Star yazarı Selahaddin E. Çakırgil, darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak "Hemen her mahfilde, yargıdan giderek artan bir hoşnutsuzluk dile getiriliyor, her yerde bir gizli ve sessiz feryat yükseliyor" dedi.
Bahsi geçen hoşnutsuzluğu dile getirenlerin, darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen'e 'hiçbir zaman sempati beslemediğini' ifade eden Çakırgil, "Bunları dile getirmek bile gönlümüze girân geliyor; ama, bilinsin ki, adâlet adına yapılan haksız uygulamalardan hoşnutsuzluk giderek derinleşiyor, Tayyip Bey. Sen de olmasan, kalp sancımızı söyle, kime açalım?" diye yazdı.
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç'ın, "FETÖ üyeliği" suçlamasıyla tutuklanan damadı Ekrem Yeter'in tahliyesi sonrası yaptığı açıklamaya da değinen Çakırgil, sözlerine şöyle devam etti:
"Bülent Bey’in özellikle son paragrafta dile getirdikleri, F.G’nin insan ilişkilerini zehirleyen bir yöntem geliştirmesinin acı sonuçları aslında bu yazının da omurgasını oluşturuyor."
Bülent Arınç, bahsi geçen açıklamasında şu ifadeye yer vermişti:
"Yargı sistemimizin bir an önce herkesin hakkını teslim edecek şekilde, hızlı, adil, tarafsız yargılamalar yapmasını temenni ediyorum. FETÖ, ailelerimizi, çocuklarımızı perişan etmiş, ülkemizin dirliğini, birliğini bozmaya çalışmıştır. Bu, milletimizin başına gelen en büyük felaketlerden biridir. Bu felaketi, bu kaosu, bu zulmü ortadan kaldırmak için bizim dayanışmaya, yardımlaşmaya ihtiyacımız var."
Selahaddin E. Çakırgil'in "Yargıda işler iyi gitmiyor Tayyip Bey... Hoşnutsuzluk derinleşiyor" başlığıyla yayımlanan (12 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Önce Bülent Arınç beyle ilgili bir-kaç cümle:
Bülent Arınç Bey’in damadının FETÖ’den tutuklanması üzerine, 7 Haziran tarihli yazımın sonuna bir not eklemiştim.
Şimdi Bülent Bey’in damadı tahliye edilmiş bulunuyor. Ama, bu tahliye de, polemik konusu olmaya elverişli..
Nitekim, Devlet Bahçeli, ‘Adaletten kurtulmak için ille de meşhur ve mevkı sahibi birinin damadı, yakın akrabası, onu- bunu mu olmak lâzım?’ diyebiliyor.
***
Daha önce bu konuya değinildiği için, Bülent Bey’in yaptığı son açıklamaya değinmek gerekiyor.
Diyor ki Bülent Bey, 9 Haziran günü yaptığı açıklamada -özetle-: ‘Damadım Doç. Dr. Ekrem Yeter’in FETÖ soruşturmaları kapsamında, tutuklanması ve ardından serbest bırakılması nedeniyle, (…) bu açıklamanın yapılmasını zarurî görüyorum.
Ekrem Yeter’in, 17-25 Aralık öncesi cemaatle, binlerce insan gibi sempati düzeyinde yakınlığı sır değildir. (…) Ancak, 17- 25 Aralık yargı darbesinden sonra, Ekrem Yeter, FETÖ ile, ülkesini seven tüm insanlar gibi, irtibatını kesmiş, hiçbir faaliyetlerine de katılmamıştır.
(…) Ben, Bülent Arınç olarak; damadım, kızım ya da oğlum fark etmez, FETÖ ile kriminal ilişkiye girmiş her ferdin, gözünün yaşına bakılmaksızın, yargılanmasını ve ceza almasını savunuyorum. (…) Ekrem Yeter, damadım olduğu için değil, hukukun gereği olarak serbest bırakılmıştır. (…)
Bir hukuk ve siyaset adamı olarak, (…) yargı sistemimizin bir an önce herkesin hakkını teslim edecek şekilde, hızlı, adil, tarafsız yargılamalar yapmasını temenni ediyorum. FETÖ, ailelerimizi, çocuklarımızı perişan etmiş, ülkemizin dirliğini, birliğini bozmaya çalışmıştır. Bu, milletimizin başına gelen en büyük felaketlerden biridir. Bu felaketi, bu kaosu, bu zulmü ortadan kaldırmak için bizim dayanışmaya, yardımlaşmaya ihtiyacımız var. (…)’
***
Bülent Bey’in özellikle son paragrafta dile getirdikleri, F.G’nin insan ilişkilerini zehirleyen bir yöntem geliştirmesinin acı sonuçları aslında bu yazının da omurgasını oluşturuyor.
Çünkü, hemen her mahfilde, yargıdan giderek artan bir hoşnutsuzluk dile getiriliyor, her yerde bir gizli ve sessiz feryat yükseliyor. Ve bu hoşnutsuzluğu dile getirenlerin, taa 30-40 yıl öncelerden beri F. G’ye asla sempati beslememiş insanlar olması da daha bir can alıcı nokta… Onlar, bu darbe teşebbüsüne ordu, yargı veya diğer kamu kurumlarından ya da yüksek malî destekler sağlayan sermaye ve iş çevrelerinden her kim varsa, onların hem de mahkemeleri oyalama ve show yerine dönüştürmelerine fırsat vermeden, sür’atle cezalandırılmalarını istiyorlar. Ama onlarınki oldukça yavaş ilerlerken, ‘toplu tasfiyeler’in ve geniş toplum kesimlerinden tutuklamaların ortaya çıkardığı ve giderilemeyen haksızlıklar grafiği giderek yükseliyor.
***
Müslüman kimliğiyle de bilinen bir avukat arkadaşla biraz sohbet ettik.. F.G. Cemaati’yle ilgili olarak Tayyip Bey’in geçen sene yaptığı, ‘Tabanı ibadet, ortası ticaret ve tavanı hıyanet’ tanımlamasını hatırlattıktan sonra; ‘Amma gel gör ki, bir zamanlar tıpkı Tayyip Bey gibi, hayırlı bir hizmet yaptıklarını düşünerek F.G.’ye sempati ile bakan, o ‘ibadet’ ehli, bugün en büyük darbeyi yiyor.
Âdeta, bir kısım mâlum çevreler, bu ibadet ehli tabandan intikam alıyorlar. Yargıda işlerin iyi gitmediğini ve bu duruma herkesten önce bizzat Tayyip Bey’in müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum.’ dedi.
Bir diğeri, ‘Bazı kemalist-laik yargı elemanlarının, fırsat bu fırsat, toplumda Müslüman kimliği öne çıkmış kişileri hapse atmak için âdeta bir histeri krizine tutulduklarını’ söyledi.
Bir hukukçu olarak aynen katılıyorum. Ki, bu yakınmaları hemen her mahfilde duyuyor, dinliyoruz.
***
Bir yazar arkadaş da, ‘sırf sosyal faaliyetlere katıldıkları için tutuklanan örtülü hanımların sayısının bu derece zirve yaptığı hiçbir dönem yoktu. Bu ‘şeref’(!) Tayyip Bey’e mi nasip olmalıydı?’ dedi.
Bunları dile getirmek bile gönlümüze girân geliyor; ama, bilinsin ki, adâlet adına yapılan haksız uygulamalardan hoşnutsuzluk giderek derinleşiyor, Tayyip Bey.. Sen de olmasan, kalp sancımızı söyle, kime açalım?