Gündem

“Taksim Meydanı projelerini halka sunmadan önce İBB iştiraki Enstitü İstanbul’un özerk olmasını tartışmalıydık”

25 Ekim 2020 15:30

Sanat Atak yazarı Korhan Gümüş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı meydanlar halk oylamasını değerlendirdi. Taksim, Salacak ve Bakırköy'ün oylandığı projelerle ilgilli olarak "kolaylaştırıcı" şirketin İBB iştiraki olan Enstitü İstanbul olduğunu hatırlatan Gümüş,  “Şehir Enstitüsü”nden söz ediliyor ya, belki de yarışmadan önce onu tartışmak, özerk bir yapıda kurumsallaştırmak iyi olur” ifadelerini kullandı.

Sanat Atak'ta "Taksim yarışması: Asıl mesele eleştirinin bir nimet olduğunu anlamak" başlıklı yazıyı kaleme alan Gümüş, Taksim meydanına dair projelerin oylandığı çalışmada İBB'ye bağlı bir şirket olan Enstitü İstanbul'un katkısı olduğunu belirtti. Gümüş, yarışmadaki şirketin İBB'ye bağlı olmasını "Eğer bu kamusallık biçiminde bir değişiklik olacaksa, bu hangi imajların (gösterilenlerin) baskın geleceği değil, onu yaratan yapıların, güç ilişkilerinin anlamaya ve dönüştürmeye çaba gösterilmesi ile olabilir." sözleriyle eleştirdi.

Gümüş'ün yazısından ilgili bölüm şöyle:

"Resmi-özel karışımı pozisyonlarda kamu gücünü kullanmak, arkasına almak bir takım kişilerde bir şeyleri çözüyorum hissi uyandırır. Ne güzel değil mi? Hem kamu, hem sivil… Tıpkı kendi özel işini yapıyormuş gibi kamu gücünü kullanmak, kimseyle tartışmadan istediğine iş vermek, kariyer fırsatları yaratmak ve kullanmak, hatta projeler yapmak…

Bizden mi, değil mi? Profesyonel hayatımız boyunca bu bağımlı düşünce ortamı çıktı karşımıza. İmajlarla uğraşılıyormuş gibi yapılıyor, ama ne yaptıkları tartışılmıyor. İmtiyaz alanlarına dokununca fena halde rahatsız oluyorlar. Eleştiriden de “düşmanlık yapmak” gibi bir şey anlıyorlar. Bu yüzden kamu tarafında olmanın ne anlama geldiğinin farkında değiller.

Otokratik yöntemler her ne kadar işleri kolaylaştırıyor gibi gözükseler de fakirleştirirler. Tıpkı kendi özel işini yapıyormuş gibi kamu gücünü kullanmak, kimseyle tartışmadan istediğine iş yaptırmak, karar almak kimi zaman keyif verir.

Bu yüzden imajların ne gösterdiğine değil, ne göstermediğine odaklanmak gerekir diye düşünüyorum. Yarışmanın “kolaylaştırıcısı” bir şirket. Yani ister istemez yönetme bağımlı bir kuruluş. Bence tartışacaksak, bunları tartışmalıyız. Mesela bir “Şehir Enstitüsü”nden söz ediliyor ya, belki de yarışmadan önce onu tartışmak, özerk bir yapıda kurumsallaştırmak iyi olur” falan diyorum. Çünkü bu tür yapıların süreklilik gösteren çalışmaları ile yarışmalar falan daha etkili olur,  meydan şehirselleştirilir. Önce bu tür kurumları kurtarmaya, yarışmaya açmak lazım. Yoksa yönetim kendisi “sivil toplumculuk” oynamaya başlar ve geçmiştekilerin devamı gibi olur."