Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve iki ülke arasındaki müzakereler Avrupa basınının en önemli konusunu oluşturuyor. Alman basınında, Türkiye'nin rolüne dikkat çeken yorumlar yer alıyor.Almanya'da yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinde, Pazar günü Putin ile yaklaşık bir saatlik bir telefon görüşmesi yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iki ülke arasında arabulucu olarak devreye girebileceğine dair bir yorum yer alıyor:
"Erdoğan için Ukrayna krizi fırsat kadar tehlike de teşkil ediyor. Uzun sürecek bir savaştan Türkiye ekonomik olarak olumsuz etkilenir. Ankara boğazlar üzerindeki kontrolü nedeniyle bir NATO üyesi olarak askeri anlamda çatışmanın içine çekilebilir. Ancak Türkiye aynı zamanda Rusya ve Ukrayna ile kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle olası bir arabulucu olarak avantajlı konumda. Nihayetinde uluslararası arenada kötü bir üne sahip olan Erdoğan bir kilit figüre dönüşebilir. Erdoğan bu şekilde NATO ülkesi Türkiye'nin Rusya ile Batı ittifakı arasında daha bağımsız bir rol oynamasına yardım etme yönünde uzun süredir devam eden stratejisini ilerletebilir. Böylece Erdoğan, ülkesini daha önemli bir bölgesel güç haline getirebilir."
Portekiz'de yayımlanan Público gazetesi Avrupalıların Rusya'ya verdiği tepkiye ilişkin bir yoruma yer veriyor. Yorumda, şu ana kadar başvurulan önlemlerim önemli ancak yetersiz olduğu belirtiliyor:
"Transatlantik ilişkiler güçlendirildi, sert yaptırımlar yürürlüğe konuldu, Almanya silahlanıyor. Ancak hiçbir şey barbarlığı durduramıyor. Ve bizde yavaş yavaş Ukrayna'yı kaderine terk ettiğimiz şüphesi uyanıyor. Milyonlarca mültecinin, ölüm ve çaresizlik içinde yanan bölgelerin görüntüleri saldırganın planını acımasız bir şekilde yürüttüğünü gösteriyor. Demokratlar böyle bir saldırganlığa hazır değildi. Putin'e kendi yöntemleri ile karşılık vermek muhtemel bir nükleer felakete davetiye çıkarmak olur. Hiç kimse Avrupa Birliği'nin gözlerini kapattığını, kendisini bir kez daha refahın altın rüyasına kaptırdığını söyleyemez. Ancak her ne kadar çok fazla şey yapılmış olsa da yapılanlar yeterli değil. Tiranlar sadece silah şiddetinin dilinden anlıyor. Uzun dönemli olarak demokrasiler baskın çıkacaktır. Ancak Harkiv ve Mariupol'de olanlar Avrupalıların vicdanını rahatsız edecek."
Hollanda gazetesi de Volkskrant ise Rusya'da bağımsız medyaya yönelik baskıları ele alıyor:
"Bu hafta sonu da onlarca cesur Rus savaşa karşı protestolar düzenledi, ancak Rus devletinin yayın organlarının yaydığı propaganda ve yalanların yol açtığı beyin yıkamanın sonucu olarak Rusya'da çoğunluğun Putin'i desteklediği görülüyor. Putin Ukrayna'ya karşı savaşı ülkede kalan son bağımsız ve muhalif medya organlarını susturmak için kullanıyor. Bu çok rahatsız edici bir gelişme. Rusya, basın özgürlüğüne saygı gösterildiği izlenimi oluşturmaya dahi çaba göstermiyor. Radikalleşmiş Putin'in hiç kimseye iyi davranmasına gerek yok ve demir yumrukla ülkeyi yönetebilir. Rusya uzun zamandır basın özgürlüğünün baskı altında olduğu otoriter yönetilen bir ülke. Ancak Ukrayna'ya karşı savaşla birlikte Rusya tek bir sesin yükselebildiği totaliter bir rejime dönüşüyor; o da Putin'in Rusya milliyetçiliği..."
İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung (NZZ), Rusya'nın uluslararası toplum açısından büyük itibar kaybettiği değerlendirmesinde bulunuyor:
"Milyonlarca insanın acısı soğuk muktedir Putin'i ilgilendirmiyor olabilir. Ancak Rusya'ya verdiği devasa zararları görmezden gelemez. Her gün gözler önüne serilen acımasızlık ve gaddarlıkla ülke dünya genelinde itibarını kaybetmiş durumda. Hızla ilerleyen tecritin Rusya ekonomisi için sonuçları bir felakete eşdeğer. Rusya'nın yakın bir gelecekte yeniden dünya kamuoyunun kabul göre bir üyesi haline gelebileceğini düşünmek şu an için imkânsız."
DW / BÖ,ET
© Deutsche Welle Türkçe