Ekonomisi battığında bile doğru düzgün batamayan Türkiye’nin geliri belli olan ama harcaması belli olmayan futbol kulüpleri bir hayli fazla… Gelirleri de, harcamaları da, borçları da belli olan takımlarımız da yok değil tabi… Dört tane…
Sezon başı Türkiye Futbol Federasyonu tarafından verilen “katılma primi” olarak adlandırılan 11 milyon TL’ye sahip olan ve her galibiyette 1 milyon TL, her beraberlikte 500 bin TL, her mağlubiyette 300 bin TL alan Süper Lig ekiplerine 2013/2014 sezonunda 480 milyon dolar civarında yayın geliri dağıtılması bekleniyor.
Örneğin, geçen sezonun şampiyonu Galatasaray sadece yayın havuzundan 55.5 milyon dolar kazanırken, Fenerbahçe 50.3 milyon dolar kazandı. Beşiktaş ise 42.5 milyon doları kasasına koydu. Bu yayın gelirlerinin de %56’sının şampiyonluk sayısı ve sezon içi başarıya göre dağıtıldığını söyleyerek Anadolu takımlarını incelemek gerek. Özelden genele doğru yürüyelim.
1990’dan bu yana Süper Lig’de mücadele eden Gaziantepspor’un durumuyla başlamak gerek. Gelen haberlere göre yaklaşık 2 sezondur oyuncularına ödeme yapmayan Gaziantepspor’un bu duruma nasıl ve kimler tarafından getirildiği merak konusu. Bahsettiğim gibi ayakbastı parası bile birçok Anadolu kulübünün belli bir dönem işlerini yürütmesine yeterli olacaktır. Türkiye’nin en önemli sanayi şehirlerinden birinin takımı nasıl bu hale düştü sorusunun cevabı nerede saklı bilmiyorum. Gaziantep gibi kentlerin bir ekâbir yapısı vardır ve onların desteği olmadan bir şeyleri başarmak bir hayli zordur. İbrahim Kızıl yönetimi de bu desteği alamadığı için başarısız oldu demek kolaycılık olur. Burada zihniyet sorunu var.
Küçük olsun, benim olsun
Elazığspor ile devam etmek gerekirse sezon başı yapılan futbolcu ve teknik heyet transferlerinin Selçuk Öztürk’ün iş ilişkileri bağlantısıyla menajerlere ulaşarak yapıldığı söyleniyor. Arap coğrafyasından gelen ve Fransa Ligi’nde kariyere sahip Hadji’nin Gakkoşlara 1,5 milyon Euro’ya mal olduğu bilgisinden yola çıkarak irdelediğimiz zaman Elazığspor yönetiminde hiçbir planlama ve öngörüde bulunma girişimi olmadığı anlaşılıyor. Aynı durum Luke Moore ve Tomas Sollied transferlerinde de geçerli…
Bunun birçok örneği var, transfer yapamayan Eskişehirspor’un vasat İskoç golcü Kris Boyd’a 3 milyon Euro ödemesi ve birçok menajere inanılmaz komisyonlar ödeyen Bursaspor bu örneklerin en can alıcı ve komikleridir.
Gelelim en komiklerine…
Baliç ve Andre Santos
Kulüplerin parasını düşmanlarının parası gibi harcayan Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş yönetimlerine…
Türkiye’nin son 10 yılına maddi güçlenme açısından damgasını vuran Fenerbahçe ile başlayalım. Aziz Yıldırım hakkındaki düşüncelerimi tekrarlamaya gerek görmeden tesis ve kalıcı gelir alanındaki başarılarını yok saymadan devam edelim. Fenerbahçe’nin 2004’ten bu yana bir futbolcuya 20 milyon Euro bonservis ve 4-5 milyon Euro gibi garanti maaş verecek gücü var. Bu güç, 2011’den sonra biraz azalsa da temel sağlam olduğu için çok da sallandı diyemeyiz.
Fenerbahçe’nin son 20 yılda yaptığı 5 milyon Euro ve üzeri transferlere baktığımızda kar ettiği iki transfer var. Elvir Baliç ve Andre Santos…
Bursaspor’dan 9,5 milyon dolara aldığı Elvir Baliç’i, 19.2 milyon dolar bonservisle Real Madrid’e gönderen Fenerbahçe, bu icraatından sonra hemen hemen her transferde zarar etti. Andre Santos dışında. 6,5 milyon Euro’ya Corinthians’tan gelen Brezilyalı sol bek, 7 milyon Euro’ya Arsenal’in yolunu tuttu.
