Gündem

Star Başyazarı: 'Üst akıl'ın tespiti hayati oldu, bu konu ABD-Avrupa konuşmalarında gündeme geliyor mu?

'Üst akıl' dediğimiz odakların bilek bükme operasyonuyla mı karşı karşıyayız?

05 Nisan 2016 16:21

Star Gazetesi Başyazarı Ahmet Taşgetiren, 'Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'üst akıl' tanımlamasını ilk kez, kendisinin de katıldığı bir yurt dışı gezisinden dönerken kullandığını' söyledi. "Terörle mücadele çok canımızı yakıyor. Öyle böyle değil. Bir günde sekiz şehit cenazesi kaldırmak, bu ülkenin yüreğinin kolay taşıyacağı bir şey değildir. Bu, güvenlik birimlerinin veya siyasetin zaafları ile hazmedilmez, bu ancak uluslararası odakların kontrolündeki şer güçlerinin saldırısına karşı 'vatan savunması' ile hazmedilebilir. İnsanlarımızın genç evlatların toprağa düşmesi karşısında 'Vatan savunması ise gerisi teferruat' demesi bu sebepledir" ifadelerini kullanan Taşgetiren, "Üst akıl'ın kapsamına kim giriyorsa, onu doğru tespit etmek son derece hayati bir mesele haline gelmiştir. Sonuçta şu sekiz şehit, on şehit, onlarca şehit... sonuçta memleketin bir savaş iklimi yaşaması... hepsi belli ki bu “Üst akıl operasyonu” ile ilgili. Bu Amerika ise Amerika ile ne konuşacağız? Bu Avrupa ise Avrupa ile ne konuşacağız? Bu dost olabilir mi, bu müttefik olabilir mi, bu stratejik ortak olabilir mi?" diye yazdı.

Ahmet Taşgetiren'in, "Üst akıl ve şehitler" başlığıyla yayımlanan (5 Nisan 2016) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üst akıl” tanımlamasını benim de katıldığım bir yurtdışı gezisinden dönerken kullanmıştı ilk defa. “Güney sınırlarımızda oyun oynanıyor” demişti ve bunu “Üst akıl”la bağlantılamıştı.

Ondan sonra çok kullanıldı “Üst akıl.”

Ve son olarak ABD’de Obama ile görüşmeden sonra bir kere daha telaffuz etti Cumhurbaşkanı Erdoğan o tanımlamayı.

“ABD yönetimi basın ve ifade özgürlüğü konusunda neden Türkiye’ye baskı yapıyor?” sorusuna, “Üst akıl dediğim olay da bu zaten. Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçleri yeterse yutabilmek...” cevabını verdi.

Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin ikinci cümlesi yani “Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçleri yeterse yutabilmek...” ifadesi, gerçekten nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Zaman zaman Başbakan Davutoğlu’nun sözlerine yansıyan “Sykes-Picot ve sınırların yeni bölünmelere yol açacak şekilde yeniden çizilmesi kaygısı” da muhtemel ki “Üst akıl” kaygısı ile iç içedir.

Tabii burada en önemli birinci husus “Üst akıl”ın nasıl somutlaştığı konusu ise ikincisi de hangi olayların bu operasyon kapsamına gireceği konusunu oluşturuyor.

Sykes - Picot, İngiliz - Fransız ortaklığından çıkan “Avrupa yapımı” bir Ortadoğu üretimi idi.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında işin içine Yalta - Tahran - Potsdam buluşmaları ile  Amerika - İngiltere - Rusya ortak yapımı bir dünya girdi.

Şimdi...

“Üst akıl” konusunda olağan şüpheli olarak sanırım bizdeki genel kaygı, ABD üzerinde toplanır. Oysa ABD, evet, müttefikimiz, stratejik ortağımızdır. Ama ona yönelik kuşkularımız - şüphelerimiz var. Suriye bağlamında Amerika ile Rusya’nın zaman zaman paralelleşmeleri kaygılarımızı büyütüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Üst akıl”ı ilk telaffuz ettiğinde “Güney sınırlarımızda oyun oynanıyor” ifadesini de kullanmıştı.

Suriye...

Güney sınırlarımız...

PYD - YPG’ye Amerikan - Rus koruması...

Ve bizde azgınlaşan terör.

Suriye gelişmeleri ile Türkiye’de çözüm sürecinin akamete uğramasındaki eş-zamanlılık, Suriye’de bir PKK yapılanması ve onun Türkiye’ye uzatılması hesapları...

PKK’nın hesabı bu ve şayet “Üst akıl” varsa, PKK’ya bu hesabın yolunu açma cürmü onun başının altından çıkıyor.

İki şey söyleyeceğim:

Bir: Terörle mücadele çok canımızı yakıyor. Öyle böyle değil. Bir günde sekiz şehit cenazesi kaldırmak, bu ülkenin yüreğinin kolay taşıyacağı bir şey değildir. Bu, güvenlik birimlerinin veya siyasetin zaafları ile hazmedilmez, bu ancak uluslararası odakların kontrolündeki şer güçlerinin saldırısına karşı “vatan savunması” ile hazmedilebilir. İnsanlarımızın genç evlatların toprağa düşmesi karşısında “Vatan savunması ise gerisi teferruat” demesi bu sebepledir.

İki: “Üst akıl”ın kapsamına kim giriyorsa, onu doğru tespit etmek son derece hayati bir mesele haline gelmiştir. Sonuçta şu sekiz şehit, on şehit, onlarca şehit... sonuçta memleketin bir savaş iklimi yaşaması... hepsi belli ki bu “Üst akıl operasyonu” ile ilgili. Bu Amerika ise Amerika ile ne konuşacağız? Bu Avrupa ise Avrupa ile ne konuşacağız? Bu dost olabilir mi, bu müttefik olabilir mi, bu stratejik ortak olabilir mi?

Bilmiyorum ABD ve Avrupa ile konuşmalarımızda “Üst akıl” konusu gündeme geliyor mudur? Bu işler, örtülü konuşmalar içinde mi görüşülüyordur?

Hani diyoruz ya, “Türkiye Amerika için önemlidir, Avrupa için önemlidir”, bu bizim vehmimizden mi ibarettir yoksa bir gerçekliğin mi ifadesidir ve eğer bir gerçekliğin ifadesi ise oralardan bir “Üst akıl fesadı”nın çıkması nasıl mümkün olmaktadır?

Bir soru: Acaba “Üst akıl” dediğimiz odak-lar Türkiye’yi yönetenlere ve onların Ortadoğu duruşuna mı boyun eğdirmeye çalışmaktadırlar? Yani bir bilek bükme operasyonu ile mi karşı karşıyayız?

Şunu söyleyeyim: “Üst akıl” bir şer odağını işaretlemesi bakımından iyi bir tanımlama ama içeriye dönük bir tanımlama, eğer üst akıl bir şer odağı ise ona karşı yaptırım boyutu olduğunu sanmıyorum. Yaptırım siyasi, ekonomik, askeri, diplomatik açıdan ne yapabiliyorsak 
ondan ibarettir.