esiyor. Bunun nedenini sordum. Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
“Devletin bütün kurumlarına saygılıyız. Genelkurmay’a da, BDDK’ya da. Devletin kurumları bir devlette olması gereken çağdaş bir yapılanma içerisinde görevlerini yapıyorlarsa hiçbir sorunumuz yok. Onlara ne uzak oluruz, ne yakın. Onlar, siyasal iktidarın yanlışlarını görmelerine rağmen veya onlara verilen talimat yanlış olmasına rağmen, o talimatın arkasına takılıp giderlerse devlet yara alır. Hukuka aykırıysa talimat, yazılı istersiniz ve sorumluluk üstlenmezsiniz.
Genelkurmay, Suriye krizi dolayısıyla güven açısından ciddi bir düşüş kaydetti. Brifinge çağıran Başbakan, konuşmaları yapan Dışişleri Bakanı; siz niye açıklama yapıyorsunuz? Hükümetin ayıbını, kusurunu Genelkurmay olarak niye sırtınıza alıyorsunuz? Sizin istihbarat örgütünüz de yok. MİT’e devredilmiş, o açıklama yapsın o zaman. Uludere’de de aynı şey oldu. Gittiler bombaladılar. Herkes soruyor; ‘Emri kim verdi?’ Hükümet verdi.”
Kılıçdaroğlu, Orgeneral Özel’in, özellikle Türk jetinin düşürülmesi konusunda kendisine bilgi vermesi gerektiğini de söyledi. CHP lideri şöyle dedi:
“Bu olmadı. Oysa devlet geleneğinde belli makamların, ana muhalefet partisine bilgi verme zorunluluğu vardı. MİT, Genelkurmay, Dışişleri bunlardan bazılarıdır. Milli politika olan bütün konularda bilgi vermek durumundadır. Bilgi verilmedi dersek tam doğru söylememiş oluruz. Dışişleri Bakanı da, MİT Müsteşarı da geldi. Ama bunun belli periyotlarla devam etmesi lazım. AKP geleneğinde bu yok.”
AK Parti ile hükümetin ilişkisini, “Kusurlarını karşılıklı örtüyorlar. Böyle bir yapıya dönüştü” diye tarif eden Kılıçdaroğlu’nun ifadeleriyle, Suriye krizinde “ateşi tutması için” Genelkurmay tercih edildi.
CHP liderine, Kürt sorununun çözümü konusunda, Başbakan Erdoğan’a sunulan yol haritasının akıbetini ve Diyarbakır bağımsız milletvekili Leyla Zana’nın girişimini sorma fırsatı da bulduk. Zana’nın, kendisiyle görüşmek için bir talebi olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Her siyasetçiye kapımız açık” dedi. Bu noktada, CHP liderinin önemli bir açıklaması da oldu. “Zana” ismi, Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesinde, Başbakan tarafından zaten zikredilmiş. CHP lideri şöyle dedi:
“Başbakan’la Kürt sorununu görüşürken Zana’nın ismini telaffuz etmişti. Daha sonra Zana böyle bir açıklama yaptı ve sonra da Başbakan’la görüştüler. Başbakan, Zana’nın, sorunun çözümüyle ilgili farklı düşündüğünü, bir düşüncesi olduğunu söylemişti. O söylemden hemen sonra Zana’nın açıklamaları oldu. Aralarındaki görüşmenin ayrıntılarını bilmiyoruz. Sorunun çözümüne kim katkı yaparsa, teşekkür ederiz. Bu sorun parlamento çatısı altında çözülebilir.
Başbakan’la görüştükten sonra Başbakan MHP ve BDP’ye yönelik çok sert bir üslup kullandı. Olumlu iklim bu söylemle tökezledi. Kamuoyu MHP’nin sisteme dahil olması için zorlayabilirdi. Ama olmadı. Gündem çok hızlı dönüştüğü için bu iklimin yaratılmasına katkı verecek süreç de olmadı.”
CHP lideri, “PKK’yla müzakere” konusunda, “Meşru zeminde devlet terör örgütüyle masaya oturmaz. Hukuk devletinde olmaz bu” görüşünde. CHP’nin önerdiği Akil Adamlar Kurulu’nun ise sadece PKK ile değil, örgüt dahil herkesle görüşebileceğini savunuyor.
Fikret Bila
(Milliyet, 16 Temmuz 2012)
“Gençlik kollarına talimat verdim” diyerek söze girdi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu:
“Gençlik Kolları’ndaki her arkadaş bu kitapları okuyacak, özet çıkaracak ve anlatacak. Onlar anlatırken ben de gidip dinleyeceğim.”
Kılıçdaroğlu, Sencer Ayata Hoca’dan, dünyadaki en iyi 10 yazarın sosyal demokrasiyle ilgili kitaplarını saptamasını istemiş. Sencer Hoca da arkadaşlarıyla 10 sosyal demokrasi kitabı belirlemiş, Türkçe’ye çevirtmiş ve basılmasını sağlamış.
