Selin Girit*
Siad Şahid iki yıl önce Suriye'nin başkenti Şam'dan ayrılıp Türkiye'ye gelmiş. Kronik böbrek yetmezliği hastası. Diyalize girmesi gerekiyor.
Gelini, Şahid'in İstanbul'daki bir devlet hastanesinde bedava tedavi gördüğünü, doktorların kayınvalidesine çok iyi baktığını söylüyor.
Şahid'in tedavisi altı ay boyunca her hafta aralıksız olarak devam etmiş. Tedavi olumlu sonuç vermiş. Şimdi hastane ziyaretleri azalmış. Sağlığı iyiye gidiyormuş.
"Tedavi masraflarını özel hastaneye gitsek mümkün değil karşılayamazdık." diyor gelini:
"İlaçlar hariç her tür sağlık hizmetinden ücretsiz yararlandık. Diyaliz iğnelerinin her biri 1000 liraydı. Altı iğne kullanılması gerekti. Ondan da para almadılar. Kocamın işi yok zaten. Altı kişilik aileye ben bakıyorum. Tedavi bedava olmasa ne yapardık, bilmiyorum."
Siad Şahid ve gelini, hastanedeki tedaviden memnun. Ama gördükleri muameleden şikayetçiler. Gelini yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Hastane resepsiyonundaki görevliler bize 'Siz Suriyelisiniz. Ne işiniz var burada? Sizi burada istemiyoruz.' diyorlardı. Sırada bazen 4-5 saat beklediğimiz oluyordu. Bize sıra geldiğinde, 'Suriyelinin burada işi yok' diyorlardı. 'Ülkenize dönsenize' diyorlardı. 'Bugün git, yarın gel' diyorlardı. Kayınvalidem zaten rahatsızdı. 'Nasıl yarın yine gelelim?' diyordum. Bence sırf Suriyeliyiz diye bize kötü davranıyorlardı."
İstanbul'daki devlet hastanelerinde çalışan doktorlar ve sağlık görevlileriyle de bu haberle ilgili olarak görüşmek istedik. Ancak Sağlık Bakanlığı'na bu konuda yaptığımız başvuruyla ilgili geri dönüş alamadık.
Kayıt şartı
Suriye'deki savaş ortamı nedeniyle son dört yıl içinde Türkiye'ye gelen mültecilerin sayısı resmi rakamlara göre 2 milyona yaklaşıyor.
Türkiye'nin çeşitli illerinde 20'yi aşkın mülteci kampında, Suriyeliler sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerden ücretsiz faydalanıyor. Ancak kamplarda yalnızca 250 bin civarında mülteci var. Gerisi başta İstanbul olmak üzere, birçok ile dağılmış durumda.
Acil sağlık hizmetine tüm kentlerdeki mülteciler ulaşabiliyor. Acil olmayan sağlık hizmetlerine erişim için ise mültecilerin yetkili mercilere kayıt yaptırması gerekli.
Yani kentli mülteciler "geçici koruma" statüsü altında kendilerini yetkili mercilere kaydettirmeleri ve bir Yabancı Tanıtım Kartı çıkartmaları durumunda sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkına sahip.
Geçici Koruma Yönetmeliği'ne göre, acil sağlık hizmetlerinde mülteci hastalardan gerek tedavi gerekse ilaçlar için herhangi bir ücret talep edilmiyor.
Diğer durumlarda, bazı illerde ilaç ücretlerinin yüzde 80'i Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), yüzde 20'si ise hasta tarafından karşılanıyor. Bazı illerde ise ilaç masrafının tamamı hastadan talep ediliyor.
Arapça klinikler açıldı
Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği'nden Gizem Demirci Al Kadah, Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerinden aynen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi faydalanabildiklerini, tek farkın ise bir süre önce yürürlüğe sokulan sevk sistemi olduğunu anlatıyor:
"Suriyelilerin tedavisi öncelikle aile hekimlerinde, kliniklerde başlamak zorunda. Hastanın devlet hastanesinde tedavi görebilmesi için aile hekimi tarafından sevk edilmesi gerekiyor. Sevk aldıklarında üç gün içinde devlet hastanesine gitmek zorundalar. Doktoru görmek için de randevu almaları gerekli. Çalışanlar ben işten nasıl 3 gün içinde iki kere izin alıp önce kliniğe sonra hastaneye gideyim, diye şikayet ediyor. Eskiden doğrudan devlet hastanesine gidebiliyorlardı. Sistem biraz karmaşıklaştı."
Al Kadah, Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerinde karşılaştığı bir diğer sorunun ise kendilerinin Türkçe bilmemeleri ve hastanelerde de Arapça bilen eleman bulunmaması nedeniyle yaşanan iletişim kopukluğu olduğunu söylüyor.
"Suriyeliler doktora gittiklerinde, doktor onları anlamıyor, kendileri de doktoru anlamıyorlar. Tedavi ücretsiz veriliyor olsa dahi hasta derdini düzgün anlatamadığı için tıbbi hizmetten yeterli şekilde faydalanamayabiliyor."
