28 Şubat dönemi Başbakanı Tansu Çiller, 28 Şubat döneminde hazırlanan belgelerin kendisine gösterildiğini söyledi. Çiller, bu belgeler için “Savcılığın elindeki bu belgelerde düşünebileceğiniz en üst düzey kişilerin imzaları var. Tansu Çiller siyaseten yok edilmelidir diyor. Çiller yok edildiğinde partisi de yok olur deniliyor. Ve bu en üst düzeyde imzalanmış bir belge” dedi.
Tansu Çiller, Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın sorularını yanıtladı. “Çiller Özel Örgütü”, 28 Şubat dönemi ve darbeler hakkında önemli açıklamalar yapan Tansu Çiller, “Türkiye’de yanlışlar yapılmıştır. Asker siyasete müdahale etmiştir, darbeler yapmıştır, darbe girişimlerinde bulunmuştur. Şimdi davalar, suçlamalar yaşanıyor. Bence artık bunları geride bırakmalıyız, bunların yanlış olduğunu hep birlikte tespit etmeliyiz ve tarihe bırakmalıyız” dedi.
‘MİT raporundaki iddialar deli saçması’
Tansu Çiller, Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun raporunun ekleri arasında bulunan 1996 yılında hazırlanan MİT raporunda, kendisi ve eşi Özer Çiller’in, 700 kişilik özel bir ekip kurdukları, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’yla işbirliği yaptıkları, kurdukları özel örgütle uyuşturucu ve nükleer kaçakçılığı yaptıkları, faili meçhul cinayetlere karıştıkları gibi iddiaları sert bir dille yalanladı. Çiller iddialar hakkında şöyle konuştu:
“Ben bu asılsız iddialara deli saçması diyorum. Elle tutulur hiçbir tarafı yok. Zaten Sönmez Köksal da bu iddiaların basında yer alan haberlere dayandırıldığını ifade etmiş. Dolayısıyla gerçek olan hiçbir yanı yok. Bana göre cevap vermek bile gereksiz. Yok özel örgüt kurmuşum, yok uyuşturucu kaçakçılığı yapılmış, yok nükleer kaçakçılık yapılmış, yok faili meçhul cinayetlere karışmışız! Bunların hepsi deli saçmasıdır.”
‘Belgelerde benim siyaseten yok edilmemin hedeflendiği yazıyordu’
Çiller, 28 Şubat soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Bilgili’nin “Çiller Özel Örgütü” hakkındaki iddiaları kendisine göstermesinin ardından “Burada doğru olan bir şey varsa o da benim hedef olduğumdur” dediğini dile getirdi. Çiller şunları söyledi:
“Burada doğru olan bir şey varsa o da benim hedef olduğumdur. Ben bununla ilgili belgeleri bizzat gördüm. Savcı Mustafa Bilgili beni davet ettiğinde önce gitmek istemedim. Ancak Sayın Savcı ısrar etti. Sizinle ilgili önemli belgeler var, bunlar sizin siyaseten hedef alındığınızı gösteriyor bunları görmenizi istiyorum dedi. Bunun üzerine ben de savcıya gittim. Gerçekten de bu belgeleri gördüm. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum, şaşırdım. Bu belgelerde benim siyaseten yok edilmemin hedeflendiği yazıyordu. Bu amaçla da aleyhime haberler üretilmesi de planlanmıştı. Bu bilgiler de söz konusu belgelerde vardı. Bu durum MİT tarafından hazırlanan raporu da izah ediyor. Önce hakkımda asılsız haberler üretildi sonra o haberlere dayanılarak MİT tarafından bu rapor yazıldı. Zaten dönemin MİT Müsteşarı olarak Sönmez Köksal da bunu ifadesinde söylüyor. Bu iddiaların hiçbirinin gerçekle alakası olmadığı, uydurma haberler üzerine rapor yazıldığı ortaya çıkmış oldu. Zaten ben o raporlardaki iddialarda adı geçen kişilerin çoğunu da tanımam, kim kimmiş bilmem dahi.”