Bu kitapların 7 tanesi Kılıçdaroğlu’nun masasında duruyor, 3’ü de baskıda... CHP Lideri, bu adımla bir “Sosyal Demokrasi Kütüphanesi” oluşturmaya başladıklarını da ifade etti. Artık CHP’li gençler sosyal demokrasiyi bu kütüphaneden öğrenecekler.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’li gençlere “ödev” olarak verdiği kitaplar şunlar:
“Sosyal Demokrasi Dönemi (Sheri Berman), Siyasetin Önceliği (Sheri Berman), Kapitalizm ve Sosyal Demokrasi (Adam Przeworski), Küresel Güney’de Sosyal Demokrasi (Richard Sandbrook ve arkadaşları), İktidarda Sosyal Demokrasi (Wolfgang Merkel)”
Kılıçdaroğlu’na, CHP’nin yeni programı bağlamında gündeme gelen “CHP de dört eğilimi birleştiriyor, ANAP’laşıyor” eleştirisini anımsattığımızda, “Hayır” dedi:
“ANAP’laşmıyoruz. Bizim kapımız Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemez maddelerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir anlayışını benimseyen herkese kapımız açıktır. Süreç küçük ayrıntılarla bölünme süreci değildir. Daha saygın, sözüne güvenilir bir devlet; sorunlarını aşmış, yoksulluğu tümüyle tarihe gömmüş, gönenç toplum olma yolunda kararlı adım atması gereken bir Türkiye özlememiz var. Bu özleme katkı veren herkes CHP’ye gelsin istiyoruz. Bunu 4 eğilim, 5 eğilim diye algılamayı doğru bulmuyorum.”
Kılıçdaroğlu çağrısının çerçevesini şöyle çizdi:
“Demokrasiye kim inanıyorsa, özgürlüklere kim inanıyorsa; kadın-erkek eşitliğine, çağdaş toplum olmaya kim inanıyorsa, çağdaş uygarlık hedefine ulaşmayı kim istiyorsa CHP’nin kapısı onlara açıktır. Hiç kimseyi dışarıda tutmuyoruz. Bu çerçeve içinde bakmamız lazım. Gittikçe otoriterleşen bir sivil yönetim var. Sıkıyönetimin bütün kuralları şu anda geçerli. İnsanlar görüşlerini açıklayamıyor. Türkiye uluslararası alanda ciddi itibar kaybına uğradı. İş dünyasında kimse ‘ekonomi iyi gidiyor’ dışında bir laf edemiyor. Böyle bir yapıya Türkiye layık değil.”
Kılıçdaroğlu, yeni program tartışmaları içinde “sosyal demokrat, sosyal liberal, sosyalist ve Atatürkçülük nasıl bir arada olacak, Atatürkçülük dört eğilimden birine mi indirgenecek” eleştirilerini de anımsattığımızda şu yanıtı verdi:
“Biz sosyal liberalizmi özgürlük anlamında kullanıyoruz, ekonomik liberalizm anlamında değil. Ayrıca Atatürkçülük sosyal demokrasiyle çatışmaz, çelişmez. İkisinin de temelinde insan vardır. Ayrıca Atatürkçülüğü belli bir statik çerçeve içinde görmek zaten yanlıştır. Atatürkçülük de temel hedef, çağdaş uygarlıktır. Dünya geliştikçe çağdaş uygarlık da gelişir. Yükselen bir çıtadır. Ne Hitler ne Mussolini ne Lenin ne Marks böyledir; onlar görüşlerini dar kalıplar içinde matematik formüller biçiminde ifade etmişlerdir. Atatürk’te dar kalıp yoktur. Atatürk’ün çok güzel bir sözü vardır. ‘Benimle birlikte yola çıkanlar ufukları doldukça benden ayrıldılar’ der. Onun bir hedefi vardı, o da çağdaş uygarlıktı.”
Kılıçdaroğlu, Atatürkçülüğü sürekli değişim, dönüşüm ve devrimcilik olarak gördüklerini vurgulayarak anlayışını şöyle özetledi:
“Atatürk’ü dar bir çerçeve içinde yorumlayıp statükocu bir ideolojiye dönüştürmek isteyenler oldu ama onun temel felsefesi dar kalıplar içine girmek değildi. Hedefi çağdaş uygarlıktı. Madem ki, Atatürk’ün kurduğu bir partiyiz, O’nun felsefesine uygun olarak değişen ve gelişen dünyayı ve bilimi yakından takip etmek ve onun gereklerini yerine getirmek görevimizdir. Bizden sonraki kuşaklar O’nu daha geliştirecekler, sonra gelecek kuşaklar da geliştirecekler. Atatürk’ü dar kalıplar içine koyarsanız haksızlık yaparsınız. Değişim ve devrimcilik O’nun temel felsefesidir.”
© Tüm hakları saklıdır.