Al Kadah, bu nedenle İstanbul'da Suriyelilerin yoğunlukla yaşadığı semtlerde 15'i aşkın öncelikle Suriyeli hastalara Arapça hizmet veren klinikler açıldığını belirtiyor.
Rapor yayımlandı
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)'in Ocak ayında yayımladığı "Suriyeli Sığınmacıların Türkiye'ye Etkileri" başlıklı raporda mültecilere verilen sağlık hizmetleriyle ilgili şu tespitlerde bulunuluyor:
Suriyeli mültecilerin yaşadığı kamplardan hastanelere 500 binin üzerinde hasta sevk edilmiştir.
Türkiye'de ameliyat edilen hasta sayısı 200 bini aşmıştır.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de 35 bin Suriyeli doğumu gerçekleşmiştir. (Mülteci kampları ve kampların bulunduğu iller dışındaki doğumlarla, bu sayının şu anda 60 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.)
Sınır illerindeki devlet hastaneleri toplam hizmetin yüzde 30 ile yüzde 40'ı arasında bir oranda Suriyelilere hizmet vermektedir.
Bu hastanelerde sadece sığınmacılar değil, Suriye'deki çatışmalarda yaralanan kişiler de tedavi edilmektedir.
Bu nedenle sınır illerindeki devlet hastanelerinde kapasite sorunu yaşanmaktadır.
Hizmet alamadığını düşünen yerel halk da tepki geliştirmektedir.
Yeni hastane inşa edilmesi ya da mevcut kapasitenin artırılması sağlık hizmetleri üzerindeki yükü hafifletecektir.
Suriyeli doktorların çalışmasının önü açılması, bu doktorların Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı semtlerde bulunan birinci basamak sağlık kurumlarında (aile hekimliği, klinikler) çalıştırılması sağlık sistemi üzerindeki baskıyı hafifletecektir.
Masrafları kim karşılıyor?
Bir yıl önce Suriye'den ailesiyle birlikte Türkiye'ye gelen Ayşe'nin katarakt ameliyatı olması gerekiyor.
Devlet hastanelerindeki ücretsiz hizmetten faydalanmak istemiş, ama hastanelerdeki yoğunluktan dolayı sıkıntı yaşadığını anlatıyor.
"Muayeneye gidiyoruz. 15 gün sonra röntgene geliyoruz. 15 gün sonra ultrasona geliyoruz. Ultrason 10 gün sonra çıkıyor. Böyle olunca gitmek istemiyoruz. Bir hastalık için iki ay hastaneye gittiğimiz oluyor. Ama Suriyeli olduğumuz için değil, hastaneler yoğun olduğu için böyle oluyor. Yoksa herkes aynı muameleyi görüyor." diyor.
Bugün bir özel hastanede, Bağcılar'daki İstanbul Tıp Merkezi'nde tedaviye gelmiş. "Burada işlerimi bir günde hallediyorum" diyor.
İstanbul Tıp Merkezi, kendisi de Suriyeli olan, 1980'lerde Türkiye'ye gelen, eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yapan Doktor Nazir Alın'ın kurduğu bir hastane.
20 yıl önce kurulan bu hastanede bugünlerde Suriyeli hasta sayısı genel kapasitenin yüzde 40'ını oluşturuyor. Hastanede Arapça bilen altı personel bulunuyor. Suriyeli hastalarla iletişimi bu kişiler sağlıyor.
Doktor Nazir Alın hastanede, Suriyeli hastalara tedavi masraflarında yüzde 50'ye varan indirimler yaptıklarını söylüyor.
Doktor Alın, Suriyelilerin işlerinden izin alamadıkları, hanımlarını yol bilmedikleri için yalnız hastaneye gönderemedikleri için, devlet hastanesine üç-beş kez gidip gelmek yerine tek günde işlerini halletmek niyetiyle kendi hastanesine geldiklerini belirtiyor. 'Aslında devlet hastanelerinde gereken her tür hizmet veriliyor' diyor ve kendi başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:
"Yeğenimin beyninde su toplanması oldu. Acilen devlet hastanesine götürdük. Gittiğimiz andan itibaren tedavi başladı. Çocuk ertesi sabah ameliyata alındı. Yani bir gün içinde ameliyat oldu devlet hastanesinde. Ben doktor olduğumdan görmedi bu ilgiyi. Hastalığı acil olduğu için gördü. Herhangi bir aksaklık yaşanmadı. Bir kuruş da ödeme yapılmadı. Cihazlar dahil bir kuruş ücret alınmadı."
Nazir Alın, devlet hastanelerinde özellikle kanser hastalarına verilen hizmetin altını çiziyor ve bu hastaların tedavisinde yüklü masrafların söz konusu olduğunu, bunu devletin karşıladığını söylüyor.
Doktor Alın, "Sorun devlet hastanesinde değil. Sorun insanların defalarca hastaneye gidip gelememesinde. Yoksa tedavileri 100-200 bin dolar masraf tutan hastalar var, bir kuruş ödemeden çıkıyorlar. Bunu inkar etmemek gerekiyor." diyor.
* Bu yazı BBC Türkçe'den alınmıştır