‘Belgelerde üst düzey kişilerin imzaları var’
Çiller, raporda “Çiller siyaseten yok edilmeli” denildiğini belirterek, “Savcılığın elindeki bu belgelerde düşünebileceğiniz en üst düzey kişilerin imzaları var. Tansu Çiller siyaseten yok edilmelidir diyor. Çiller yok edildiğinde partisi de yok olur deniliyor. Ve bu en üst düzeyde imzalanmış bir belge” diye konuştu.
TBMM Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş’ın kendisine “Bu iddialara cevap vermeyin” dediğini aktaran Çiller sözlerine şu şekilde devam etti:
“Ben Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu üyelerini kabul ettiğim zaman da bu iddialara benzer sorular bana yöneltildi. Sanıyorum Mehmet Şeker Bey sordu. Bu soru bana yöneltilince Komisyon Başkanı Sayın Nimet Baş orada bana bir not göndererek ‘Cevap vermeyin bunlar mesnetsiz iddialar’ dedi. Anlaşılıyor ki Sayın Nimet Baş da Sönmez Köksal’ın belirttiği gibi gazete haberlerine dayalı bu raporun mesnetsiz ve saçma iddialar taşıdığı sonucuna varmıştı ve kaale almamamı istiyordu.”
‘Mesut Yılmaz, koalisyon ortaklığını askerin istediğini söyledi’
28 Şubat döneminde Başbakan Erbakan’ın baskı ve şantajla istifa ettirildiğini söyleyen Çiller, hükümeti kurma görevinin kendisine değil de Mesut Yılmaz’a verilmesi de değerlendirdi. Çiller, Mesut Yılmaz’ın kendisine koalisyon ortaklığıyla geldiğinde “Bunu hangi irade istiyor” diye sorduğunu ve Yılmaz’ın eliyle apolet işareti yaptığını söyledi.
Çiller şöyle konuştu:
“28 Şubat sürecinde bakanlar ve milletvekillerimiz baskıyla, şantajla ve belki rüşvetle istifa ettirildi. Başbakan Erbakan da istifa etti. O dönemde Meclis çoğunluğu itibarıyla güvenoyuna ilişkin imzalar nedeniyle Başbakanlık görevinin bana verilmesi gerekirdi. Ama Cumhurbaşkanı Demirel, görevi Mesut Yılmaz’a verdi. Sayın Yılmaz da bana yeniden koalisyon önerdi. Ben kendisine bunu hangi irade istiyor, kimler istiyor diye sordum. O da eliyle apolet işareti yaptı. Yani askerleri gösterdi. Ben de kendisine arkasında millet iradesi olmayan bir hükümet içinde yer almayacağımı söyledim.”
‘Yüce Divan’la tehdit edildim’
Çiller, Refahyol hükümetinden sonra, Mesut Yılmaz’la koalisyon hükümeti kurmazsa Yüce Divan’a sevk edileceği şeklinde tehdit edildiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Bana karşı her zaman Refahyol hükümetini korkudan kurdu suçlaması yöneltilirdi. Benim Refahyol ile mecburen hükümet kurduğumu, kurmamam halinde Yüce Divan’a sevk edileceğimi, bunu bildiğim için de Erbakan’la ortaklık yapmayı kabul ettiğimi ileri sürdüler. Tamamen gerçeğe aykırıdır. Bilindiği gibi ben 1995 seçimlerinden sonra Mesut Yılmaz ile Anayol hükümetini kurdum ve başbakanlığı da ona verdim. Bu hükümetin yürümesi için de elimden geleni yaptım ancak yine bilindiği gibi Mesut Yılmaz ve ANAP kanadı bu hükümeti bozmak için elinden geleni yaptı ve bu hükümeti bozdu. Sonra biz Refah ile dönüşümlü başbakanlık koşuluyla hükümet kurduk. Dolayısıyla ben korkudan hükümet kurmuş değilim, aksine ben asıl tehdidi Erbakan istifa ettikten sonra Mesut Yılmaz yeniden hükümet kurma teklifi yaptığında aldım. Mesut Yılmaz ile ikinci kez hükümet kurmazsam Yüce Divan’a gönderileceğim yolunda tehditler aldım. Önemli olan iradenin milleten alınıp başka yerlere (askeri kastediyor) verildiği o dönemde hayır diyebilmekti. Ben de hayır dedim ve dik durdum. Çünkü bu hükümet teklifinin arkasında millet iradesi yoktu. Millet iradesi gasp edilmişti.”
