Dünya
Deutsche Welle

Suriye çıkmazı: Masada müzakere sahada savaş

Türkiye’nin “dostlarımızın sayısını artıracağız” söylemi ile “reel politikaya” dönüş için düğmeye basması Suriye’de çözüm beklentilerini artırdı. Uzmanlar bunun olumlu olduğu ama çözüm için yeterli olmadığı görüşünde.

20 Ağustos 2016 13:57


Başbakan Binali Yıldırım’ın “dostlarımızın sayısını artıracağız, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız” diyerek Rusya ve İran ile diyalog sürecini başlatması özellikle Suriye’de çözüm umutlarını artırdı. Yıldırım’ın “Rusya ve İsrail'le sorunlarımızı çözdüğümüz gibi Suriye ve Irak'la da çözeceğiz” demesi ve “Suriye’de önümüzdeki 6 ayda önemli gelişmeler olursa şaşırmayın” çıkışı perde arkasında Suriye’de çözüm için yürütülen görüşmelerle ilgili merak uyandırdı.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin değişen bölge politikalarını çok önemli olarak nitelendirdi ve “Türkler son dönemde real politik uygulamaya başladı” diye konuştu. Ünlühisarcıklı, köklü ve hızlı bir politika değişikliğine ihtimal vermediğini söylemekle birlikte, “Daha önce Esad ile müzakere edilemez pozisyonunda olan Türkiye şimdi Esad ile müzakere edilebilir ama sürecin sonunda Esad olmamalı noktasında. Bu önemli bir değişiklik” dedi.

Türkiye’nin koşulları karşılanabilir mi?

Başbakan Binali Yıldırım bir süre önce yaptığı açıklamada Suriye'de çözüm için, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve mezhep esasına dayalı bir yönetimin dayatılmamasını şart koştu. Türkiye, IŞİD’e karşı askeri mücadelede önemli yerel aktörler arasında yer alan PYD'nin, Kürt bölgesinin, özerkliğe kavuşmasına karşı ve bunun önlenmesi konusunda ABD'den beklentileri var.

Özgür Ünlühisarcıklı, “ABD açısından Türkiye Ortadoğu’da uzun vadede güvenebileceği tek ülke. ABD diyor ki ‘Türkiye bugün var yarın da olacak’ dolaysıyla iki ülke arasındaki ilişkiler çok konulu ve uzun vadeli. PYD ise ABD için IŞİD ile mücadelede güvenebileceği sahadaki tek aktör. IŞİD tehdidi ortadan kalktığında veya yeterince azaldığında, PYD’nin bu fonksiyonu ABD açısından ortadan kalkmış olacaktır” görüşünü savundu.

Kürtlerin Suriye'deki statüsüyle ilgili olarak, Rusya ve İran’ın Türkiye'nin beklentilerini ne ölçüde karşılayacağını ise Ünlühisarcıklı şöyle değerlendirdi: “Rusya’nın Suriye’de öncelikleri varsa Türkiye’nin de var. İşbirliği yapıyor olabilmek için tarafların en öncelikli konularında birbirlerine kolaylık gösteriyor olmaları beklenir.”

Türkiye son dönemde Batılı müttefiklerinden çok İran ve Rusya gibi bölge ülkeleriyle temas halinde. Batı’da soru işaretlerine yol açan bu konuyla ilgili Ünlühisarcıklı şunları kaydetti:

“Türkiye eksen falan değiştirmiyor, Batı ittifakının üyesi ama çok sorunlu olduğu ülkelerle de ilişkilerini normalleştirme yoluna gidiyor. Kaldı ki, bu Batılı müttefiklerinin çıkarlarına aykırı değil. Suriye'de siyasi çözümü hemen hemen tüm NATO ülkeleri destekliyor.”