Akılda kalan en komik Fenerbahçe transferlerinden de bahsetmemek olmaz. Gerilere gittiğimizde 1995 yılında Gençlerbirliği’nden 120 milyar bonservisle Fenerbahçe’ye gelen “Rüzgarın Oğlu” Tarık Daşgün, 3,5 milyom Euro bonservisle Orhan Şam ve 5 milyon Euro bonservisle Serdal Kesimal…
Bir sezonda 53 milyon Euro
Galatasaray’da ise duruma daha yakın zamandan bakalım. 2014 Ocak ayından. Fatih Terim’in yaptığı transferler ve işler Galatasaray yönetimine yetmediği için Roberto Mancini’nin göreve gelmesinin ardından transfer ilk merak edilen konu oldu. Kasım ayında 30 milyon Euro gibi rakamları konuşan Galatasaraylılar, son olarak Koray Günter transferiyle 15 milyon bonservis ücreti harcamış durumdalar.
Sezon ortasında bir futbolcuya 15 milyon Euro vererek hedef büyütmek mantıklı olabilir ancak 5 farklı futbolcuya 15 milyon Euro vermek Ünal Aysal’ın ağzından çıkan her kelimeyle çelişiyor. Geriye kalan 15 milyon Euro’nun da stoper transferine harcanacağı konuşulurken, sezon başı transfere harcanan 23 milyon Euro ile toplamda 53 milyon Euro’nun nasıl bir rakam olduğu da tartışılmalı!
Sosyalist Beşiktaş
Amrabat’ı 8 milyon Euro’ya transfer edip bedelsiz Malaga’ya kiralayan Galatasaray’dan, sezon başı transfer bütçesi 10 milyon Euro olan Beşiktaş’a geçerek sona gelelim.
Bazıları çok dalga geçti, bazılarıysa hafife aldı ama Beşiktaş, “Feda” yılının ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bu sezondan itibaren göstermeye başladı. Mevcut TFF Başkanı Yıldırım Demirören döneminde Zeki Demirkubuz’u bile zaman zaman soğutan Beşiktaş’ın yerini kanlı, canlı, istekli, kimilerine göre sosyalist ve parasız bir Beşiktaş aldı.
Geçmişte olmayan çok parayı harcayan Beşiktaş, bugünse olan az parayı harcıyor. Riske atacak parası, zamanı ve şansı olmayan Beşiktaş’ın futbolunu yöneten Zeki Önder Özen ve Slaven Bilic’in oluşturduğu kadro ve temel yapı harcanan para ve alınan verim açısından bir hayli yukarıda. Puan farkı Fenerbahçe ile açılmış olmasına karşın Beşiktaş’ı başarısız bulanblar Adnan Aybaba’nın yazdıklarını okumaya devam etsin.
Ya da The Prestige’i izlesinler. Kandırılmak istenenlerinin nasıl kolayca kandırılacağı orada çok iyi anlatılmıştır.
Fenerbahçe ve Galatasaray’a nazaran gelirleri daha düşük olan Beşiktaş’ın bu sezon yaptıkları ve gelecek sezonlar için attığı adımları göz önüne getirirsek Fenerbahçe’nin başardığı tesis ve kalıcı gelir işlerini yapacağını söyleyebiliriz.
Alınacak örnekler belli
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın maddi ve taraftar güçlerini bildiğimiz için bu kulüplerin dünyanın her alanında forma satması basit yollardan geçiyor. Bunları açıklamaya gerek yok.
Geriye kalan 15 Süper Lig ve geliri 3-4 milyon TL olan PTT 1. Lig takımları için birkaç önerim olabilir.
Beğeniyle takip ettiğim Bursaspor Akademi internet sitesinin bir sözü vardır, “İkinci şampiyonlar grubu Vakıfköy’den çıkacak” derler.
Vakıfköy Orhan Özselek Tesisleri, Bursaspor’un altyapısına ev sahipliği yapan yerdir.
"Büyüklerin" de, Anadolu takımlarının da kurtuluşu pozitif, paylaşımcı, kolektif ve bana göre sosyalist bir yapı kazanmasından geçmektedir. Bunun için de 4 örnek kulüp verilebilir.
Ajax, Partizan, Hajduk Split ve Sporting Lisbon…