T24 - Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, ABD'deki düşünce kuruluşlarından Potomac Enstitüsü'nde "Türk-Amerikan Stratejik Ortaklığı: Geçmiş, Şimdi ve Gelecek" başlıklı konferans verdi.
Türkiye'nin, hassas bir bölgede demokrasi ve istikrarın kalesi olduğunu belirten Tan, İran, Irak, Arap-İsrail sorunu, Kafkaslar, Bosna, Kıbrıs gibi, Amerikan dış politika gündeminin de üst sıralarında yer alan konularda Türkiye'nin önemli bir rol oynadığına işaret etti. Tan, tüm bu zorlukların zemininde Türk-Amerikan ortaklığının hiç olmadığı kadar önemli hale geldiğini ifade ederek, ABD Başkanı Barack Obama'nın Türk-Amerikan ilişkilerini "model ortaklık" olarak tanımladığını hatırlattı.
Tan, iki ülkenin, bölgesel ve küresel düzen ile barışın sağlanmasında birbirine ihtiyaç duyduğunu kaydederek, belli konulardaki yöntemsel farklılıkların ortak prensipleri gölgede bırakmadığını, iki ülkenin ortak hedefleri ve stratejik çıkarlarının herzaman farklılıklara üstün geldiğini dile getirdi.
"Samimi çabalarımıza haksızlık"
Türk dış politikasına yönelik "eksen kayması" tartışmalarını yanlış bulduğunu vurgulayan Tan, Türkiye'nin komşularına yönelik "sıfır sorun" politikasının da kapsayıcı ancak dine veya ideolojiye dayanmayan bir politika olduğunu söyledi. Tan, "Çok yönlü dış politikamızı eksen değişikliği olarak görmek, sadece hatalı olmakla kalmıyor, barış ve istikrarı sağlama, bölgesel ekonomik işbirliğini artırma yolundaki samimi çabalarımıza da haksızlık ediyor" dedi.
Türkiye'nin çabalarının, kendi güvenliği ve komşu bölgelerin istikrarı için gerekli olduğunu ifade eden Tan, Türkiye'nin ABD ve AB ile ilişkileri ile Avrasya ve Ortadoğu'daki varlığının, birbirini dışlayıcı değil, tamamlayıcı olduğunu kaydetti.
Tan, İslam Konferansı Teşkilatı ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin başkanlarının Türk vatandaşı olmasının, Türk diplomasisinin gücü ile Türkiye'nin farklı kültür ve coğrafyalarla anlamlı ilişkileri kurma yeteneğinin açık örneğini oluşturduğunu kaydetti.
"İlk adım İsrail'den gelmeli"
İsrail'in Mavi Marmara gemisine saldırmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, barış zamanında Türk vatandaşlarının bağımsız bir devlet tarafından öldürüldüğüne dikkati çeken Tan, "Daha da kötüsü, bu saldırı bir dosttan geldi. Saldırı haberleri ilk çıktığında ne kadar şaşırdığımızı takdir edersiniz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin İsrail'den, özür ve tazminat beklediğini hatırlatan Tan, "İsrail, bölgedeki en yakın dostlarından birini kaybetmek üzere olduğunu anlamaz ve buna uygun davranmazsa, ilişkimizi tekrar rayına oturtmamız mümkün olmayacak" diye konuştu. Tan, bu sözlerinin "sert olup olmadığı" yönündeki bir soru üzerine de "Dostlar, eğer gerçekten dostlarsa, birbirlerine karşı doğruları söylemeliler" dedi.
İsraillilerin "özür dilemeyi neden büyük mesele haline getirdiğini anlayamadığını" kaydeden Tan, bir Amerikan gemisinin 1992 yılındaki bir tatbikatta yanlışlıkla Türk gemisine ateş etmesinin ardından ABD'nin özür dileyip tazminat ödediğini hatırlatarak, "Dostların yapması gereken budur. İsrail, eğer bu büyük hatasını kabul etmiş olsa, işler çok daha kolay olurdu" dedi.
Tan, ilişkilerin tekrar rayına oturtulması konusunda ilk adımın İsrail'den gelmesi gerektiğini ve bu yönde İsrail'i ikna etmeye çalışacaklarını, özür dilenmesi halinde bu olayın iki ülke ilişkilerinde "leke" olarak durmayacağını belirtti.