Sahada savaş sürüyor

Alman Bilim ve Politika Vakfı (SWP) konuk araştırmacı Khaled Yacoub Oweis ise Türkiye, Rusya ve İran arasındaki görüşme trafiğini değerlendirirken Suriye’de yaşananlarının göz ardı edilmemesi gerektiği görüşünde. “Türkiye diplomasi arayışını sürdürürken fiilen sahada muhaliflere desteğini sürdürüyor, savaş da sürüyor” diyen Oweis özellikle Halep’teki gelişmelere dikkat çekti. Oweis, “Halep, Türkiye için tarihi öneme sahip. Türkiye bir yandan Rusya ve İran’a ‘diplomasi oyununa varım' derken diğer yandan özellikle Suriye'nin kuzeyindeki muhaliflere desteğini sürdürecektir” dedi.

"Erdoğan Esad'dan nefret ediyor"

Türkiye'nin Esad ile de görüşülebileceği mesajını değerlendiren Khaled Yacoub Oweis, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine ihanet ettiğini düşündüğü Esad’a karşı derin nefret ve güvensizlik duyduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: “Esad konusunda Erdoğan’da çok derin bir nefret ve tiksinti olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Esad ve Alevi azınlık rejiminin ellerinde yüz binlerce Sünni Suriyelinin kanı var. Erdoğan’ın azınlık Alevi yönetiminin yeniden inşasını o kadar kolay kabul edeceğine hiç ihtimal vermiyorum.”

Türkiye’nin PYD hassasiyetine de değinen Oweis, “Rusya’nın her ne kadar PKK ya da Suriye’deki uzantısı PYD ile iletişimi olsa da, ne İran ne de Rusya, topraklarını genişleten PYD’yi durdurabilir… PYD'nin arkasında duran güç ABD, Rusya ve İran’ın Kürtlerin alanlarını genişletmesi konusunda Türkiye’ye verebilecekleri çok bir şey yok” diye konuştu.

Türkiye için cihatçıların da içinde yer aldığı Suriyeli muhaliflerin, Kürtlerin genişlemesine karşı bir araç olduğuna, Rusya içinse cihatçıların Suriye’de varoluş sebebi olduğuna dikkat çeken Oweis, “İkisinin de gerçekte terörle mücadele ettiğine inanmıyorum” diye konuştu.

Khaled Yacoub Oweis, “Peki, sizce Suriye’de savaş nasıl durdurulabilir?” sorusunu şu sözlerle yanıtladı:

“Esad Yönetimi, Suriye’ye en büyük yıkımı getiren totaliter bir aile hükümdarlığıdır. Çoğunluğu oluşturan Sünni halkı imha etmeye dönük savaşı açtı. Esad bir katil bu yanına mı kalacak? PKK ve PYD’yi destekleyerek Türkiye’de istikrarsızlığa yol açtı. Kitlesel cinayetleriyle Sünni halk içinde cihatçı niteliğe dönüşen bir tepkiye yol açtı. Oysa ilk dönem Esad’a karşı muhalefet barışçıldı. Ama rejim tanklar ve silahlarla bastırdı, silahlanmayı provoke etti ve bu Sünniler arasında militan cihatçı bir kesim oluşmasına yol açtı. Sorumlusu Esad’dır. Ama şimdi bunların hiçbiri olmamış gibi kimse bunun hesabını ona sormuyor.”

NATO üyesi Türkiye'nin yoğun uluslararası baskı altında olduğunu, “öncelik IŞİD, Esad’ı boş verin” baskısına maruz kaldığını söyleyen Oweis, “Her ne kadar ‘bir formül bulana kadar Esad kalsın' denilse de Erdoğan’ın Suriye’de gerçekte neler olduğunu en iyi bilen liderlerden biri olduğunu düşünüyorum. Suriye’de Sünniler öldürülerek demografik yapı değiştiriliyor. Bunu bilen Erdoğan kendisine yöneltilen tüm baskılara rağmen ölüm makinesi olan Esad’a karşı muhaliflere desteğini sürdürecektir diye düşünüyorum” dedi.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle