Gündem

Şule İdil Dere’nin ailesinden rapor: Bir yılda 253 kişi, hafriyat kamyonu nedeniyle can verdi

2016 yılında İBB'ye ait hafriyat kamyonunun çarpması sonucu İdil Dere hayatını kaybetmişti

31 Ocak 2019 11:48

2016 yılında Kadıköy Yoğurtçu Parkı'ndaki yürüyüş yolunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait hafriyat kamyonunun çarpması sonucu hayatını kaybeden Şule İdil Dere’nin ailesi, ‘Türkiye ve İstanbul Hafriyat Kamyonu+Beton Mikseri Can Kaybı raporu’ hazırladı. Rapora göre 2018 yılında Türkiye’de hafriyat kamyonu ve beton mikseri ile 253 kişi hayatını kaybetti, 943 kişi de yaralandı. 253 ölümün 22’si İstanbul’da gerçekleşti. 22 kişiden 15’i hafriyat kamyonunun karıştığı olaylarda hayatını kaybetti.

Evrensel'de yer alan habere göre, raporda dikkat çekici noktalardan biri Türkiye’de hafriyat kamyonu ve beton mikseri ile can kaybı sayısında 2017’ye göre yüzde 80 artış görülmesi oldu. 2017 yılında 141 kişi hayatını kaybetmişti. Yine rapora göre, faaliyetine ve trafikteki seyrine kamu denetiminde izin verilen hafriyat kamyonu ve beton mikseri ile yaşanan 253 can kaybı dışında 2018’de kamu kurumlarının yürüttüğü çalışmalarda ve kamu araçları ile 274 kişi hayatını kaybetti.

"Kamu görevlileri de yargılanmalı"

Raporun sonuç ve öneriler bölümünde şu ifadeler yer aldı:

"Genel Ceza Yasası’nın yanında şehir suçlarını (Kent Suçu) ve kovuşturma esaslarını belirleyen yasa çıkarılmalıdır.

"Kamu görevlilerinin ceza kovuşturması (yargılanabilmesi) için izin sistemi kaldırılmalıdır. Herkes gibi onların da sorumluluklarının bulunduğu olayda aklanması da ceza alması da bağımsız yargı önünde olmalıdır.

"Yasaların zorunlu kıldığı can güvenliği tedbirlerini almayan, alınması sağlanamayan, denetlenemeyen, açık arazi için tasarlanmış hafriyat kamyonu vb. ağır tonajlı araçlar şehirden çekilmelidir.

"Kentsel dönüşüm adı altında gerçekleşen kuralsız-denetimsiz bina yenileme çalışmalarında kullanılan ve 40-50 tonla şehir içinde seyreden ağır tonajlı bu araçlar tek çözüm yolu değildir. Şehir trafiğine uygun boyutta ikame araç çözümü hayata geçirilmelidir. Kamu yönetimlerinin kamunun denetimine açık olması, hesap veren bir idarenin oluşturulması, 'istenmeyen sonuçlar' için sorumluluk alması Anayasa’da belirtilen sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkının varlığından söz edebilmenin olmazsa olmazıdır. Kamu yöneticilerinin yetkilerini can güvenliği ve kamu hizmeti için kullandığı, yasa dışılığı, kuralsızlığı görmezden gelmediği koşullarda hem can güvenliğinin sağlanacağına hem etkin ve kaliteli kamu hizmetinin verilebileceğine inanıyoruz."