-TAEK'DEN NÜKLEERDE BİLİNMEYENLERE YANITLAR ANKARA (A.A) - 21.07.2010 - Kamuoyunda nükleer santrallerle ilgili tartışmalar sürerken Türkiye'nin bu konuda en yetkili kurumu olan TAEK, ''Dünya nükleer enerjiden vazgeçiyor mu? Nükleer santrallerin etrafında yaşayan insanlar ne kadar radyasyon alır? Nükleer yakıt konusunda dışa bağımlı olacak mıyız?'' gibi sorulara bilimsel yanıtlar veriyor. Türkiye ile Rusya arasında Akkuyu'da nükleer güç santrali kurulması ve işletilmesine dair anlaşmayı onaylayan tasarının kabul edilerek, bugün de Resmi Gazete'de yayımlanarak yasalaşmasının ardından nükleer santraller yeniden gündeme geldi. A.A muhabirinin Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan (TAEK) aldığı bilgiye göre, nükleer santralların güvenlik değerlendirmesi, bağımsız lisanslama kuruluşları tarafından son derece tutucu varsayımlara göre yapıldığı için nükleer enerji çevre dostu olarak nitelendiriliyor. TAEK'e göre, nükleer santrallerin, işletmede oldukları sürede sürekli denetim altında tutulmaları nedeniyle çevre ve insana zarar verebilecek şekilde kaza yapma riski, günümüzde kullanılan diğer teknolojik ürünlere göre yok denecek kadar az. Dünyadaki nükleer santraller, yılda 2 bin 300 milyon ton karbondioksit emisyonuna, 42 milyon ton kükürtdioksit emisyonuna, 210 milyon ton kül üretimine engel olurken, nükleer enerji de iklim değişikliğine sebep olan atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunun azaltılmasında büyük rol oynuyor. Nükleer santraller, elektrik sektöründen kaynaklanan sera gazı salımında da yıllık olarak yaklaşık yüzde 17 azalmaya sebep oluyor. Bu da nükleer santrallerin yerine fosil yakıtlı santrallerden elektrik elde edilseydi her yıl 1,2 milyar ton karbonun atmosfere verileceği anlamına geliyor. -DÜNYA NÜKLEER ENERJİDEN VAZGEÇİYOR MU?- TAEK yetkilileri, dünya geneline bakıldığında yeni kurulacak nükleer santralların sayısının sınırlı olduğunu, ancak her ülkenin enerji planlarının da kendisine özgü özellikler taşıdığını belirtiyor. Bu bağlamda herhangi bir teknolojinin kullanım artış hızının, dünya ve bölgesel koşulların paralelinde, dönem dönem değişiklikler arz edebildiği ifade eden yetkililer, bugün Avrupa'da bir çok ülkede yeni nükleer santral yapımından vazgeçildiği söylentilerinin de tam olarak doğru olmadığına işaret ediyor. Yetkililer, Avrupa ülkelerinin enerji açıklarını ağırlıklı olarak toplam enerji üretiminin yüzde 75'ini nükleerden karşılayan Fransa'dan sağladığına dikkati çekiyor. -NE KADAR RADYASYON ALIR?- Yetkililer, dünyada yaşayan her insanın, topraktan, uzaydan, kullanılan elektronik aletlerden kaynaklanan doğal radyasyona maruz kaldığını, bu radyasyon miktarının da yaşanılan yöre ve koşullara bağlı olarak yılda yaklaşık 2-3 miliSievert (mSv) civarında olduğunu belirtiyor. Buna ek olarak, nükleer santrallardan alınacak radyasyonun ise doğal radyasyona göre çok küçük seviyede kaldığı belirtiliyor. Örnek olarak dünyada en fazla nükleer santralın olduğu ABD'de bu tür santrallardan dolayı halkın doğal radyasyona ek olarak aldığı miktarın yılda 0.05 mSv'in altında olduğu ifade ediliyor. Radyasyonla çalışan kişiler için, doğal radyasyonun üzerinde maruz kalınacak maksimum miktarın ise ülkelere göre yıllık 20 ile 50 mSv arasında değişiklik gösterdiği bildiriliyor. -NÜKLEER SİLAHLARIN ARTIŞINA NEDEN OLUR MU?- Yetkililer, nükleer santrallerin kurulmasının beraberinde nükleer silahların artışına neden olup olmayacağı sorularına ilişkin olarak da enerji üretimi amacıyla kurulan nükleer santralların nükleer silah yapımıyla bir ilişkisinin bulunmadığına işaret ediyor. Türkiye'nin, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına taraf olduğunu belirten yetkililer, nükleer santrallerin uluslararası denetimlere açık olduğunu, bu kapsamda nükleer silahların yayılmasını önlemek üzere, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının sürekli denetim faaliyetlerinde bulunduğunu kaydediyor. Yetkililer, ayrıca, nükleer santralın bir ülkede bulunmasının tek başına nükleer silah yapımı için yeterli olmadığını, bunun için başka tesislerin kurulmasının da gerektiğine dikkati çekiyor. -NÜKLEER SANTRALLARIN ATIKLARI NE YAPILIYOR?- TAEK yetkilileri, nükleer enerji üretiminde kullanılan yakıtların yüksek radyoaktiviteye sahip uzun ömürlü izotopları içermesi nedeniyle bu yakıtların atık olarak uzun seneler boyunca kontrollü olarak insana ve çevreye zarar vermeyecek şekilde depolanması gerektiğini ifade ediyor. Kullanılmış yakıtlar veya yakıt çevriminde oluşan radyoaktif atıkların sızdırmaz özel çelik kaplar içine konulduktan sonra geçici yer üstü ve yer altı depolarında muhafaza edildiğini ifade eden yetkililer, ancak son depolama için gelecekte jeolojik (yer altı) depolama teknolojisinin kullanılacağını, bu konuda ABD'de ve Finlandiya'da önemli gelişmelerin olduğunu kaydediyor. -NÜKLEER REAKTÖRLER ENERJİ DIŞINDA BİR ŞEY ÜRETİR Mİ?- Nükleer reaktörler, tıp ve endüstride kullanılan yararlı radyoizotopların üretilmesinde de kullanılıyor. Yetkililer, kanser tedavisinde, boru kaynaklarının tahribatsız muayenesinde kullanılan Kobalt-60, tiroid bozukluklarının teşhis ve tedavisinde kullanılan İyot-131, doktorların vücut içini görme amacıyla kullandıkları çeşitli tarayıcı cihazlarda kullanılan Teknesyum-99, akciğer havalanmasının ve kan akışının ölçülmesinde yararlanılan Ksenon-133'ün, bu izotoplara örnek olarak verilebileceğini belirtiyor. Nükleer santrallarda elde edilen fazla enerjinin ise ev ve seraların ısıtılması, tuzlu sudan içilebilir su elde edilmesi, petrol üretimi gibi alanlarda kullanıldığı ifade ediliyor.