’28 Şubat’ın hedefi beni yok etmekti’
28 Şubat’la “yok edilmek” istendiğini dile getiren Çiller, Refahyol hükümetinden ayrıldıktan sonra tekrar koalisyon için Mesut Yılmaz’ın kendisine gelmesinde bir çelişki olduğunu söyledi. Çiller, “28 Şubat’ın hedefi beni yok etmekti. Bunu belgelerde de gördüm ancak yeniden bana hükümet ortaklığı teklif ettiler hem de bu teklifte başbakanlığın ucu da açıktı. Yılmaz kimin başbakan olacağı konusunu söylememişti. Anlıyorum ki Erbakan istifa ettikten sonra Yılmaz parlamento aritmetiğinde hükümeti kuramayacağını düşündü ve o zamanki irade mecburen onu yeniden DYP’yle hükümet formülüne yöneltti. Ama ben kabul etmedim” dedi.
‘Darbeleri geride bırakmalıyız’
Çiller, 28 Şubat, 12 Eylül gibi darbe müdahaleleri ve girişimlerinin artık geride bırakılmasını belirterek, “Ben geçmişte yapılan yanlışların ceza hukuku üzerinde tartışılmasının ülkeme fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Bunların yanlış olduğunu tespit etmemiz, bu konuda bir konsensus sağlamamız yeterli” dedi. Çiller sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de yanlışlar yapılmıştır. Asker siyasete müdahale etmiştir, darbeler yapmıştır, darbe girişimlerinde bulunmuştur. Şimdi davalar, suçlamalar yaşanıyor. Bence artık bunları geride bırakmalıyız, bunların yanlış olduğunu hep birlikte tespit etmeliyiz ve tarihe bırakmalıyız. Bu defteri kapatmalıyız. Ben geçmişte yapılan yanlışların ceza hukuku üzerinde tartışılmasının ülkeme fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Bunların yanlış olduğunu tespit etmemiz, bu konuda bir konsensus sağlamamız yeterli. Biz bundan sonrasına bakmalıyız, hep birlikte demokrasinin standartlarını yükseltmeliyiz. Şu aralar ABD’deyim ve Türkiye’ye bakınca önünün çok açık olduğunu görüyorum. Bu nedenle kendi kendimizi hırpalamamıza, tahrip etmemize gerek yok. Bütün siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları Türkiye’de demokrasinin standardını yükseltmek için çalışmalıdır.”
'Türk siyasetinde merkez sağ çöktü'
28 Şubat döneminde, Refahyol hükümetinin dağılmasından sonra, hükümeti kurma görevinin Mesut Yılmaz’a verilmesiyle, kendisinin ve partisinin dış baskılarla tahrip edilerek, yok olduğunu söyledi. Çiller, “28 Şubat sürecinde Başbakanlık görevi bana verilmediği partim dış baskılarla tahrip edildiği için merkez sağ çöktü. Türk siyasetinin bugün en önemli eksiği merkez sağın çökmüş olmasıdır” diye konuştu.
Çiller şunları söyledi:
“Özünde 28 Şubat’ın püf noktalarından biri, yeterli güvenoyu imzasına sahip olmama rağmen hükümeti kurma görevinin bana verilmemiş olmasıdır. Eğer Başbakanlık görevi bana verilseydi gelişmeler başka türlü olurdu. O dönem, demokrasi içinde aşılabilirdi. Öyle olmadığı için Türkiye sıkıntılı ve anti demokratik bir sürece girdi ve bu sürecin yarattığı sorunlarla bugün de uğraşıyor. 28 Şubat sürecinde Başbakanlık görevi bana verilmediği partim dış baskılarla tahrip edildiği için merkez sağ çöktü. Türk siyasetinin bugün en önemli eksiği merkez sağın çökmüş olmasıdır.”