28 Kasım 2021 15:06
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, ölümünün altıncı yılında ailesi ve avukat meslektaşlarının katılımıyla vurulduğu tarihi Dört Ayaklı Minare'nin önünde anıldı.
Hatice Kamer
Elçi, 28 Kasım 2015 tarihinde çatışmaların yoğunlaştığı Diyarbakır'ın Sur ilçesi, Balıkçılarbaşı semtinde, silahlı çatışmalarda tahrip olan tarihi Dört Ayaklı Minare'nin önünde, savaşların tarihe ve insanlara verdiği zarara dikkat çeken açıklamasının ardından, iki YPS militanı ve polislerin arasında yaşanan bir çatışmanın ortasında vurulmuştu.
Ölümünün altıncı yılında, Tahir Elçi için birçok anma programı gerçekleşti. Bunlardan biri de, vurulduğu saate Dört Ayaklı Minare önünde yapılan basın açıklamasıydı.
Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen avukatlar, cübbeleriyle Elçi'nin vurulduğu tarihi minarenin önüne kadar yürüdüler.
Tahir Elçi'nin son basın açıklamasındaki konuşmasının dinletilmesinin ardından, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ve Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi birer konuşma yaptı.
Beş yıllık soruşturmanın ardından, 21 Ekim 2020'de görülmeye başlanan cinayet davasına değinen Nahit Eren, altı yıl geçmiş olmasına rağmen faillerin ortaya çıkarılmasına dair bir istek ve irade gösterilmediğini savundu.
Elçi ailesinin, hukuk camiasının ve toplumun adalet duygusunun tatmin edilemediğini söyleyen Diyarbakır Baro Başkanı, ilk andan itibaren yargı makamlarının isteksiz olduğunu, olay yeri incelemesinin yapılmadığını, kamera kayıtlarının 'kaybettirildiğini' söyleyerek tüm bunların cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığını işaret ettiğini söyledi.
Eren, davada yargılamayı üstlenen mahkeme heyetinin ilk celsedeki tutum ve davranışlarının, cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığına dair kanaatlerini pekiştirdiğini ileri sürdü.
Tanıkların yargı görevi yürüten kişi ve kişilerce yönlendirilerek soruşturmanın manipüle edildiğini, kolluk ve yargının yetkisinin olabildiğince keyfi ve kötüye kullanılarak, Elçi cinayetinin karartılması çabalarına olduğunu öne süren Nahit Eren şunları söyledi:
"Son celsede organize bir kötü niyet ve manipülasyonun olduğu ayan beyan ifşa olmuştur. Olaya ilişkin bir bilgisi olmadığı halde sahte tanıkların nasıl oluşturulmaya çalışıldığı, söz konusu kişilerin ne şekilde ve kimler tarafından baskılandığı ve soruşturmanın nasıl manipüle edilmek istendiği, duruşma tutanaklarına bütün ayrıntıları ile yansımıştır. Açık tanık beyanlarına rağmen hala soruşturma sürecindeki bu hukuksuzluklara karşı yargısal sürecin başlatılmamış olmasını üzülerek ve endişeyle izlemekteyiz."
Eren, Tahir Elçi cinayetinin alelade bir cinayet olmadığı gibi, davanın da sıradan olmadığını belirtti.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun, cinayetten 5 yıl sonra Diyarbakır'da cinayetin "siyasi bir suikast" olduğu sözlerini hatırlatan Eren, bu açıklamayla soruşturmanın seyrinin yeni bir boyut kazandığını savundu ve şöyle konuştu:
"Bu davanın, siyasi ağırlığına ve Tahir Elçi'nin isminin hatırasına yaraşır bir şekilde sürdürülmesi siyaset ve yargı kurumunun boynunun borcudur.''
Nahit Eren, Türkiye'nin 2015'ten beri bir siyasi kriz yaşadığını, bununla beraber ülkenin baştan başa bir insan hakları krizinin de yaşandığı bir hal aldığını vurguladı ve "insan haklarını baskılayan bir rejimin sonsuza kadar sürmez" dedi.
