Star yazarı Selahaddin E. Çakırgil, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından darbe girişimi sonrası Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturmalar kapsamında bir arkadaşının, işletmecisi olduğu internet kafeden Bylock programına erişim sağlanması nedeniyle gözaltına alındığını anlattı. Polis baskını sırasında namaz kılmak isteyen arkadaşına zorluk çıkarıldığını ifade eden Çakırgil, "Düşünebiliyor musunuz, bu zorbalık, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede yapılabiliyor. Duy bunları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bey" diye yazdı.
Selahaddin E. Çakırgil'in "Bir mücadelenin çarpıtılması, bünyeyi zehirliyor" başlığıyla yayımlanan (31 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’ın 27 Temmuz günü partisinin m.vekillerine yaptığı konuşmada, FETÖ ile mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladıktan sonra, ‘ilgisiz kimselerin tutuklandığı şeklindeki şikayetlerin gözönünde bulundurulmasına‘da dikkat çekmişti. Çünkü, hem ilgisiz kişilere bile belki de kasden baskı uygulanmış oluyor ya da birileri bu mücadeleyi sıradan bir yasak savma şekline dönüştürüyor; konuyu çarpıtanlar görülüyordu.
Belki, onbinlerce insanın haksız uygulamalara maruz kalmış olması ihtimali bile sözkonusu.. Kaldı ki, tek kişinin bile zulme mâruz kalması önemsiz görülemez.
***
15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden hemen sonra, ilk tutuklamalar yapılmaya başlandığında, bu sütunda bu konuya dikkat çekilmiş ve 21 Temmuz 2016 günü, ‘Bu yara bizi öldürmez, ama haksızlıklar mahveder..’ başlıklı yazı kaleme alınmıştı.
Ayrıca, bu satırların sahibi, bir çok yazısında, halkın ve devletin temel kurumları üzerine füzelerle, roketlerle, tanklarla saldıran ve yüzlerce insanın hayatını söndüren bu hıyanetin sanıkları hakkında aylarca süren iddianâme hazırlıklarına gerek olmadığını, onlar hakkında ‘cürm-ü meşhud / suçüstü’ yargılama hükümlerinin uygulanması gereğini defalarca yazdı. Çünkü işlenen hıyanet başka delillere gerek bırakmayacak kadar ortadaydı. O kalkışmanın hemen ardından ilk günlerde bizzat katılan yüzlerce kişi, hemen yargılanıp mahkûm edilirdi. Ne de olsa idâm cezası yok.. Verilecek cezalarda bir takım yanlışlar varsa, onların Temyiz tarafından düzeltilmesi imkânı vardı. Aslî fail durumunda olmayan diğerleri için normal yargılama yapılırdı.
Bu yapılmadı; hainlerin, mahkemelerde, milletle alay edercesine küstahça tavırlar sergilemelerine fırsat verildi. Ama, bu cemaatin içinde yer alıp, tongaya düşürülen binlerce insan tutuklandı, tutuklanıyor. Çok fazla kişiyi tutuklamakla başarılı mücadele verileceği sanılıyor herhalde.
***
Bu konuda son bir örneği zikretmek istiyorum:
Bir kitab-kahve salonunu işleten bir arkadaşın geçen hafta, sabaha karşı yapılan bir operasyonda gözaltına alındığını duydum. Bu arkadaşın, 15 Temmuz Darbe Hıyanetisırasında ve sonrasında kendi bölgesini nasıl örgütleyip tankların yolunu kesen isimsiz kahramanlardan olduğuna bizzat şahidim.
Hakkındaki suçlama ne mi? İşyerindeki internetten ByLock’a girilmiş. Sadece bu! O okuma salonuna, her gün yüzlerce insan geliyor, lap-top’larını o yerin şifresine göre açıyorlar.
Dahası.. Arkadaşı götürecekler. Sabah namazı vakti girmiş.. ‘Namazımı kılıp öyle gideyim’diyor. Polis, izin vermiyor. Arkadaş da, ‘Ben namazımı kılmadan çıkmam..’ diyor. Ortam geriliyor. Polis ise ceberrutluğu elden bırakmıyor.
Neyse, sonra dışarda bekleyen diğer polislerden birisi geliyor da namaz kılmaya izin veriliyor.
Düşünebiliyor musunuz, bu zorbalık, Tayyib Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede yapılabiliyor.. Duy bunları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bey..
***
Sonra götürüyorlar. 170 kadar kişi dolduruluyor hücrelere.. Aralarında Siirt’li, 60 yaşında bir hamal da var, ne olduğunu anlayamıyor bile.. İşsiz iken FETÖ’ye aid bir kurumda temizlikçi olarak istihdam edilmeye başlayan Bitlisli bir genç de aynı durumda.. Meğer, bu çocuğun adına iki tlf. hattı almışlar. Bu usûl onların bilinen yöntemlerinden..
Arkadaş, bir hafta sonra serbest bırakılmış, diğerlerinden 150 kadarı tutuklanmış..
Arkadaşla uzuuunca sohbet ettim.
Sabahın saat 04.00 sularında evlere âni bir baskın yapılmasını anlamıyor. Halbuki, adam gibi davet edilseler yine gidecek karakola, çoğu.. Bütün mahalle ayakta.. Başta çocuklar olmak üzere, aile efradının nasıl dehşete düşecekleri hesab edilmiyor.
Bu tek bir vak’a değil.. Binlercesinden bir örnek.. Dehşet salmak mı mücadele yöntemi?
Kalınan hücrelerde ise, kir-pastan kaşarlanmış bir battaniye.. Dışardan yiyecek bile getirtilemiyor. Orada verilenler ise..
***
Bu mücadele tarzı, en fazla da FETÖ’nün işine yarıyor ve bu uygulama bünyeyi zehirliyor, yazık oluyor.
Bizden hatırlatması..