Suruç’taki saldırının sembol fotoğraflarından biri, yerde yatan iki yaralı kadının el ele tutuşarak birbirlerine güç verdiği kareydi. Kadınlardan biri Gökçe Çetin, diğeri Dr. Çağla Seven’di. Dr. Seven, 9.5 aydır patlamanın ve isabet eden 100’ün üzerinde bilyenin bedeni İle ruhunda yarattığı yaraları sarmaya çalışıyor. Katliamın sembol fotoğraflarından birinde yer alan Seven, o anı Hürriyet'ten Mesude Erşan'a “Kendime geldiğimde Gökçe’nin bağırmasını duydum. Konuşamıyordum. Sakinleştirmek için elini tuttum.” sözleriyle anlattı. Seven, "Biz doğru bildiğimiz yolda yürüyorduk. Bütün hayatım değişti. Yürümekte, giyinmekte güçlük çekiyorum. Merdiven çıkıp inemiyorum. Ağrılar çekiyorum. Geri dönüşümsüz yaralar aldık. Bedenimden çıkan 100 küsur bilyenin izini bedenim ve beynimde taşıyorum" dedi.
20 Temmuz 2015’te Şanlıurfa Suruç Amara Kültür Merkezi’nde, Kobani’ye oyuncak, çocuk bezi gibi malzeme götürmek üzere toplananlar, terör örgütü IŞİD bağlantılı canlı bomba Abdurrahman Alagöz’ün hedefi oldu. Katliamda 34 kişi yaşamını yitirdi. Önce öldüğü sanılan Dr. Çağla Seven, yaralı kurtulan 103 kişiden biriydi.
Tek hayali doktorluk
Dr. Seven, Arnavutluk göçmeni olan 4 çocuklu bir ailenin kızı. Tek hayali doktor olmaktı. İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi, zorunlu hizmetini Kocaeli’nde yaptı. Ardından Marmara Üniversitesi Pendik Araştırma ve Eğitim Hastanesi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlığını kazandı. Suruç’u biliyordu. Daha önce çadır kentlerde gönüllü doktor olarak çalışmıştı. Suruç’ta bir kez daha bulunma nedeni çocuklardı. İzin alabilirlerse Kobani’ye geçecek, oyuncakları ve bazı başka ihtiyaçları teslim edeceklerdi. Seven, izni beklerken Suruç Devlet Hastanesi’ndeki meslektaşını ziyaret etti, çayını içti. Hastaneden çıkışta öğretmen evinde yemek yemeyi teklif etti. İçlerinden biri, “Basın açıklamasını dinleyelim, sonra gidelim” dedi. Açıklama sırasında canlı bomba saldırısı oldu ve ağır yaralandı.
Teşhisini koydu
Dr. Seven önce devlet hastanesine götürüldü. Kendine geldikçe, damar yolu açtırdı, kan grubunu yazdırabildi. Ardından özel bir hastaneye nakledildi. Çantası, telefonu kayıptı. Ambulanstayken telefon numarası ezberinde olan eski erkek arkadaşını arattırdı. Asansördeyken karnındaki ağrı ve sertliği hissetti. Meslektaşlarına karnındaki kanamanın bundan kaynaklandığı uyarısında bulundu. Hastaneye vardığında solunumu durmuştu. Müdahaleyle geri çevrildi ve ameliyata alındı. 8 saat sürdü ameliyat: “Bağırsaklarım, mesanem parçalanmıştı. Her iki bacağımda parçalı kırık vardı. Esas zorlayan atardamar yaralanmasıydı. Vücudumdan 100’den fazla bilye çıkardılar.”
Yaşaması mucizeydi
Ameliyattan sonra ambulans uçakla İstanbul Tıp Fakültesi’ne getirildi. Uçakta Gökçe Çetin ile bir kez daha yolu kesişti. Gökçe’nin bacaklarında kırıklar vardı. 1 ay yoğun bakımda takip edildi. Yaşaması büyük bir mucizeydi. Hâlâ yapılacak ameliyatları var. Marmara Üniversitesi Pendik Araştırma ve Eğitim Hastanesi ile İstanbul Tıp Fakültesi arasında farklı tedavi ve ameliyatlar için gidip geliyor.
Konuşamadım elini tuttum
Suruç’ta 20 Temmuz 2015’te saat 12.00 sıralarında patlama oldu. Sonrasını Dr. Seven şöyle anlattı:
“Yere düştüğümde bacaklarımda bir şey olduğunu fark ettim. Bacaklarıma baktım, koptular mı acaba diye... Bacaklarım duruyordu. Kısa süre önce Diyarbakır’daki patlamada iki bacağını kaybeden sinemacı Lisa Çalan’ın röportajını okumuş ve acısını yüreğimde hissetmiştim. Benim de başıma gelmiş olabilir miydi? Muhtemelen atardamar yaralanması da olduğundan çok kanıyordum, bilincim gidip geliyordu. Kendime geldiğimde Gökçe’nin bağırmasını duydum. Yerdeydik. Onu sakinleştirmek için bir söylemek istedim. Ama batın (karın) yaralanmam olduğu için nefes alıp vermiyordum. Konuşamıyordum. Sakinleştirmek için elini tuttum.”
Geri dönüşümsüz yaralar aldık
“Bir tanıdığım bana ‘Keşke orada olmasaydınız’ demişti. Ben de ‘Orada olmaması gereken ben değildim. Bombacının orada olmaması gerekiyordu’ dedim. Biz doğru bildiğimiz yolda yürüyorduk. Bütün hayatım değişti. Yürümekte, giyinmekte güçlük çekiyorum. Merdiven çıkıp inemiyorum. Ağrılar çekiyorum. Geri dönüşümsüz yaralar aldık. Bedenimden çıkan 100 küsur bilyenin izini bedenim ve beynimde taşıyorum. O bomba hayatımın orta yerine düştü. Beynimiz, bedenimizdeki izler hep kalacak.”
Tıp ve keman benim iki aşkım
“Bedensel yaralar düzelmeden, psikolojim hiç düzelmiyor. Belki eski hayatıma dönersem, bir şekilde baş edebilirdim. Tıp ve keman iki aşık olduğum, peşinden sürüklenebileceğim, beni heyecanlandıran iki konu. Pediatriyle ilgili planlarım var. Cezaevindeki çocuklar, çocuk hakları ihlalleri, çocuk işçiliği konusunda çalışabilirim. Ama şu aşamada destekle baş etmeye çalışıyorum. Büyük bir haksızlığa uğradık. Hem bunun hem de hesabını soramamanın öfkesini yaşıyoruz. Biz oraya hiçbir şekilde kötü niyetlerle gitmedik.”