CHP İstanbul Milletvekili ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Üyesi Sezgin Tanrıkulu, 15 Temmuz'un üçüncü yıl dönümüne bir gün kala değerlendirmelerde bulundu. Tanrıkulu, "Hatırlanacağı gibi, komisyon darbe girişiminden hemen sonra, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin ortak önerisi ve oy birliğiyle kuruldu. Komisyon Temmuz ayında kurulmasına rağmen AKP tarafından çalıştırılmadı ve çalışmalarına ancak Ekim ayında başlayabildi" dedi.
Tanrıkulu yaptığı yazılı açıklamada, "15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi gecesi ilk andan itibaren yaptığım gibi, bir kez daha darbecileri lanetleniyor ve 'koşulsuz demokrasi' diyorum. Fakat ne yazık ki darbe girişimine maruz kalan Türkiye, bu tarihten itibaren darbe koşullarında yönetilmeye başlanmıştır. Türkiye’yi 15 Temmuz’a sürükleyen olayların ve darbe girişimi sonrasında demokrasinin nasıl onarılması gerektiği, demokrasiye yönelik tehditlerin belirlenip ne tür önlemler alınabileceğinin tespiti amacıyla 26’ıncı dönemde TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Ancak şunu vurgulamak gerekir ki, Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun hikâyesi bile darbeyle ilişkilerin açığa çıkarılmak istenmeyişinin tarihsel belgeleridir. Buna ilişkin bütün tutanaklar Meclis kayıtlarında vardır" ifadesini kullandı.
Komisyonun TBMM'de grubu bulunan tüm siyasi partilerin ortak önerisi ile kurulduğunu hatırlatan Tanrıkulu, "Komisyon Temmuz ayında kurulmasına rağmen AKP tarafından çalıştırılmadı ve çalışmalarına ancak Ekim ayında başlayabildi. Oy birliğiyle kurulmuş olan komisyon, başkanlık divanı bütün partiler tarafından oluşturulabilecekken AKP tarafından oluşturuldu. Komisyonun çoğulcu, şeffaf biçimde gündemini oluşturması ve çalışması da engellendi. Keza komisyon görüşmelerinin yayınlanmasına yönelik ısrarlı taleplerimiz sistematik olarak reddedildi. Hatta sosyal medya hesaplarımızdan yaptığımız yayınların etkili olması üzerine bu yayınlarımızın yasaklanması, aksi halde komisyonun dağıtılacağı tehditleri yapıldı" dedi.
Tanrıkulu, komisyona davet etmek istedikleri tanık ve kamu görevlilerin çağrılmadığını belirtirken, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarına başbakan tarafından izin verilmediğini söyledi.
Tanrıkulu, "Dolayısıyla darbe girişiminin arkasındaki olayların aydınlatılması konusunda kritik önemde olan söz konusu kişiler komisyona gelmediler veya gelmeleri engellendi. İki kamu görevlisinin kendilerini Meclisin üstünde görmeleri, bilgilerini Meclisle, dolayısıyla Türkiye toplumuyla paylaşmamaları darbeyle ilgili soru işaretlerinin bugün bile yanıtsız kalmasının nedeni oldu. Komisyon çalışmalarından rahatsız olan AKP ve Sayın Erdoğan, daha süresi varken, ek süre almak mümkünken, Aralık ayı başında “Komisyon çalışmaları sonlandırılmalıdır” açıklamasıyla çalıştırılmaz hale getirildi. Nitekim bu tarihten itibaren komisyon çalışmadı. Keza Komisyon raporunu zamanında yazmadı, geciktirdi. Raporun yazımı üyelerden gizlendi ve uzun bir süreden sonra rapor komisyon üyelerine tebliğ edildi" diye konuştu.
Tanrıkulu açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Muhalefet şerhimizi rapora eklenmek üzere verdikten sonra Meclis tarihinde hiçbir komisyon çalışmasında görülmemiş bir biçimde komisyon başkanı tarafından rapora korsan eklemeler yapıldı.
Bu eklemelerin İç Tüzüğe ve teamüllere aykırı olduğu için çıkarılması talebimiz Meclis başkanı tarafından reddedildi.
Ek görüşlerimizin yazılması istenmesinden sonra, yazdığımız ek görüşler rapora eklendi ancak darbe gerçeklerini ortaya koyan muhalefet görüşlerimizin bir bütün olarak rapora ekli bir biçimde tüm parlamenterlere dağıtılması gerekirken dağıtım işlemi yapılmadı ve Mecliste görüşülmesi sağlanmadı.
Oy birliğiyle kurulmuş komisyon AKP tarafından bu şekilde engellenerek, raporunun dahi dağıtılmasına imkan verilmedi.
Dolayısıyla tıpkı 12 Eylül gibi 15 Temmuz’la da samimi bir biçimde hesaplaşılmamış, yaşananlar bir daha tekrarlanmayacakmış gibi yapılmıştır.
15 Temmuz gecesi yüzlerce yurttaşımız yaşamını yitirmiş, ağır yaralananlar olmuştur. Fakat aynı zamanda bu olay tüm yurttaşların hafızasında derin bir travma yaratmıştır. Bu travmanın üstesinden gelinmesinin tek yolu, darbeyle, darbe girişimiyle samimi bir biçimde, her alanda hesaplaşılmasıdır.
Ne yazık ki siyasi iktidar, eski ortağı olan yapının kendi içindeki uzantılarını görmezden gelmiş ve kendilerinin de ifade ettiği üzere bir “FETÖ borsası” oluşmuştur. Söz konusu “borsada” kimlerin neyin ticaretini yaptığını bilmiyoruz ama darbenin siyasi uzantısına dokunulmadığı açıktır.
Darbeler Türkiye’nin sadece çağdaş demokrasiye ulaşma yolculuğunu duraksatmamış, aynı zamanda o güne kadar elde edilen kazanımları da ortadan kaldırmıştır. Darbelerin bedelini siyasi partilerle birlikte toplumun tüm kesimleri en ağır şekilde ödemiştir.
Vesayet ve darbeye zemin oluşturan nedenlerin ortadan kaldırılması öncelikle darbelerle samimi bir biçimde hesaplaşmaktan ve daha sonra da demokrasinin kök salmasını sağlayacak bir siyasi anlayışı egemen kılmaktan geçer. 15 Temmuz 2016 tarihinden beri AKP böylesi bir anlayıştan uzak olduğunu ortaya koymuş ve tam anlamıyla bir darbe düzeni inşa etmeye yönelmiştir.
15 Temmuz’da Türkiye’yi yeni bir felakete sürükleyip diktatörlük koşullarında yönetmeye kalkışan darbecilere ve onların zihniyetine inat, demokrasi, adalet ve hukuk mücadelemizi sürdürecek ve her koşulda darbelere karşı duracağız!
Bu vesileyle 15 Temmuz’da yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızı anıyor, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum."