02 Ağustos 2011 03:00
T24 - "Şike Şike Futbol" kitabının yazarı Orhan Gökdemir, şike operasyonu sonucunda hiçbir kulübün küme düşürülmeyeceğini düşündüğünü belirterek, "Bence olması gerekenle, olacak olan arasında ciddi bir açı farkı olacak. Bence bir iki takımın bu soruşturma sonucunda Süper Lig'e veda etmesi gerekir. Etmeyecek, durumu idare edecekler, puan düşürme falan. Bunun nedenlerinden biri, yine futbolun parayla ilişkisi. İkincisi ise, bu kararı verecek olanlarında sistemin bir parçası olması" dedi.
Batur Fatih İlhan, T24 için spor adamlarına şike soruşturmasını sordu. Batur İlhan'ın (2 Ağustos 2011) yazısı şöyle:
Batur Fatih İlhan
[email protected]
www.twitter.com/baturf
'Bu işte sanırım öncelikle Fenerbahçe’nin dahli var!'
Adnan Bostancıoğlu (ntvspor.net Genel Yayın Yönetmeni, Birgün gazetesi yazarı)
Halihazırda Türk futbolu, ülke tarihinde benzeri bulunmayan operasyonlar çerçevesindeki soruşturmalara muhatap. Meselenin akibeti için nasıl bir öngörünüz var?
Açıkçası bende 2010-2011 sezonunda bazı maçlarda şike yapıldığına dair bir kanaat oluştu. Kim, hangi maçlarda yaptı elbette net olarak bilemiyorum ama Fenerbahçe’nin bu işte öncelikle dahli olduğunu sanıyorum. Dolayısıyla bu hadise, birden çok kulüp için ciddi cezalarla nihayet bulacak gibi geliyor bana...
Size göre, Türk sporunda şike iddailarına yönelik yürütülen soruşturmadaki soru işaretleri neler?
Daha önce sık rastladığımız biçimiyle savcılığın ve polisin gizli olması gereken soruşturmaya ilişkin bilgileri el altından basına sızdırması ve yürütülen soruşturmaya ilişkin kamuoyunda meşruiyet oluşturma girişimi... Ama dediğim gibi, Türkiye’de “adalet” epeydir bu yöntemle işliyor.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor kulübü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen hangi taraf?
Her ikisi de doğru söylüyor. Tabii ikisi de eksik. Meseleye herkes kendi durduğu yerden baktığı için ve doğrunun sadece bir bölümünü dile getirdiği için, açıklamalarda sanki tenakuz var gibi görülüyor.
Mahkemece tutuklandıktan sonra Metris Cezaevi'ne yollanan ve türlü bedensel rahatsızlıkları nedeniyle revirde yatan Yıldırım, (Allah muhafaza) hayatını kaybetse Türkiye karışır mı?
“Türkiye karışır” biraz abartılı bir öngörü. Ama sıkıntılı günler yaşanacağı kesin.
Türkiye'de futbol neden böylesine kirli? Bunca şaibe nereden-nasıl türedi?
Bu kadar çok paranın döndüğü bir sektörde, -ki buranın Türkiye olduğu da göz önüne alınınca- doğrusu normal buluyorum, bunca sahtekarlığı, üçkağıdı, yalanı... Aksi olsa yani kramponlar temiz olsa- şaşardım.
“Temiz Kramponlar Kampanyası” bir ütopya mı?
Ülkeyi yönetenlerin, çolukları-çocukları, akraba ve hısımlarıyla bu ölçüde amansızca zenginleşebildiği bir ülkede tabii ki hayal!
'Aziz Yıldrım daha iyi muamele görmeli!'
Ali Okancı (24 TV Spor Müdürü)
Şike meselesinin akibeti için nasıl bir öngörünüz var?
Şike olayının nasıl sonuçlanacağı konusunda bir öngörüde bulunamıyorum. Sadece bir temenni olabilir benimki. Eğer gerçekten birileri şikeye başvurduysa, teşebbüste bulunduysa cezalarını en ağır şekilde çekmelerini istiyorum. A, B, C kişisi, X, Y, Z takımı umurumda değil. Kim suçluysa cezasını sonuna kadar çeksin.
Yürütülen soruşturma soru işaretleri taşıyor mu sizce? Varsa bunlar neler?
İnsanlar şu soruyu sorsun kendilerine; neden Yıldırım Demirören'in bu soruşturmada adı geçmiyor da Aziz Yıldırım'ınki geçiyor? Aykut Kocaman'ın adı geçmiyor da neden Tayfur Havutçu'nun geçiyor? Bu sorulara cevap vermelerini kuşku duymaları için değil kuşkulardan kurtulmaları için tavsiye ediyorum.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor klubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri Yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen hangi taraf?
İkisi de doğru söylüyor olabilir. Yani soruşturma varsa ve bazı insanlar tutuklu olarak yargılanacaksa ellerinde gerçekten kuvvetli deliller olduğuna inanıyorum. Öte yandan hakimler spor kulübü başkanlarıyla yemek yemiş olabilir. Aksi yönde bir kural mı var. Ortada kaos falan da yok. Bırakalım insanlar rahatça işlerini yapsınlar. Ama izin verilmiyor. Her kafadan bir ses çıkıyor.
Bazıları da bu süreci, isimlerini duyurmak için kullanıyor. En kötüsü de, reyting malzemesi olarak kullanılan bu insanlar açıklamalarıyla leyhlerinde bir kamuoyu yaratmayı başarıyor ve onla bunla bölünmeyen bu ülkenin insanlarını şimdi futbolla bölüyorlar. Yapmamız gereken tek şey, yargıya ve TFF'nin vereceği karara sonuna kadar güvenmek.
Aziz Yıldırım, (Allah muhafaza) hayatını kaybetse Türkiye karışır mı?
Dediğiniz gibi Allah muhafaza etsin. Böyle bir şeyi hiç kimse istemez. Aziz Yıldırım'ın sağlık durumu kritik. Bence tutuklu olarak yargılamak yerine başka bir yönteme başvurmalılar. İnsan sağlığı herşeyin önünde. Yıldırım'ın bu ülkeye kazandırdığı tesisler, kulübünün diğer spor branşlarında yakaladığı başarılar, kulüp olarak sponsor oldukları sporcular ve yetiştirdikleri gençler de unutulmamalı. Ne olursa olsun yargılanma sürecinde Aziz Başkan daha iyi bir muamele hakediyor.
“Temiz Kramponlar Kampanyası” bir ütopya mı?
Menajerlik sistemi ve bahis dünyası sayesinde futbolda milyonlarca dolar para dönüyor. Büyük paraların dolaştığı bir sektörde mutlaka mafya da yerini alır. İnsanlık tarihinde bunun bir çok örneği mevcut. Başkalarının üzerinden kolay para kazanmak isteyenler güç birliği yaparak futbolun içinde de var olmayı başardılar. Temiz kalmasını beklemek büyük bir hayalcilik olurdu.
"Temiz Kramponlar Kampanyası" tamamiyle bir ütopyadır. İtalya'da 4-5 sene önce şike yapan takım ve yöneticiler büyük cezalar aldı. N'oldu peki? Temizlendi mi İtalya? Hayır. Bu sezon da ortalıkta şike iddiaları dolaşıyor. Yani en ağır cezaları verseniz de insanlar bir süre sonra kirli işlere yine başvuruyor. Başka bir örnek daha vereyim. Doping kullananlara da her yıl cezalar yağıyor. N'oluyor peki sporcular bırakıyor mu doping yapmayı? Hayır. Yakalanana kadar devam. Futbolda da böyle olacak. Suç varsa cezalar verilecek. Ortalık biraz yatışacak ve bir süre sonra acıkan akbabalar tekrar ortaya çıkacak.
'Türkiye'de artık dokunulmaz yok!'
Mehmet Arslan (Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü)
Şike meselesinin akibeti ne olacak sizce?
Cumhuriyet tarihinin belki de en çok ses getiren ve toplumun çok büyük bir bölümünü derinden sarsan bir operasyon ile karşı karşıyayız. Gazete sayfalarına yansıyan ilişkiler, konuşmalar ve teknik takipler kamuoyunda da temiz futbol adına büyük bir beklenti yarattı. Türkiye'de artık dokunulmazlar kalmadı. Bunu hissedebiliyor, dahası yaşıyoruz. Kamuoyundaki bu beklenti, açıkcası ben de var. Bu spor tarihimizin en büyük operasyonu eğer çok büyük cezalarla sonuçlanmazsa hepimiz çok büyük bir hayal kırıklığına uğrayacağız. Ben küme düşürmeyle sonuçlanacak cezalara hazırlıklıyım.
Yürütülen soruşturma sizce soru işaretleri taşıyor mu?
Eğer taraf değilseniz, bu soruşturmada soru işaretlerinin bulunmadığını çok açık ve çok net bir biçimde görebilirsiniz. Sekiz aylık çok titiz bir çalışma yürütülmüş, teknik takip yapılmış ve hiç bir sızma yaşanmamış. Bırakın kuşkuları geç bile kalınmış bir operasyon bu.
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor klubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri Yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen hangi taraf?
Emniyet aylarca teknik tabike alıyor, izliyor, savcılık iddalarını mahkemeye sunuyor ve tutuklama talep ediyor. Mahkeme bu iddiaları ciddi buluyor ve tutukluyor. Buraya kadar herşey hukuk çerçevesi içinde devam ediyor. Bu noktadan sonra bir savunma stratejisi ortaya konacaktı elbette.
Faik Işık da bunu yaptı. Bir anlamda 'En iyi savunma hücumdur' diyerek cepheyi genişletti ve 'Ey Aziz Yıldırım'ı yargılayanlar siz önce kendinize bakın!' dedi. Sayın Köylü'nün ifadeleri bir tespit. Sayın Işık'ın sözleri ise savunma stratejisine yönelik bir eylem. Kaldı ki, Türkiye'de hemen her kulüp, savcı ve hakimlerle yemek yer, onları maçlara davet eder. Burada sorun bu yemekleri ve davetleri konu ederek hakim ve savcıları suça ortakmış gibi göstermek. Bu tutum çok da adil değil.
Aziz Yıldırım, (Allah muhafaza) göz altındayken hayatını kaybetse Türkiye karışır mı?
Evet, kesinlikle karışır! Umarım ve dilerim ki Aziz Bey temizdir. Ama yargılama sürecinde hayatını kaybederse, bir kahraman olur.
“Temiz Kramponlar Kampanyası” bir ütopya mı?
Daha düne kadar hemen herkes alkollü araba kullanıyordu. 3-5 yıl öncesine kadar otobüslerde sigara içiliyordu. Şimdi bunlar kalmadı. Futbolda da aynı şeyler geçerli. Artık eski yöntemler, korkutmaya, tehdide dayalı sistemler çökmek zorunda. Türkiye değişiyor. Bu değişime ayak direyenler, tek tek ayıklanıyor. Bu futbol içinde geçerli. Türkiye, futbolda yarattığı kirli iklimin sancılarını yaşıyor. Futbolumuzun bir numaralı isimleri gözaltına alınıyor. Bu isimler şike yapmakla suçlanıyor. Ve yine aynı isimler kulüpleri ve Türk futbolunu yönetiyor. Peki onlar bu işlere karışmışsa onlarla birlikte kulübü idare eden diğerleri niye bu işlerden haberdar değil. Bu mümkün mü?
Evet, “Temiz Kramponlar Kampanyası”nın hayata geçmesi bir anlamda mümkün. Çünkü Türkiye'de başkan ne derse o olur. Demokratik bir yöntem söz konusu değil kulüplerde. Başkan sorgulanmaz, başkana karşı gelinmez, başkan laf söylenmez. Peki ya başkan yanlış yaparsa? O zaman sorumlu yine tek başına başkan mıdır? Başkanı denetleme görevini yerine getirmeyenler vicdanen de olsa sorumlu olmazlar mı? Sorun aslında çok derinlerde. Türkiye TBMM'de bir an önce kulüpler yasasını çıkartmalı. Yöneticilik kriterlerini belirlenmeli. Çünkü Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi kulüpler sadece bu camialara ait değil. Onlar Türkiye'nin markaları. Ve sadece onlara bırakılmayacak kadar da değerli...
'Bir iki takım, işin sonunda 'Süper Lig'e veda etmeli!'
Orhan Gökdemir ('Şike Şike Futbol'un yazarı)
Şike meselesinin akibeti ne olacak?
Bence olması gerekenle, olacak olan arasında ciddi bir açı farkı olacak. Bence bir iki takımın bu soruşturma sonucunda Süper Lig'e veda etmesi gerekir. Etmeyecek, durumu idare edecekler, puan düşürme falan. Bunun nedenlerinden biri, yine futbolun parayla ilişkisi. İkincisi ise, bu kararı verecek olanlarında sistemin bir parçası olması.
Soruşturmadaki soru işaretleri sizce neler?
Son zamanlarda ortaya çıkan tabloya uygun bir biçimde çok hoyratça yapılıyor bu soruşturma. Bir yandan gizlilik deniyor, öte yandan gizli bilgiler-belgeler ortalıkta uçuşuyor. Ayrıca bu soruşturmanın özel yetkili mahkemece yürütülmesi de yanlış. Bu, hem soruşturmanın AKP’yle iliştirilmesine yol açıyor, hem de tartışmayı doğal mecrasından çıkartıyor. Şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya; gözaltına alınmışsan lutlaka tutuklanırsın, tutuklanmışsan mahkeme sonuçlanana kadar mutlaka yatarsın... Bu çok faşizan bir durum. Bu kadar bilenmiş ve homojen görüntü veren mahkemelerle adalet kuramazsınız. Bence bu tutukluluklar fazla. Yargılarsınız, suçu sabit bulunmuşsa hapse atarsınız. Buna karşın asıl yapılması gereken de yapılmıyor. TFF ile DGM arasında nasıl bir ilişki olabilir ki?
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor klubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen kim, bu kaosu ne/kim/ne zaman/nasıl çözebilir?
İkisi de doğruyu söylüyor; hem kuvvetli deliller var, hem de hakimlerin yediği yemekler. Durum karışık yani...
Aziz Yıldırım, (Allah muhafaza) hayatını kaybetse-ölse, Türkiye karışır mı?
Aziz Yıldırım nereye kaçacak ki!? Ayrıca hangi delili karartacak?
“Temiz Kramponlar Kampanyası” bir ütopya mı?
Türkiye’de her şey kirli, haliyle futbol da! Bunca şaibenin daha derinde nedenleri var. Bunlardan biri bizim bir geçiş toplumu olmamızla ilgili. Kırsal değerlerimizi yıktık, yerine de kentli değerleri henüz kuramadık. Toplumun geneli kentte yaşıyormuş gibi yapan köy kurnazlarından oluşuyor. Bu tabloda şikenin lafı mı olur?
'Spor suçluları yakalanır ancak arka kapıdan salıverilirdi!'
Osman Tanburacı (Yeni Şafak gazetesi yazarı)
Şike meselesi nereye yönleniyor size göre?
Bu ülkede spor suçluları, şimdiye kadar yakalanıp arka kapıdan salıveriliyordu. Güç, paralı ve itibarlı kişilerin elindeydi. Türkiye, şike soruşturmalarıyla bu kez sporda da hukuk devleti olduğunu ispat edecek. Adaletin kestiği parmak kanamayacak! Benim hukuka inancım tam!
Yürütülen soruşturma sizce soru işaretleri taşıyor mu?
Soruşturmada en ufak bir açık nokta olduğuna inanmıyorum. O kadar somut veriler var ki!.. Savcılık için bu bilgiler yeterli. Ne yani şike tespiti için imzalı senet mi aranacak? Bu konu üzerinde fırtına kopartanlar, yavuz hırsızlık edenlerdir. Figan eden bu kesim, bir zamanlar hakkı yenenler için neden tek laf etmediler?
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü: “Soruşturma varsa, kuvvetli deliller olduğu içindir” derken, FB Başkanı Aziz Yıldırım'ın avukatı Faik Işık da: “Hakimlerin spor klubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri Yemekler de var” diyor. Sizce doğru söyleyen hangi taraf?
Öncelikle şunu söyleyeyim; kaos yok, olayı boğuntuya getirip kaos çıkartmak isteyenler var! TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı Köylü’nün fikrine katılıyorum. Adı üzerinde: soruşturma!
Keyfi soruşturma olur mu?
Faik Işık ise tam bir showman! Yakalamış bir fırsat, şansını deniyor. Müvekkil hakkı böyle korunmaz! Avukat Işık, müvekkilinin hakkını korumaktan çok kendi avukatlık reytingini artırmak için çaba sarf ediyor gibi. Ya da bu kadar gereksiz yırtınmayla müvekkilinin gözüne girip fiyatını artırmak istiyor. TV'lerde ve de yazılı basındaki feryatları yargıyı etkilemeğe yönelik. Onun için de susturuldu.
“Hakimlerin spor kulubü başkanlarıyla ve Yıldırım'la yedikleri yemekler de var” derken hakimleri zan altında bırakıyor. Bir avukata yakışmayan söylemler bunlar. Haddini aşıyor. Avukat Faik Işık bu söylemleri topluma değil, mahkemede hakimlere söylemeliydi. Doğruyu; savcının iddianamesi üzerine zanlıların yargılanması sonucu hakimler söyleyecek.
Aziz Yıldırım, (Allah muhafaza) hayatını kaybetse Türkiye karışır mı?
Bu biraz provokatif bir soru. Kulların ömrü Allah’ın bileceği iş. Nerede, ne zaman, nasıl belli olmaz. Allah herkese sağlıklı ve uzun ömürler versin. Türk milleti asildir, sağduyuludur. Takdir-i ilahiye hesap sormaz. Vatani görevini yapmak için askere giden gençlerimizi hemen her gün toprağa veriyoruz. Bu kahranan evlatlar için Türk milletinin yüreği yandığında ülke karışıyor mu!?
“Temiz Kramponlar Kampanyası” bir ütopya mı?
Türkiye’de futbol kirli değil. Futbolu kirleten; kulüpleri, spordan nasibini almamış kişilerin yönetmesidir. Adamın parasal gücü var ama itibarı yok! Zengin ama geri planda kalmış. Kimse onu tanımıyor. Büyük takımlara yönetici olursa tanınacak ve kendini tatmin edecek. Hergün yazılı basında ve TV'lerde yer alacak. Bunlar parayla elde edilecek şeyler değil. Onun için de ünlü kulüplere yönetici olup şöhrete kavuşuyorlar. (Dikkat edin, doğduğu şehrin takımına başkan olan yok. Çoğu İstanbul doğumlu değil ama üç büyüklerin başkanı...)
Yakaladıkları bu imkânı sürdürebilmek için de her türlü yola baş vuruyorlar. Türkiye’de şampiyon takımın başkanı olmak az iş değil. Arkanda 25 milyon taraftar var. Yani 25 milyon oy! Büyük güç. Siyaseti bile etkileyebilirsiniz. Böyle bir güce sahip olunca da kendini ‘Padişah’ zannediyorsun herhalde… Astığın astık, kestiğin kestik oluyor. Giderek diktatörlüğünü ilan ediyorsun. Bu statüyü kaybetmemek için de başarılı olmaya kendini mecbur hissediyorsun. İşte o zaman da gözüne perde iniyor. Her ne pahasına olursa olsun şampiyon olmak istiyorsun. Durum budur. Temiz Kramponlar ütopya değil gerçeğin ta kendisidir. Gerçeği bulmak da hukukun işidir.
'Olay sadece ülkemize özgü değil!'
Tuğrul Akşar (futbolekonomi.com yazarı)
Şike meselesinin akibeti için nasıl bir öngörünüz var?
Ben bu işin mahkemenin vereceği karara endeksli olarak götürüleceğini düşünüyorum. Yani federasyon mahkeme kararını bekleyip ona göre yönetsel olarak karar verecekmiş gibi duruyor. Bildiğiniz üzere geçen hafta Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu tüm davanın seyrini değiştirebilecek tarihi bir karara imza attı. Bu karar göre 'Tahkim Kurulu', Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun 8 Haziran 2011 tarihinde kaleci Recep Öztürk’e, “Bahis ihlalini oluşturan” eyleminden dolayı verilen bir(1) yıllık hak mahrumiyeti cezasıyla ilgili kararın yürütmesini durdurdu.
Şike soruşturmasında adı geçen kulüpleri de yakından ilgilendiren bu 'Tahkim Kurulu' kararı yeni bir tartışma başlattı. Futbol Federasyonu, Etik Kurulu raporu doğrultusunda bir veya birkaç takımın küme düşürülmesi gerektiğine kanaat getirirse, yapılacak itirazların Tahkim’den dönme olasılığı ortaya çıktı. Tahkim Kurulu’nun, “özgürlüklerin kısıtlanmaması” adına mahkeme kararını bekleme yönündeki eğilimi, şike soruşturmasında da geçerli olabilecek gibi görünüyor.
Kurulun kendisine gelen dosyada kesilen ceza ile ilgili yeterli belge ve kanıt bulunmadığını görmesi halinde küme düşürülen takımların ileride telafisi zor durumlara düşmemesi için mahkeme kararını bekleyebileceğini tahmin ediyorum. Bu da davanın birkaç yıl uzayabilmesine neden olabilecek bir gelişme olarak karşımıza çıkacak. Federasyon yönetsel ve hızlı karar alma yerine bu yolu seçerse, bu kez de Lig’lerin gazı kaçacak. O zaman da bunu bekleyen bir çok olumsuzluk ve sıkıntıyla karşılaşmaya kendimizi hazırlamamız gerekecek.
Türkiye'de futbol, neden böylesine kirli? Bunca şaibe nasıl türeyebildi? “Temiz Kramponlar” kampanyası bir ütopya mıdır yalnızca?
Futbolun özellikle 1990’lı yılların başından itibaren giderek ticarileşip parasallaşması futbol pastasının hızla büyümesine yol açtı. Büyüyen pastanın paylaşımından herkes futbolcusundan, yayıncısına, taraftarına, kulüplerine, bahis şirketlerine kadar en fazla payı almaya çalıştı. İşte büyüyen pasta futbol dışı ögeler olarak nitelendirdiğim teşvik, şike, rüşvet gibi unsurları ön plana çıkardı. Oysa, bu faktörler sadece futbolun ticarileşmesiyle ortaya çıkmadı. 90’dan önce de futbolda şike, teşvik ve rüşvet vardı. Ve üstelik daha fazla vardı. Ancak o günün koşullarında gerek pastanın bu kadar büyümemiş olması, gerek teknik takip ve diğer araç gereçlerin bu kadar gelişmemiş olması ve de gerekse bunların kriminal bir suç olarak o zaman değerlendirilmemesi o yıllardaki bu tür olayların üstlerinin örtülmesine neden oldu. Oysa günümüzde endüstriyel bir karaktere bürünen futbol, kendi sağlığı ve geleceği açısından bu tür olayların üzerine şiddetle gidiyor. Çünkü bu olaylara prim verilmesi, futbolun ve onun yarattığı endüstrinin orta ve uzun vadede ölümü anlamına geliyor. Bu nedenle bu tür suçlar FIFA’nın yönlendirmeleri doğrultusunda artık kriminal suç olarak değerlendiriliyor.
Nerede bir parasal büyüklük varsa, orada da bu tür sorunlar vardır. Bu nedenle olay sadece ülkemize özgü değildir. "Temiz Kramponlar"ın bizim için bir ütopya olup olmadığı bu olayların sonuçlanmasına göre ortaya çıkacak. Bu olaylarda futbolun ekonomisi, marka değeri ve sosyal, siyasal ögelerini ön plana alarak hukuku göz ardı edersek, esas sorun o zaman çıkacak. Bu nedenle futbolun sağlığı ve geleceği açısından olayın ekonomisi ve sosyal, siyasal kısmı ikinci planda kalır.
Sosyal, siyasal ve ekonomik kaygılar nedeniyle, hukuku es geçersek, ortada ne futbol ekonomisi ne de lig kalır. Sağlıklı bir gelecek için gerekirse birkaç yılımızı feda etmek gerekir. Aksi taktirde bu lekeyi temizleyemediğimiz taktirde ne ulusal, ne de uluslar arası marka olabilme olanağını yakalayabiliriz. Ne insanlar tirübüne gider, ne kimse decoder satın alır, ne de maçların adil bir şekilde oynandığına inanır. Bu bizim için bir temizlenme fırsatı. Türk futbolu açısından bir milat. Nu şansımızı iyi kullanmamız gerek!
© Tüm hakları saklıdır.