Gündem

'Suriye’ye karşı müdahaleye asla gönüllü olmamalıyız'

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, ‘Türkiye hiç böylesine darboğaza girmemişti. Onun için biz, Suriye’ye karşı müdahaleye asla gönüllü olmamalıyız’ dedi

30 Ağustos 2013 17:16

 

Suriye'de yaşanan sıcak gelişmeleri ve Batılı güçler tarafından yapılacak olası bir dış müdahaleyi köşesinde tartışmaya açan Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'den hükümete çarpıcı uyarılar geldi. Suriye eksenli gelişmelerin halihazırda küresel güçlerin çıkarlarını koruyacak şekilde geliştiğini vurgulayan Gülerce, “Türkiye hiç böylesine darboğaza girmemişti. Onun için biz, Suriye’ye karşı müdahaleye asla gönüllü olmamalıyız. Suriye bize saldırırsa cevabını verelim ama bizim dışımızdaki projelerin içinde bulunmayalım” ifadelerini kullandı.

Gülerce’nin Zaman gazetesinde “Suriye sarmalında çözüm süreci…” başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:

Savaş yangınını başlatmak zor değil, ama nereye ulaşır, nereleri yakar, nasıl biter, yangından sonrası ne olur, bunları şimdiden kimse kestiremez. Suriye, Türkiye’ye saldırır mı? Türkiye, hiç istemediği halde bölgesindeki yangının içine çekilir mi?

Küresel güçler ve bölge ülkeleri açısından da belirsizlik çok. Mısır’daki darbe İhvan yönetimine karşı İsrail’i rahatlattı. Hafız Esed’le yapıldığı söylenen ve Suriye’deki rejimi koruma karşılığında Golan Tepeleri’nin İsrail’in elinde kalmasını temin eden gizli antlaşma bozulur mu? İsrail, müdahaleyi fırsat bilir mi? İran ne yapar? ABD ve İsrail’in İran cephesini açma ihtimali var mıdır? Irak’ta Şii-Sünni çatışması yeni kanlı saldırılar ile tırmanırken, Mısır’da normalleşme yerine iç savaş tehlikesi büyür mü?

Bu hengâmede net görülen realiteler de var: 1. Süper güçlerin, ABD, Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve İsrail’in istemediği bir gelişme yok. Olaylar, daha önce projelendirildiği gibi onların menfaatleri doğrultusunda gelişiyor. “Küresel sistem”, aleyhine olabilecek gelişmelerin önünü alıyor. Seçimle de olsa, “Müslüman Kardeşler” iktidarı gibi “İslamcı” yönetimlere kapı aralanmaması kararlılığı devam ediyor. 11 Eylül 2001’deki saldırıdan itibaren “küresel terör”ü önleme bahanesi ile İslam coğrafyası işgal ediliyor, mezhep çatışması kanlı bir bıçak gibi bizim coğrafyanın bağrına saplanmış bulunuyor. 2. İsrail’in güvenliği her olaydan sonra daha da teminat altına alınıyor. 3. Asıl önü kesilmek istenen Türkiye, giderek köşeye sıkıştırılıyor. Şimdi burada can alıcı soru şudur: Türkiye, en önemli problemi olan Kürt sorununu, sivil iradenin inisiyatifi ile çözme derdinde ve bir çözüm süreci başlatıldı. Hükümet bu süreci, Suriye’ye yapılacak askeri müdahalenin yol açacağı karmaşa zemininde, sağlıklı olarak yürütme imkânını bulabilecek midir? Ayrıca yerel seçimlere doğru giderken huzurlu bir seçim sath-ı maili sağlanabilecek midir? Suriye’ye yapılacak müdahalenin Türkiye’nin siyasî, ekonomik ve askerî bünyesine tesirleri nasıl olacaktır?

PKK yöneticileri yine abuk sabuk tehditler savuruyor. Acaba Suriye selinden kütük kapmayı da planlıyorlar mı? Vesayetin ağaları, AK Parti’ye karşı PKK terörü ile son bir hamle yapmayı deneyecekler mi? Arayıp da bulamadıkları fırsatı, Suriye’ye yapılacak askerî müdahalenin türbülansında bulurlar mı? AK Parti karşıtları, Gezi olaylarının devamını bu hengâmede düşlerler mi? Türkiye hiç böylesine darboğaza girmemişti. Onun için biz, Suriye’ye karşı müdahaleye asla gönüllü olmamalıyız. Suriye bize saldırırsa cevabını verelim ama bizim dışımızdaki projelerin içinde bulunmayalım. İnsanî olarak her çabayı gösterelim ama İran’ın, Suriye’nin karşısında bir hasım pozisyonu almayalım. Müdahale edenler üç gün, beş gün sonra çekilir gider ama biz komşu ülkeler, Müslüman halklar olarak yan yana yaşamaya devam edeceğiz. Eğer asıl hedefte Türkiye varsa, asıl önü kesilmek istenen Türkiye ise satranç tahtasındaki sonraki hamleler bizimle ilgili ise çok dikkatli, çok temkinli olmak zorundayız.

Üniversiteler açılıyor, lig maçlarında gerilim tırmandırılıyor. Çözüm süreci kritik eşiklerden geçiyor ve bir seçim atmosferine girmiş bulunuyoruz. Tansiyonu düşürmeye, uzlaşmaya, birbirimizi daha çok kucaklamaya, hâsılı iç barışa ihtiyacımız var.