Anma törenin de Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi de "adalet çıkmazındayız" sözüyle başladığı duygusal bir konuşma yaptı.
"Adaletin sağır kulağına 6 yıldır bağırıyoruz. Bizi duyan kim?" diye soran Türkan Elçi, bir kurşun sesinin huzuru nihayetlendirdiğini, barışın hayalini kurmanın bile nafile bir hayal olduğunu savundu.
"Ayaklarının altında öldüğümüz, ayaklarının altına her sonbahar geldiğimiz bu minare her gün tanrının büyüklüğünü kime seslenir" diye devam eden Elçi, huzura, kardeşliğe, geçmişe, sıkılan kurşunun adalete de sıkıldığını, onu diriltmenin de, masum bir vatandaşın hesabını sormanın da yargıçların zorunlu görevi olduğunun altını çizdi.
Türkan Elçi konuşmasına şöyle devam etti:
''Makamlarını, mevkilerini hukukun kudretiyle muhkemleştirenler bunu iyi bilmelidirler ki viraneye dönmüş tarumar bahçemizde onlardan adalet istemek ne ricamızdır ne de onların adalet tesis etmesi bize bir lütuftur. Bunu onlardan talep etmek ve beklenti içinde olmak , bizim en doğal vatandaşlık hakkımızdır.
"Bilinsin ki umut, güven, huzur içinde yaşayacağımız bir ülkenin hayali, küstürelen şehirlerle barışmanın yollarından biri de bu sokaktan geçer.
"Bilinsin ki her sarı sonbahar bağrına al karanfil bırakılan kara taşlar bile isyanla dillenir. Mülkümün temeli adalettir diyen bir mülk, adalet tesis etmede acz içinde kalacaksa bu mülk nasıl güçlenir. Bu kutsal avluda adalet yüceliğiyle tecelli edilmeyecekse iktidarlar kendi avlusunda nazarımızda müntehirdir. Müntehir ki kendi eliyle kendini yok edendir."
Tahir Elçi'nin öldürülmeden önce "silah, çatışma, operasyon, savaş istemiyoruz" sözlerini tekrarlayan Türkan Elçi, "Şiddetin her türlüsünü tarafına bakmasızın elimizin tersiyle itiyor, kul eliyle gelen ölümün karşısında duruyor, bize bırakılan mirasa sahip çıkıyoruz. Devralınan bu mirasın güçlenmesi için bir kez daha adalet adalet adalet diye haykırıyoruz" diye konuştu.
Türkan Elçin, "Yaşama hevesi ve ölüm korkusu arasında gelip giden, can yakan cendereden kurtulmak ve bu çıkmazdan çıkmak için hepimizin bir arada yürüyeceği yollar olmalı" dedi.
Farklı etkinliklerle anılan Elçi için sosyal medyada #TahirElçisiz6Yıl etiketiyle birçok paylaşım da yapıldı, onlardan biri de Türkan Elçi'nin, Tahir Elçi'nin ölümünün ardından yazdığı "Ceket" isimli şiiriydi:
"Yine her zamanki gibi
Sen gelmişsin ben varım
Sen susmuşsun ben yazarım
Konuş diyorum gülüyorsun
Aklım suyunu çekti diyorum
Susuyorsun
Biliyor musun diyorum
Ceket diyorum
Her şey sana ceket yakıştığı içindi
Beni dinle,
Susmadan dinle
Bak
Bir gün
En güzel ceketten alacağım
Gelirken içine bir gömlek,
Üstüne bir kravat
Her zamanki gibi
Seçim benden olacak
Ceketin rengi ne olsun diyorum
Susuyorsun
Bekliyorum gelmiyorsun
Ellerimde kasımpatılar,
Ben geliyorum
Geliyorum, gitmek bilmiyorum
Biliyor musun?
Susmalarından sonra
28'e bölündü bende günler
Fakat ben biliyorum
Her şey sana
Ceket yakıştığı içindi"
https://twitter.com/MSTanrikulu/status/1464641041626238980?t=uYtoD8RgNYFLMz1ENP5VDA&s=08
Elçi'yi öldüren tek kurşunun kimin silahından çıktığı tespit edilemese de, Diyarbakır Barosu'nun, Londra Teknik Üniversitesi'ne hazırlattığı bilimsel raporda, olay yerindeki üç polis memurunun birinci dereceden şüpheli olduğu tespit edilmişti.
Olay tarihinden beş yıl sonra tamamlanan soruşturma neticesinde 21 Ekim 2020'de başlayan Tahir Elçi Cinayeti Davası, Başlıkçılarbaşı'nda PKK'lı militanlarca öldürülen polis memurları Cengiz Erdur ve Ahmet Çiftaslan'ın davasıyla birleştirildi.
İddianame dosyasında 3 polis ile PKK üyesi olmakla suçlanan bir kişi sanık olarak geçiyor.
PKK üyeliğiyle suçlanan ve firari olan Uğur Yakışır, "İki polisi öldürmek, ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmak"tan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, Elçi'yi "olası kastla öldürmek"ten 20 yıl, polis memuru S.T yi "öldürmeye teşebbüsten" 20 yıl ve "izinsiz silah bulundurmaktan" 5 yıl olmak üzere, toplam 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Üç sanık polis F.T, M.S. ve S.T. için ise "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek"ten 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
14 temmuz tarihinde görülen üçüncü duruşmada, avukatlar, soruşturmanın özensiz yürütüldüğünü savundu, olay yerinde olmasına rağmen birçok tanığın ifadesinin alınmadığını, kaybolan ve olay anını gösteren kritik mahiyetteki kamera kayıtlarının mutlak surette bulunmasını ve dosyaya dahil edilmesini talep etti.
Mahkeme de, TÜBİTAK'a müzekkere yazılarak silinen kamera kayıtları üzerinden inceleme yapılmasını istedi. Bir sonraki durulma tarihi 12 Ocak 2022.
Diyarbakır Suriçi'nde bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 1966 yılında Cizre'de dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini Cizre'de tamamladı. 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu.
1992 yılından beri Diyarbakır'da serbest avukatlık yaptı; mesleki faaliyetleri ceza ve insan hakları hukuku alanında yoğunlaştı. Kamuoyunda bilinen bir çok davada mağdurları hem yurt içindeki mahkemelerde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde temsil etti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularından olan Elçi, 1990'lı yıllardaki yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma davalarında mağdurların avukatlığını yaparken, Diyarbakır ve bölgedeki hak ihlalleriyle ilgili de birçok çalışmayı sürdürdü.
Elçi, 1994 yılında 26 kişinin ölümüne neden olan Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması, Lice Davası, Temizöz Davası, Roboski Katliamı gibi pek davanın avukatlığını yaptı.
Ceza Hukuku ve İnsan Hakları alanında yetkin bir isim olan Elçi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu üyesiydi.
Birçok sivil toplum örgütünün kuruluş ve çalışmalarında yer alan Tahir Elçi, İki dönemdir Diyarbakır Barosu Başkanlığı görevini yürütüyordu.
Tahir Elçi, vurulmadan önce Sur'un önceki çatışmalada zarar gören tarihi 4 ayaklı minarenin önünde "Silah, çatışma, operasyon istemiyoruz" mesajı vermişti.
Elçi öldürülmeden önceki konuşmasında şunları söyledi:
"Biz Diyarbakırlılar olarak Diyarbakır barosu olarak tarihi değer ve eserlerimize insanlığın bin yıllık emeğine birikimine bu kadim şehre sahip çıkalım. Biz buradan çağrı yapmak istiyoruz. Biz bu tarihi bölgede bir çok medeniyete beşiklik etmiş ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz."
Tahir Elçi, CNN Türk televizyon kanalında sarf ettiği "PKK terör örgütü değildir" sözleri nedeniyle 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla gözaltına alınmış daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Elçi, 'Tarafsız Bölge' programında "Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK, silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir" demişti.
Tahir Elçi hakkında açılan soruşturmada, 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi isteniyordu.
© Tüm hakları saklıdır.