Büyükelçi Tan, İsrail'in özür dilemeyi "küçük düşürülme" olarak görmemesi gerektiğini de ifade etti.
"ABD'nin pozisyonunu zayıflatamıyoruz"
Tan, Türkiye'nin İran politikasının da kültürel veya dini yakınlığa dayanmadığını, jeopolitik gerçeklikler ile tarihi deneyimlerle belirlendiğini vurguladı.
İran'ın nükleer silah geliştirmesinin, bölgede nükleer silahlanma yarışını başlatarak barış, güvenlik ve istikrarı ağır biçimde tehdit edeceğini ve bunun Türkiye'nin vizyonuna tamamen ters düştüğünü belirten Tan, şunları kaydetti.
"Bu konuyu ele alırken dikkatli ve hassas çizgide yürümeliyiz. Dolayısıyla, İran konusundaki hedeflerimizi başarmak için, diyaloğun izlenecek tek yol olduğuna sıkı biçimde inanıyoruz. Bu politikayı takip ederek, ABD'nin pozisyonunu zayıflatmıyoruz. NATO'da ve dünyanın birçok farklı kesiminde güçlü müttefikler olarak Türkiye, Amerikan çıkarlarına zarar vermeyi asla düşünmez. Tam tersine, İran'ı, nükleer planlarıyla ilgili olarak daha şeffaf olması ve uluslararası toplumun kaygılarını ele alması yolunda teşvik ediyoruz. Diplomasinin, bölgedeki gerginliği daha fazla yükseltmeden bu konuyu ele almada etkili yolları hala sunduğunu düşünüyoruz."
ABD'nin İran'a binlerce kilometre uzakta olduğunu, halbuki yanıbaşındaki Türkiye'nin İran'daki herşeyden doğrudan etkilendiğini hatırlatan Tan, gelişmelere kayıtsız kalamayacaklarını belirterek, "İran ile temas halinde olmamız, onun tarafında yer aldığımız, onların yaptığı herşeye destek verdiğimiz anlamına gelmez" dedi.
Tan, İran'a yönelik BM yaptırımlarına "etkin sonuç yaratmadıkları" düşüncesiyle prensip gereği karşı çıktıklarını ama yaptırımlara tam olarak uyduklarını söyledi. Ülkelerin tek taraflı yaptırımlarına uyup uymamaya ise, "ticari çıkarlarına bakarak Türk halkının karar vereceğini" ifade eden Tan, "Bunun yanında, isim vermek istemiyorum ama mevcut yaptırımları ihlal eder biçimde halen İran'da bulunan çok sayıda müttefikimiz var" dedi.
"Bizi eleştirmek yerine, bize yardım etmelisiniz" diyen Tan, ABD Başkanı Barack Obama'nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiği mektubu hatırlatarak, tüm çabalarının ABD'nin bilgisi dahilinde yapıldığını ve Tahran Anlaşması'nın, sorunun çözümü değil ancak çözüm hedefine ulaşma yolunda bir araç olduğunu söyledi.
"Maalesef Türkiye'yi anlamayı başaramadılar"
Türkiye'nin AB üyeliği yolunda da "bazı AB üyelerinin siyasi amaçlı engelleriyle karşılaşılmış olunmasaydı, müzakere fasıllarının çoğunun şimdi tamamlanmış olacağını" belirten Tan, "Avrupalı dostlarımız maalesef Türkiye'yi anlamayı başaramadı" dedi.
"Tüm Avrupalı liderlere saygım sonsuz ama Avrupalı dostlarımızın büyük düşünme yeteneğine sahip olmadıklarını düşünüyorum" ifadesini kullanan Tan, AB'nin kültürel ve dini çeşitliliğe içinde yer vermemesi halinde asla küresel güç olamayacağını belirterek, "Avrupalı dostlarımız bizim, AB'ye tam üye olmamızla, büyük bir ülke olarak mevcut pastadan pay alacağımızı düşündü. Ancak gerçek çok farklı. Biz eğer AB'ye gireceksek, mevcut pastayı büyütecek ve sonra payımızı alacağız" diye konuştu.
Tan, AB'nin çok uzak olmayan bir zamanda Türkiye'yi arasına katılmaya davet edeceğine inandığını sözlerine ekledi.