Gündem

'Taciz nasıl kanıtlanır?'

Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet gazetesindeki köşe yazısında Roma Büyükelçisi Ali Yakıtal'a karşı iki diplomat tarafından açılan cinsel taciz davasınından &c

29 Temmuz 2010 03:00

T24- Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet gazetesindeki köşe yazısında Roma Büyükelçisi Ali Yakıtal'a karşı iki diplomat tarafından açılan cinsel taciz davasınından çıkan kararı yazdı.


Danıştay 5'inci Dairesi'nin Ali Yakıtal'ı merkeze alma kararını iptal etme gerekçesi olarak "somut biçimde kanıtlamadı, iddianın soyut kaldığı" göstermesini eleştiren Aslı Aydıntaşbaş Danıştay 5'inci Dairesinden çıkan bu gerekçeye karşı 'Taciz Nasıl Kanıtlanır?' başlıklı (29 Temmuz 2010 tarihli) yazısını yazdı:

İnanılmaz. Danıştay 5’inci Dairesi, yanında çalıştığı iki diplomata cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle merkeze çekilen Roma Büyükelçisi Ali Yakıtal’ı aklamış.
Nasıl aklamış? Dışişleri Bakanlığı’nın elçiyi merkeze alma kararını iptal etmiş. Başından beri Yakıtal’ın suçsuzluğu tezini işleyen ve buna kanıt olarak da Müjde Ar’ın “Üç gün evinde kaldım, bana dokunmadı valla!” ifadesini manşete çeken Hürriyet gazetesi, Danıştay ara kararını “Büyükelçinin dava zaferi” olarak veriyor.

Peki yıllarca kadın hâkimler tarafından yönetildiği için gurur duyduğumuz Danıştay’ın, bu kararda gerekçesi ne? Şimdi sıkı durun. Danıştay 5’inci Dairesi, cinsel taciz olayının “somut biçimde kanıtlanmadığını” ve “şikâyetçinin soyut iddiasından ibaret kaldığını” söylemiş.
Pes doğrusu. Cinsel taciz vakaları konusunda en ufak bir bilginiz, azıcık bir duyarlılığınız varsa, işyerinde bir amirin altında çalışan memurlara taciz iddiasında, kadınların ifadelerini ciddiye alır, en azından geri toplumlarda olduğu gibi “Ne alakası varmış canım. Olmaz öyle şey. Kanıtlasınlar görelim” demezsiniz.

Merak ediyorum, davayı önümüzdeki ay esastan görüşecek olan mahkeme, Roma’da olduğu iddia edilen taciz vakasıyla ilgili nasıl “somut” deliller görse tatmin olurdu? Büyükelçi’nin kaseti mi? Taciz anında teybe alınmış sözler mi? Yoksa doğrudan bekâret testi mi?

İşyerinde cinsel taciz, ender rastlanan ama çalışma hayatını kadınlar için kâbusa çevirebilen bir suçtur. Söz ettiğimiz ufak iltifatlar, hafif flörtler, masumane bir ‘yazılma’ değil: Doğrudan bir amirinin, altında çalışanlardan, rızaları dışında uygunsuz ve cinsel taleplerde bulunması... 
Bakın ben bu konularda uzaktan yakından “ahlakçı” biri değilim. Nefret ederim insanların özel hayatlarını, duygusal dünyalarını ahlakçı kalıplara sığdırmaya çalışanların iki yüzlülüklerinden. Çapkın erkeklere, rahat kadınlara hiçbir itirazım yok. Sonuçta dünyada isteyen istediğini yapar. İşyerinde ilişki de, evlilik dışı cinsellik de, kadınların ve erkeklerin, kendi arzu ve vicdanının tayin edeceği konulardır.  Kanunların değil.
Ama ortada “rıza gösteren iki  yetişkin” varsa.
Oysa Roma olayında iddialar farklı. Taciz olayı ilk patlak verdiğinde konuyu biraz araştırdım; ancak Ali Yakıtal’la tanışıklığım olduğu için, Başbakan’ın dış politika danışmanıyken yurtdışı gezilerinde hep son derece beyefendi tavırlarını takdir ettiğim için, elim varıp yazamadım.
Yanlış yapmışım, çünkü bugün gelinen noktada Yakıtal “somut delil yok” diye aklanırken, cesaret gösterip kariyerlerini tehlikeye atma pahasına şikâyette bulunan iki genç kadının “itibarsızlaştırılması” söz konusu. Roma’da şikâyet, bir değil iki diplomattan geldi. İddialar, ilk bakıştan beri inandırıcıydı. (Zaten hiçbir kadın, gerçekten canından bezmemişse, kariyerini zedeleyeceğini bile bile şikâyette bulunup kendini bu cendereye sokmaz.) Giden müfettiş, sadece o iki kadınla değil, Roma Elçiliği’ndeki tüm çalışanlarla yüz yüze mülakatlar yaptı. Sonunda yazılan müfettiş raporunda, iddialar kayda değer bulunduğu için Yakıtal merkeze alındı. Hükümette ve medyada çok güçlü dostları olmasına karşın...
Bu satırları yazarken, Büyükelçi Yakıtal suçludur, bu işi yaptı demiyorum. Sonunda olaya mahkeme karar verecek. Elçi, aksi kanıtlanana kadar suçsuzdur tabii.
İtiraz ettiğim, Danıştay’ın “cinsel taciz” suçu için koyduğu neredeyse “imkânsız“ kriterler. Şunu bilin ki, ağır bir tecavüz vakasından söz etmiyorsak, cinsel taciz kolay kanıtlanmaz. Mağdur olsalar bile kadınlar için utandırıcı, dışlayıcıdır. Kimse kârlı çıkmaz. Ama dünyanın hiçbir medeni ülkesinde de cinsel taciz araştırılırken kriter, “somut delil” olmamıştır.
Yakın zaman önce Türkiye’nin önemli gazetelerinden biri, benzer taciz iddialarını ciddiye alıp, söz konusu büroya müfettiş gönderdi. Doğrusu budur. Burada da yapılması gereken, “kadınları cezalandırmak” ya da itibarsızlaştırmak değil, olayı aydınlatmaktır.
O yüzden Roma deyip geçmeyin...