ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusa Sesleniş konuşması ve Katolik kilisesindeki cinsel taciz skandalları Alman basınından seçtiğimiz yorum konularını oluşturuyor.Süddeutsche Zeitung'un yorumunda Donald Trump'ın dün yaptığı Ulusa Sesleniş konuşması ele alınıyor.
"Trump iki seçim kampanyasında taraftarlarının terörist kervanları, Honduraslı işgalciler ve El Salvadorlu saldırganlar masallarıyla sandığa çekilebileceğini gördü. Bu masallar ona siyasi yelpazenin ortasındakilerin oylarını ve Temsilciler Meclisi'ndeki çoğunluğunu kaybettirdi ama 2016'da başkanlığı kazandırdığı gibi, 2018 yılında da Senato'daki çoğunluğunu sağlamlaştırmasına yardımcı oldu. 2020'deki, her iki tarafın da ideolojisi olmayan kararsız seçmen yerine, sadık seçmen kitlesini harekete geçirmeye çalışacağı bir kampanya olacak. Başkan Trump Ulusa Sesleniş konuşmasıyla bu stratejinin temelini atmış oldu. Amerika'nın Trump'ın konuşmasında sarf ettiği birkaç cümleye uygun bir başkana ihtiyacı var. Sadece kendi seçmenlerine değil, bütün vatandaşlarına saygısı olan, işbirliği ve uzlaşmaya yatkın, toplumun yararını düşünen bir başkana. Trump bu tarife uyan bir başkan değil.”
Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda Başkan Trump'ın halktan uzaklaştığı görüşüne yer veriliyor:
"Donald Trump ulusuna seslenirken devlet adamı gibi görünmeye çalıştı. Ama bu sıfat patırtıcı Trump'a uymuyor. Sarf ettiği birkaç barıştırıcı cümle, Trump'ın birleştirici değil toplumu bölücü bir lider olduğu teşhisini değiştirmez. Trump Kongre'deki konuşmasında ırkçılığa, her gün işlenen silahlı cinayetlere ve iklim değişikliğine değinmedi. Başkanın anlattıkları, iddia ettiğinin aksine ‘Amerikan ulusunun ajandası' değildi. Donald Trump'ın ajandasıydı. Narsist başkanın aradaki farkı kavrayamamış olması, Amerikan ulusunun içinde bulunduğu durum hakkında, ekrandan okuyarak yapılan 90 dakikalık konuşmadan daha fazla fikir veriyor.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung Papa Françesko'nun da teyit ettiği, Katolik kilisesinde din adamlarının rahibelere yönelik cinsel taciz skandalını ele alıyor.
"Vatikan'a en az 25 yıldır Afrika, Asya ve daha birçok yerden papaz ve piskoposların rahibelere şiddet uyguladığı, kürtaj vakaları yaşandığına dair ihbarlar geliyor. Bu raporlara dayanarak neyin yapıldığı, neyin ise yapılmadığı açıklık getirilmeyi bekliyor. Papa Françesko soru üzerine de olsa en azından gerçeği itiraf etti. Böylece bir tabu yıkılmış oldu ama yıkıldığıyla da kaldı.”
Passauer Neue Presse gazetesinin aynı konudaki yorumu ise şöyle:
"Katolik kilisesi yönetimi, cinsel tacizler konusunda başka çaresi kalmadığı için tepki göstermek zorunda kaldı. Münferit olaylarla sınırlı olmadığından, skandalın çığ gibi büyüyeceğini tahmin etmek için falcı olmak gerekmez. Katolik kilisesi şimdiye kadarki suistimalleri aydınlatmış olmakla yetinemez. Tacize uğrayan rahibeler de bağımsız araştırma, tazminat ve suçluların cezalandırılması taleplerinden vazgeçmeyeceklerdir. Kilise üzerindeki değişim baskısı daha da artacaktır. Katolik cinsiyet eğitiminden, kadının sosyal konumunun dine göre nasıl olması gerektiğinden ve etkisini halâ kaybetmeyen hiyerarşik yapıdan duyulan kuşkular elin tersiyle itilemez. Katolik kilisesinin tepeden tırnağa reformdan geçirilmesi zaruret haline gelmiştir.”
DW, dpa, afp/AG, BK
© Deutsche Welle Türkçe