Gündem

'Süreç PKK ile yürüyor' diyenler haklı mı çıktı?

Ruşen Çakır, miting gözlemlerini aktırırken 'sürecin DTP ile değil PKK ile yürütüldüğü itirazlarının haklı çıkmışa benzediğini' belir

02 Eylül 2009 03:00

Diyarbakır'da düzenlenen 'Onurlu Bir Barışa Evet' mitingini izleyen Ruşen Çakır, gözlemlerini aktırırken 'sürecin DTP ile değil PKK ile yürütüldüğü itirazlarının haklı çıkmışa benzediğini' belirttti.

Çakır, Vatan gazetesinde mitinge ilişkin gözlemlerini şöyle aktardı:

Dün Diyarbakır’da “Onurlu Bir Barışa Evet” mitingini izlerken Kürtlerin, hükümetin başlatmış olduğu açılıma bakışlarının kısa bir sürede ne kadar değişmiş olduğunu görmek beni epey şaşırttı. Bir hafta önce Güneydoğu’da yaptığım turda “tedirgin bir umut” gözlemiş ve bunu yazı dizimizin ilk üç gününde tasvir etmeye çalışmıştım. Dün ise, umut kelime olarak vardı ama kendisi ortalıkta pek gözükmüyordu.

Görünüşe bakılırsa umudu iyice azaltan olay İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın önceki günkü basın toplantısı. Atalay’ın sadece bir kez “Kürt” sözcüğünü telaffuz etmesi, yeni bir anayasanın söz konusu olmadığını söylemesi ve PKK’nın “tasfiyesi” nden söz etmesi Kürt cephesinde büyük şok ve hayal kırıklığı yaratmış. Sonuçta DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “dağ fare bile doğurmadı” şeklindeki değerlendirmesi, bu açılımın fare doğurmasını temenni eden çevre ve kişilerce hemen sahiplenildi ve “DTP de sürecin dışında kalıyor” türü yorumların ortaya çıkmasına yol açtı.

Ölüme razılar

Dünkü Diyarbakır mitingi DTP’in Kürt açılımına karşı pozisyonunu netleştirmesi açısından çok önemliydi. Başkaları ne düşünür bilmem ama dünkü mitingin ardından, DTP’nin, ona oy veren kesimlerin ve DTP-PKK içiçeliğinin dün alabildiğine aşikâr bir şekilde gösterildiği göz önüne alınırsa, yasadışı örgütün bu sürecin dışında kalmak istemediği, ama canıgönülden içinde olmayı da tam olarak içine sindiremediği, bütün bunlardan hareketle, ayaklarının geri geri gittiği sonucuna vardım.

Kuşkusuz tek neden Atalay’ın basın toplantısı değil. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın MHP’ye cevap vermeye çalışırken idam cezasını savunması; MHP ve CHP’nin çıkışlarına karşı cesur karşı duruşlar gösterilmemesi ve nihayet Org. İlker Başbuğ’un kaleme aldığı bildiriye sahip çıkılması DTP çevrelerini iyice tedirgin etmiş. Ortada çok açık bir güven sorunu, güven eksikliği var. Daha önceki hükümetlerin verdikleri sözleri tutmamış olmaları Kürt hareketinin yoğurdu üfleyerek yemesine neden oluyor.

Bir başka kaygıları da hükümetin kendilerine “ölümü göstererek sıtmaya razı etme” ye kalkma ihtimali. Miting öncesi kalabalık bir grup olarak sohbet ederken Ahmet Türk’ün dile getirdiği bu kaygıyı mitingte eski DEP Milletvekili Hatip Dicle seslendirdi ve tabii ki şahinliği elden bırakmayarak “Kürt halkı sıtmaya razı olacağına ölümü kabul eder” demekten geri kalmadı.

Zaten mitinge iki “şahin” in, Dicle ile DTP Eşbaşkanı Emine Ayna’nın hakim oldukları söylenebilir. Dicle, DTP’ye paralel ve yer yer onun üstünde olması planlanan Demokratik Toplum Hareketi adına yaptığı konuşmada, eminim kendisi de bu tespitime itiraz etmeyecektir, DTP’nin ötesinde bir “Kürt siyasi hareketi” nin (kendi deyimiyle Kürt özgürlük hareketinin) talep, beklenti ve eleştirilerini dile getirdi.

PKK realitesi

Aslında bunda yadırganacak pek bir şey olduğu da söylenemez zira, her ne kadar son dönemde polis başka toplantılarda da fazla müdahale etmemiş olsa bile, dünkü Diyarbakır mitingi, PKK ve Öcalan’a en aleni bir şekilde sahip çıkılan faaliyet olarak kayıtlara geçti. Bu noktada İstanbul’dan gelen bir meslektaşımın “bu tam da MHP ve CHP’nin işine yarayacak bir miting değil mi?” sorusunun cevabı önemlidir. Bu soruya bir çırpıda “evet” cevabı verebiliriz. Çünkü onların sürecin aslında DTP ile değil Öcalan ve PKK ile yürütülmekte olduğu şeklindeki itirazları haklı çıkmışa benziyor. Fakat olayın bir başka yönü de var: Kürt sorununun demokratik çözümü önerilerine karşı çıkanlar “önce terörle mücadele” diyorlar ve “teröristle masum vatandaşı birbirinden ayırma” nın şart olduğunu söylüyorlar. İşte dünkü miting bunun gerçekleştirilmesi zor, hatta imkansız bir iddia olduğunu bir kez daha bizlere gösterdi.

Mitingin en önemli konuşmasını Osman Baydemir yaptı. “Belki de rabbimin bana nasip ettiği bu son konuşmamdır” deyip, “Ben bir Kürt evladı olarak çıkıp derim ki askere sıkılan kurşun bundan böyle bana sıkılsın” sözleri Baydemir’in kamuoyunda yerleşmiş imajının sorgulanmasına yol açacak kadar çarpıcıydı. En önemli ayrıntı ise Leyla Zana’nın Diyarbakır’da bulunmasına rağmen mitinge katılmamasıydı. Dizinin yarınki bölümünde Kürt siyasi hareketini, tartışmalarını ve Zana’nın konumunu daha detaylı ele alacağız...